Sen ne anlatıyorsun be kardeşim; neyin hesabını yapıyorsun? Sen neyin peşindesin?
Sana laf mı etti?
At içeri !
Sahneye çıkıp seni mizah konusu mu yaptı?
At içeri !
Bir şarkıda adını mı geçirdi,
At içeri !
Sana istemediğin soruyu mu sordu,
At içeri !
Nakle değil de akla mı itibar ediyor,
At içeri…
Sana biat etmeyip “fakir ve cahil” kalmamak adına bilimi mi önceliyor,
At içeri !
Kadıncağız, sokak röportajında, “geçinemiyorum” mu dedi,
At içeri !
***
Ya hu!
Hadi kuldan utanmıyorsunuz, Allah korkunuz da mı yok sizin?
Televizyon haberlerinde rastladım… Evi yanan çocuk, hastaneye gitmemek için direniyor. Görevliler soruyor; “Neden” diye…
İki gözü iki çeşme, hıçkırarak ağlıyor çocuk ve
“Annemin parası yok !” diyor…
***
Halkın geçinme hakkını elinden aldın, yetmedi, “haber alma hakkı”na da mı göz diktin? Gerçek gazeteciler işini yaptı diye onları da içeriye tıkıyorsun?
Neden?
Korkuyor musun yoksa?
Bütün bu sesler, bu bağırış, çağırışlar, bu yakarmalar, bu hukuksuzluk, bu adaletsizlikler hiç mi etkilemiyor seni? Hiç mi vicdanınız kalmadı. Topyekün “Ali kıran, baş kesen” mi oldunuz?
Vatandaşın ekmeğinden çaldı diye ceza olarak fırıncıyı kulaklarından duvara çivileten, Kanuni Sultan Süleyman döneminin İstanbul kadısı Ebu Suud Efendi’ye bile pabucu ters giydirdiniz?
***
Hal böyleyken; neden hiç birinizin sesi çıkmıyor?
Ne oldu sizin “masumiyet hakkı” söylemlerinize?
Hani ne oldu, zalime karşı direnme ve cesaret nutuklarınız… Hak, hukuk, demokrasi ve özgürlük anlayışınız?
Unuttunuz mu?
Edecek sözünüz mü kalmadı yoksa?
Neden susuyorsunuz?
Yoksa siz dilsiz şeytan mısınız?