Geçenlerde şunu düşündüm;
Beni bu hayatta en çok güldüren canlılar önce kediler, sonra erkekler.
İkisinin de gerçekten kendi hallerinde bir komiklikleri olduğuna inanıyorum. Her iki tür de oyuncu bir kere. Kaç yaşında olursa olsunlar oyun oynamayı seviyorlar.
Hatta ikisinin de mesela, top oyunlarını sevdiği söylenebilir. İkisi de meşin yuvarlağın peşinde koşmuyor mu?
Kediler yumak yuvarlasanız koşturur. Erkekler genelde futbol sever, bilirsiniz. Kendi çocuklarına Playstation veya uzaktan kumandalı araba alıp bunlarla kendisi oynayan babalar görmedik mi?
Yani erkek genel olarak oyun oynamayı seven bir canlı.
Her iki canlı türü de genelde keyfine düşkün oluyor. Bir aslanın yelelerini rüzgâra bırakıp uzanması, dişisinin avlanıp çocuklarla ilgilenmesi gibi.
Erkekler de genelde evde keyfine düşkün olur. Eşinin mutfak işleriyle ve çocuklarla ilgilenmesini bekler. Yemeği bekler, çayı bekler, onunla ilgilenilmesini bekler, hizmet bekler, bekler de bekler.
Yani bu açılardan da erkeklerin genel olarak kedigillere benzedikleri söylenebilir.
Erkekler, biraz genetik faktörlerin etkisiyle, büyük oranda ise psiko-sosyal ve kültürel etkilerle kadınların aurasının, varlığının etkisi altında yaşar aslında.
Hani şu, renkli tüylerini kabartıp dişisini etkilemeye çalışan kuşları hatırlayın. Sadece bu örnek bile erkeğin kadın karşısındaki durumunu açıklar.
Yine bir kadının doğurduğu erkek cinsi, hayata zaten bir kadının – annesinin- etki alanında başlar. Erkeklerin çoğu ise, ömrü boyunca “anneci” kalır.
Bu anne etkisi, erkeğin karşısına çıkan kadınlara bakışını etkiler. Özellikle “erkekleşmiş” bir anne ile büyümüşse durum daha vahim olabilir.
Bence kadınlar erkeklerden çok daha güçlü canlılar. Yeri gelmişken söyleyeyim bu arada; kadın kadının kurdu filan değildir. Kadın kadının her şeyidir. Erkekleşmiş kadınlar hariç. Trans kadınlar dahil.
Genellemeleri sevmem ama bu bir “genelleme yazısı” oluyor. Bazen böyle düşünmek de farklı yerlere varmamızı sağlayabiliyor.
Ne diyordum? Kadınlar gerçekten erkeklerden çok daha güçlü canlılar.
Erkeklerle nasıl baş edeceğini en iyi onlar biliyor. Özellikle “mansplaining”, “gaslighting” gibi zırvalarla kadınlara psikolojik olarak eziyet eden erkekler bunu neden yapar bir düşünelim.
Önce bu kavramlara bir bakalım.
“Mansplaining”, bir kadına bir şeyi küçümseyici, kendine açırı güvenen ve genellikle yanlış veya aşırı basitleştirilmiş bir şekilde yorumlamak ve açıklamak anlamına gelen, erkeklerin sık yaptığı bir tür psikolojik baskı/şiddet türü.
“Gaslighting” ise, psikolojik bir manipülasyon. Kişiyi kendi algı, hafıza ve akıl sağlığını sorgulama noktasına getiren bir olumsuz yönlendirme. Kişinin/kadının kendinden şüphe etmesine yol açıyor. Ve ağır suçlara giren şiddet eylemlerinden söz etmiyorum bile ama siz zaten bu ülkede her gün erkekler tarafından onlarca kadın cinayeti işlendiğini biliyorsunuz.
Erkek, fiziksel olarak -genelde- kadından güçlü olabilir ama ruhsal olarak zayıf bir canlı. Zaten bütün mesele de buradan çıkıyor.
Psikolojik olarak annesinden etkilenerek büyümüş bir karşı cinsin/erkeklerin üzerine sosyo-kültürel olarak da çok gidiyoruz.
Bu, erkeklerin işlediği suçlara bahane olsun diye yaptığım bir açıklama değil. Erkeklerin kadınlardan farklı olduğunu, ataerkil bir düzende büyüdükleri için bu düzenin onların üzerindeki etkiyi anlatmaya çalışıyorum.
Erkekler ve kadınlar bence birbirlerinden farklı canlılar…
Sizce durum nasıl?
Sizi bu soruyu düşünmeye davet ediyorum ve konuya haftaya devam etmek istiyorum.