AKP İzmir Millletvekili Şebnem Bursalı, bir yurt dışı seyahatinde yediği istakozun fotoğrafını paylaşınca, siyasi arena fena halde karıştı…
Hem muhalefette, hem Bursalı’nın kendi partisi AKP içerisinde hem de sosyal medyada adeta bir linç kampanyası başladı…
Vay sen misin istakoz yiyen ! Millet fakru zaruret içerisinde inim inim inlerken, sen nasıl olur da böylesine sorumsuzca davranırsın… Hadi o pahalı gıdayı tükettin; ne diye o fotoğrafı paylaşıyorsun ? Böylesi bir acemice davranış olabilir mi? Ve daha neler neler… Hamaset gırla…
***
Bu olay beni yıllar öncesine götürdü…
1970’li yıllara… Üniversite öğrencisiyiz… Siyasi kamplaşmaların yaşandığı günler… Sol ideolojinin etkisinde dünya görüşümüzün oluşmaya başladığı dönem… Özgürlükçü ve insan odaklı sol siyaseti içselleştirenlerden biri de bendim ve hala da öyleyim, hala bu siyasal duruşa inanıyorum…
O günkü “ideolog” büyüklerimizin verdiği kitapları okur, (Felsefenin Temel İlkeleri, Marx, Lenin, Sun Yat Sen, Çan Kay Şek, Che Guevera) onların öğütlerini dinlerdik…
Belki yadırganacak, ya da bir fantezi gibi gelecek ama o günlerdeki öğütlerde; “Solcu Hilton’a gitmez, solcu şık giyinmez, solcu lüks tüketimden kaçınır, viski içmez “ gibi yaşam biçimi ve tercihlerine müdahale eden kurallar bile vardı. Hatta, solcu delikanlılar, kız arkadaşları ile duygusal ilişki kuramazdı, pratikte yasaklanırdı. Kız yoldaşlarımız sadece bacılarımızdı… Aksine davranan cezalandırılırdı…
Dedim ya bir fanteziydi bütün bunlar. Ve yıllar sonra ne kadar saçma öğütler olduğunun farkına vardık…
***
Neyse… Güncele gelelim… Evet; Şebnem Bursalı’nın yaptığı acemice bir davranıştır. Siyaseten kabul edilebilir değildir… Görünen o ki; olayın ardından “özür” dilemesi de tartışmayı durdurmadı. Ve bu tartışma epey daha da süreceğe benziyor.
Peki bu neyi çözer.?
Hiçbir şeyi…
Fotoğrafı” belleklerde kalır. Şebnem Bursalı adı da popüler hale gelir. Ve o fotoğraf bir algı olarak AKP’ye yaftalanır. Hepsi bu kadardır.
Dolayısıyla ayrıntıda boğulmamak lazım.
Şöyle bir hafızalarımızı yoklayalım; 5’li çete diye adlandırılan “imtiyazlı sınıf”a sağlanan olanaklar skandal değil mi?
Hastayı “müşteri” kabul eden şehir hastaneleri, devlet garantisi verilen otoyol geçişleri, uçak inmeyen havaalanlarına yapılan yatırımlar, 100 yıllık cumhuriyetin yok bahasına satılan kurumları, 22 yıldır ülkeyi ülkeyi yönetiyor olmalarına karşın 22 yıl öncesine dönen bir ekonominin vatandaşın sırtına yüklediği yük… Bütün bunlar skandal değil mi?
Bence, Türkiye’nin “tek adam” rejimine geçişi en büyük skandaldır.
Dahası, ayakkabı kutularında para saklayan bakanlar, “Bakara makara” diye saçma sapan söylemlerde bulunan bakanlar… Tarikatlara alenen destek olan milli eğitim anlayışı… Devlet kurumlarında T.C ibaresinin kaldırılması daha az mı skandal? Sıralamaya kalkarsak bu sayfalar yetmez…
Hal böyleyken Şebnem Bursalı’nın “istakoz” fotoğrafı, muhalefet etme adına devede tüy bile değil.