Ege Günlükleri 4: Bir başkadır benim memleketim

» Köşe yazarları » Ege Günlükleri 4: Bir başkadır benim memleketim

Eşim torpilli kent diyor Muğla’ya… Haksız da sayılmaz.

Ama bendeniz bu torpilden çok da nasibini almış, gezip görüp memleketini tanımış, nimetleriyle midesini, gözünü, nefesini doyurmuş bir insan değilim…

Bu yaşıma dek Muğla’nın toplasan bir elin parmakları etmeyecek kadar yerini, bir turist şaşkınlığıyla ve o kadarcık zamana sığdırmak zorunda kalarak gördüm. Ki, bu torpilli kentin tek bir ilçesine bile en az bir hafta ayırmak gerekir, azıcık bilirim ederim diyebilmek için.

Çocukluğu ve gençliği Muğla’nın Milas ilçesinde geçen, sonrasında Bursa’ya üniversite için giden ve dönüşü emekliliğe nasip olan bendeniz, şimdi fırsatını yakaladım mı köy köy dolaşma hem anıları yad etme hem de tanışma, tanıma fırsatlarını kaçırmamaya çalışıyorum.

Neyse, şeytanın bacağını kırıp topraklarıma döndüm ya gari, geçenlerde de benzer bir fırsatı yakalayıp rotayı öteden beri ilçelerinin gölgesinde kalan bir zavallı il merkezi sandığım Muğla’ya çevirdik.

Hemen altında dünyanın en güzel koylarından Akyaka, yanı başında Gökova, hop oradan Datça, az ötede Dalaman dünyanın bu en torpilli coğrafyasında Muğla merkez, yalnızca transit geçişe yarayan bir yerden ibaret mi olmalı? Kesinlikle hayır!

Kendi adımıza inanın gezmeye görmeye doyamadık.

500 metre çapındaki bir alanda ağzımız bir karış açık, hem evlerin güzelliğine hem insanların sıcacık samimiyetine hem arastanın rengarenk dokusuna ve tabii yemeklerin lezzetine doyamadan 6 saati su gibi geçirdik ve daha göremediğimiz bir dünya yer kaldı.

Öncelikle Muğla il merkezinde Büyükşehir ile Menteşe belediye binalarının çevresindeki bölgede kamunun ve bina sahiplerinin kendilerinin gerçekleştirdiği restorasyonlar sonucunda gezip gören herkesi büyüleyen binaların güzelliği için tüm emeği geçenlere alkışlar sunmak gerektiğini düşünüyorum. O binalardan biri de İfakat-Osman Gürsel çiftine ait, Çekül Vakfı’nın internet sitesinde yer alan bir haberdeki bilgiye göre 250 yıllık olan, Gürseller Evi olarak anılan, halk arasında Bağlamacılar Evi olarak da bilinen tarihi bir evdi.

Yapı, çiftin çocukları Prof. Dr. Güner Gürsel, Serpil Erbaş ve Sevinç Günizi tarafından Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi’ne bağışlanmış. Muğla’daki ilk kiremit çatılı ve çift cumbalı bina olduğu da belirtilen ev, aynı zamanda Mimarlık Fakültesi tarafından kullanılıyor ve bazı sergilere ev sahipliği yapıyor.

Tipik bir Muğla evi olan yapı, ara sokakları keşfederken dikkatimizi çekti ve hafif aralık muhteşem ahşap kapısından meraklı bakışlarımızı içeri soktuğumuzda, sıcacık bir “buyurun”la karşılaştık. Sesin sahibi burada görev yapan, her odasını bize hevesle gezdiren, evle ve aileyle ilgili bilgileri yorulmadan anlatan Tevfik Bey’e aitti. İnsanın bulunduğu ortama sevgisini kattığında yaydığı enerjinin nasıl yansıdığının somut bir örneğiydi Tevfik Bey ve sık sık özellikle Prof. Dr. Güner Gürsel ile kardeşlerinin katkılarını ve yüce gönüllüğünü anlattı bize.

Yapı, Muğla Valiliği İl Özel İdare bünyesindeki katkı fonundan yararlanarak restore edilmiş ve 19 Şubat 2014’te üniversiteye tahsis edilmiş. Bir köşede harap bitap olacağına şimdi hem üniversiteli gençlerin hem de burada resimlerini yılda birkaç kez sergileyen ilkokul ve ortaokul öğrencilerinin genç nefesleriyle yaşam buluyor yaşatılıyor. Aile zaten bu evi, “geçmişleri olmayan insanların gelecekleri de olmaz” anlayışıyla bağışlamış. Tam da bu bakış açısıyla ev, gelecek kuşakların geçmişten referans alma haklarına hizmet ediyor ve kapılarını ardına kadar açarak yeni nesillere ışık tutuyor.

Ne mutlu bu yüce gönüllü insanlara, ne mutlu bu muhteşem binaya yaşam katanlara…

Malum bu coğrafyada her gün yaşam pahalılığı, hak gaspı, kötü yönetim gibi sıkıntılarla bunaldığımızdan böyle güzel örneklerle içimiz açılıyor, umutlarımız yeşeriyor… Muğla merkeze yolunuz düştüğünde sizlerin de Gürseller Evi’ni, şimdiki adıyla Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi Sanat Evi’ni görmeniz önerimdir.

Ayrıca Muğla merkezdeki turumuzda dikkatimizi çeken sokakların temizliğinin de belediye hizmetlerinin yanı sıra bölgede yaşayanların duyarlı davranışlarından, kültürlerinden kaynaklandığını düşünüyorum. Kendimi uzun süredir böyle huzur dolu hissetmemiştim.

En kısa zamanda bir Muğla turu daha atmak ve sizlere bu turdan kalanları anlatmak için sabırsızlanıyorum…