Türk olmak, Türkiye’de bu cennet vatanda yaşamak belki de hayallerin en güzeli. Ama bizler için her gün yeni bir enerji uyanıp ilk haberlerle tüm keyfin kaçması sıradan bir olay.
Gözümüzü açınca önce ekonomi sayfasına bakıyoruz. Yabancı para birimi, petrol fiyatı, altın, borsa ne durumda diye doğal olarak yatırımı olmayan çoğunluk gibi suratlar asılıyor. ÖTV artışı ulaşım giderlerine, mutfağa nasıl yansıyacak kaygısı insafsız gıda zamları ile birleşince gözlerimizi fal taşı gibi açıyor. Çay içmek için demliğe elini uzatıyorsun evdeki bir bardak şekersiz çay bile 2 TL’ye mal oluyor. Bir dilim ekmek en az 1 TL, 20 gram beyaz peynir 5 TL, 10 siyah zeytin 5 TL, 10 gram tereyağı 2TL, yumurta 4 TL an basit kahvaltı 18-20 TL, 4 kişilik bir aile güne başlangıç 80 TL, aylık 2400 TL. Maaşa zam geldi ne olacak demeyin vergi dilimi arttıkça maaşınız kırpılacak, fiyatlar artmaya devam edecek yüzümüz yere eğilecek, borçlar alacak başını gidecek, kiralar artacak, içimizde bitmeyen bir yarın kaygısı.
Spor haberlerine sevenler arka sayfaya baktığında Cumhurbaşkanlığı kupasındaki rezaletin yansımalarına devam ediyor. Takımların duruşunu canı gönülden destekleyen on minyonlara rağmen koltuğuna yapışan, geldiği günden beri futbolun tadını kaçıran, o makama hangi niteliklerinden dolayı getirildiğini anlayamadığımız, yayıncı kuruluşu bezdiren, hakemleri kum torbasına çeviren TFF başkanını kimse görmek istemiyor. Eskiden bu hakemlerle lig bitmez diyenler bu TFF ile lig bitmez demeye başladı, hakemlik camiası hızla itibar kaybediyor, kimse onca paraya rağmen karakterini satmak istemiyor, takımlar sahadan çekiliyor ama başkan hiç etkilenmiyor, şaşırtıcı!
Spor ve Ekonomi dolandırıcılık haberleri ile çalkalanıyor akıllanmayan milletimiz hala üç kuruş için paralarını beş para etmez yatırımlara kaptırıyor ben devlet olsam bu aç gözlüler için kılımı kıpırdatmam ama dolandırıcılara da gün yüzü göstermem. Paraların tamamına kumar masasında yakalanmış gibi el koyarım. Kim bu işe bulaşmışsa adına bakmadan, transfer kılıfı ile fizana gitse getirir içeri tıkar ve ibretlik cezalar veririm. Futbolculuk dışında her yaptığı ile insanların nefretini kazanan ARDA eşine çanta almak için 30-40 bin dolarcık dilenirken ne kadar da yüreğimiz burkuldu. Bu kadar sevdiği eşini hamileyken yarattığı rezaletler zincirinde düşünse daha fazla hak verirdik belki.
Gün geçmiyor ki bir azılı terör örgütü çökertildi, kırmızı bültenle aranan suç örgütü lideri yakalandı haberi ile manşetlerde karşılaşmayalım. Sayın İç işleri bakanım bu adamlar örgütlenirken, suç işlerken, bu adamlar sınırlarımızdan girerken bizim istihbaratçılarımız, polislerimiz ne yapıyordu? Ülkemizde trafikte gezinen magandalar ile mücadele edilmiyor, kadına şiddet, hırsızlık aldı yürüdü, hapishaneler tıka basa dolu, İstanbul’da valilik yaptınız bu suç örgütleri o zaman da eminim orada yuvalanmıştı, neden o zaman bu kadar güçlü mücadele edilmedi diye etrafımdaki pek çok kişi merak ediyor. Okuduğumuz haberler elbet Türk polisi adına gurur veriyor ama neden yıllardır biz bu pis işlere bulaşanlara komşu edildik?
Adalet bakanımız adalete güvenin diyor. Bizler gibi adalete saygılılar için en rahat dinlenecek söz. Ama işiniz mahkemelere düşünce gördüğümüz manzara buna hiç uymuyor. Hırsız, yalancı, kanunu esnetenler haklı, mağdur ve haklı olan haksız. Bu düzen böyle giderse haklıların adalete güveni sarsılırsa herkes o bilinen yolları bulup adaleti sağlamaya çalışırsa güçsüzleri koruyacak adalet yok edilirse üzüntülerin feryadı kulaklarımızı sağır eder. Yargıtay ile Anayasa Mahkemesi arasındaki gerilimi kim, nasıl bitirir bilmiyorum ama bu görüntü sizce adalete güveni sağlayan bir durum mu? Bu ülkede ne yazık ki adalete güvenenlerin sayısı gittikçe azalıyor.
Her gün vatanı savunan askerlerimizden yaralı ve şehit haberi almaktan göz yaşlarımız dinmiyor. O askerin ocağındaki dramı kimse gerçekten bilmiyor. Vatan sağolsun diyen ağızlar vatan için gerçek hislerini ifade ederken, bu akan kanların sorumluları için Allah’tan neler dilediklerini çok iyi biliyoruz.
Bazıları için dikkat çekmedi ama Bornova Anadolu Lisesinin güzelim spor alanları okul yapılacak diye yıllardır talan edildi, mücadele ettik bildiklerini okudular, okulumuzun eğitim kalitesi düşüyor iyi öğretmenler atayın dedik, biz istedikçe yıllardır daha da tecrübesiz, Anadolu lisesinde öğretmen olacaklarda aranan kriterlerden uzak ne kadar öğretmen varsa onları atadılar. Şimdi de korumuza göz dikmişler. Bir tutam yeşil alanı bozup anaokulu yapacaklarmış. Yer mi kalmadı da bu yeşil katliamına imza attınız! Orman o okulun ortamını temiz tutuyor, orada binerce kuşa ev sahipliği yapıyor ve can katıyor. Bu karardan bir an önce dönülmesini diliyoruz. Bu haber bile İzmirli’yi germeye yetiyor.
Dünya Ukrayna-Rusya ve Filistin-İsrail savaşında tavşana kaç tazıya tut taktiği uyguluyor. On binlerce çocuk ve kadın acımasızca her ülkede öldü, vatanlarından yüzbinlerce kişi sürüldü. Sözüm ona din kardeşlerimize sahip çıkan Türkiye’den başka kimse yok. İsrail ile Rusya ve Ukrayna ile deli gibi ticaret ağı silahtan, temel ihtiyaca sürüyor. İnsani olarak yapılan yardımların bile ulaşması engelleniyor. Dost ve müttefik ülkeler sınırımız boyunca bize yönelik silahları sağlıyor, mühimmat temin ediyor buradan kaçan milyonlarca insan da ülkemizde her türlü konfora sahip şekilde devleti sıkıntıya sokacak terörden, soygundan, çeteleşmekten ve eczane-doktor ortaklığı ile Heparin ve mama gibi ürünlerle ülke kaynaklarını hortumlamaktan geri durmuyorlar (Şırnak ve Siirt’te Suriyeliler ait eczanelerde yürütülen soruşturma var). Bu gün Turan Çömez’in videosundan öğrendiğime göre 3 milyon Suriyeli’ ye ameliyat yapılmış, 100 milyon kez Suriyeliler poliklinik hizmeti almış, sayıları on milyon olsa hepsi 10 kez muayene olmuş, 4 milyon Suriyeli hastanede yatarak tedavi edilmiş, reçetelerine/muayene ücretlerine hiç katkı payı ödememişler, cezaevlerinde 11.345 yabancı uyruklu tutuklu ve hükümlü varmış. Bu rakamlar için Avrupa’dan gelen kaynaklar yeterli mi bilmiyorum ama ülkemizin kaynakları bu kadar muhtaç varken heba ediliyorsa buna da gönlüm razı değil.
Aracınız varsa daha önce taksitle yaptırdığınız trafik sigortası artık tek çekim ve geçen yılın en az 2 katı ve sigorta şirketi isterse yapıyor yani şirketler sigorta yapmamak için elinden gelen taklayı atıyor ve hükümet bu konuda sessiz. Araban varsa başının çaresine bak deniliyor. Arabayı alırken devlet nemalanıyor, yakıt alırken devlet nemalanıyor, yıllık vergilerle devlet nemalanıyor, haklı haksız kesilen cezalarla devlet nemalanıyor, geçtiğimiz köprü-otoyollarda ödenen ücretle devlet nemalanıyor ama vatandaşın hayrına bir düzenleme olunca devlet ortada yok. Vatandaşın yüz bin liralık aracı ile on milyonluk arabalar aynı dar yollarda akrobasi yaparken bir kaza olsa ve sigortan/kaskon yoksa arabanı satsan farını ödeyemezsin. Bana ne denemeyecek kadar büyük sorunlarla karşılaşmamak için bu trafik sigortası işi düzenlenmeli.
Yerel seçimde hangi parti, nerede hangi adayı gösterecek, falanca parti ile ittifak olacak mı, ne bedeller ödenecek. 2018 seçimleriyle görevi alan her başkan yaşanmadık ne varsa zorluk adına yaşadı. İki yıl süren pandemi, İzmir için 30 Ekim depremi, Türkiye geneli için 6 Şubat depremi. Hepsi yerelde ve ülke genelinde bir gözden yaşı silmeye, bir yaraya merhem olmak için çok zor yardım organizasyonlarına imza attı. Bence hepsi yolsuzluk, iffetsizlik gibi suça bulaşmadıysa bir dönemi daha hak ediyor. İzmir özeline gelince ne kadar çok Tunç Soyer düşmanı veya onun yerinde gözü olan insan varmış. Sanki kendi sorumluluk alanlarını ihya ettiler de Büyükşehire derman olacaklar. Hepsini arkadaşım, dostum ama insan bir aynaya bakar, bir ilçesine, bir de koskoca İzmir’e. Tunç Soyer’i dönemin şartları ve zorluklarını göze alarak elini vicdanına koyan kimse bu kadar yakışıksız ithamlarda bulunamaz. Amaç rant başka bir şey değil. Ben hiçbir siyasi partini üyesi değilim ama hakkın da yenmesine tahammülüm yok. Deprem için çok büyük hazırlıklar yapıldı, alt yapıya çözümler üretildi. İZSU, yollar, otopark sorunları ne yazık ki ana arterlerdeki çalışmalar sınıfta kaldı. Ama hiçbir aday emin olun Tunç Soyer kadar bu şehrin sorunlarına vakıf değildir.
Ülkemi çok seviyorum, ona hizmet etmekten gurur duyuyorum, mutlu muyum, evet şükür iyi ki Filistin, Ukrayna, Afgan, Afrika’da bir sömürge ülkenin vatandaşı değilim. “Ne mutlu Türk’üm diyene”