Coğrafya kader midir gerçekten? Bu topraklarda yaşayan insanlar her zaman mutsuzlukla, acıyla, baskıyla, mücadeleyle yoğrulmak zorunda mıdır?
Boyun eğmek zorunda bırakılması, umutlarının başka baharlara ertelenmesinin hatta umut etmemesinin alttan alta telkin edilmesi, pek çok kez de zekalarıyla alay edilmesi müstahak mıdır bu gökyüzünün altında buluşan insanların?
Halbuki bu coğrafya Lidyalılar tarafından paranın ilk kez tedavüle sokulduğu, Fenikeliler tarafından alfabenin ilk kez kullanıldığı, Çatalhöyük’te insanlık tarihindeki ilk şehirleşmenin yaşandığı; aile hukukunu, ilk tarih yazıcılığını, ilk meclisi ve daha pek çok ilki Hititlerin gerçekleştirdiği bir coğrafyadır.
Zeytin ağacının anavatanı da Anadolu’dur örneğin… Hani kesip kesip yerlerini eve, taşa, betona boğduğumuz zeytin ağaçları var ya… Hah! İşte onların da anavatanı bu coğrafya! Şimdilik zeytin ve zeytinyağı üretiminde ve ihracatında resmi rakamlara göre dünyada üst sıralardayız ama zeytinliklerimizi katletmeye devam edersek ne olur kim bilir?
İnsanlık tarihinin ilk milli parkı Anadolu’dadır. Bugün Manyas Kuş Cenneti’nin bulunduğu yörenin M.Ö. 500 civarında Pers satraplarınca Paradeisos (Cennet) adıyla koruma altına alındığı ve kirlenmemesi için bir dizi kural konduğu çeşitli kaynaklarda belirtilir. Hatta bu yöneticiler yalnız kural koymakla kalmamış, ayrıca atık suların göle karışmasını önlemek için bir de atık su kanalı kazdırmıştır.
Fabl türünü yaratarak masallarıyla ünlenen ilk ozan Ezop, Erdek doğumludur. İlk tarihçi Heredot da Bodrumludur.
Hristiyanlığın ilk yedi kilisesi Anadolu’da bulunur; Smyrna (İzmir), Ephesus (İzmir- Selçuk-Efes), Laodikeia (Denizli-Goncalı), Sardes (Manisa-Salihli), Pergamon (İzmir- Bergama), Philadelphia (Manisa-Alaşehir) ve Thyatira (Akhisar). İlk konsil de İznik’te toplanmıştır.
Son arkeolojik bulgulara göre alkollü bir içecek olan biranın da ilk kez yapıldığı topraklardır Anadolu…
Böyle rengarenk bir coğrafyada yaşıyoruz yani…
Coğrafya kader ise bu toprakların tarihinden akıp gelen bilgiyle yaşamalı, bu bilgiyi yaşantımıza da damıtmalıyız öyle değil mi? Yukarıdaki birkaç örneğini verdiğim bu coğrafyada yaşanan ilkler, bu konuda bize rehber olamaz mı?
Seçimlere iki hafta kala soğan fiyatları üzerinden siyaset yapmak ne kadar doğrudur tartışılır ama şampanya ve seccadeyi bir seçim gibi milletin önüne sürmek bu milletin aklını iyiden iyiye hiçe saymaktır.
Şampanya mı içelim, seccadeyi mi seçelim diye sandık başında düşünecek olanla da işimiz olmamalıdır!
Yaşar Kemal’in dediği gibi; “Bir bahçede hep aynı çiçekten olursa o bahçe güzel olmaz. Sen, ben, o varız diye güzel bu bahçe. Koparma farklı çiçekleri, kalsın renkleriyle kokularıyla…” (Bugünlerde Bahar İndi, YKY, Mart 2019)
Başa dönecek olursak, coğrafya kaderse eğer, bu coğrafyanın bize sunduğu pek çok olumlu miras, öğrettiği pek çok ders var. Bu nedenle edilgenliği değil düşünmeyi, üretmeyi ve harekete geçmeyi, kendi kaderimiz üzerinde söz sahibi olmayı, kısaca bu toprakların geleneğiyle davranmayı seçmeliyiz.
Tarihin ilk yazılı barış antlaşmasının da (Kadeş Barış Antlaşması) imzalandığı coğrafyamızda artık kaderimizi yerine getirmenin; ayrıştırmadan, kutuplaşmadan, hasım kültüründen uzakta, tüm renklerimizle beraber yaşamanın vakti değil midir?
Seçim sizin…