İki büyük sorunumuz var.
İlki, ve en önemlisi, iktidarın “Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli” diye yürürlüğe koyduğu yeni eğitim müfredatı.
İkincisi, sığınmacı ve göçmen sorunu.
AKP iktidarının bile isteye yarattığı bu iki sorun, Türkiye’yi ortaçağ karanlığına sürükleyecek kadar vahim bir tablo ortaya koyuyor.
Bana kalırsa iki sorun da, tüm uyarılara rağmen bilinçli olarak yaratıldı.
Bu yeni müfredat ile eğitim, din ağırlıklı bir sisteme dönüştürülüyor,
Atatürk ve laiklik yok sayılıyor, ortadan kaldırılıyor,
Cumhuriyet değerleri eğitim sisteminin dışına çıkarılıyor,
Tam da tarikat ve cemaatlerin istediği, din ağırlıklı bir eğitim modeli kuruluyor.
Emin olun bu eğitim sistemiyle toplum yapımız tamamıyla değişecek.
Bilimsellikten, çağdaşlıktan, sorgulayan beyinlerden uzak, sadece şeyhine şı(y)hına biat eden bir ümmet toplumu haline geleceğiz.
Bu yeni müfredatın, AKP ideolojisine uygun insan tipi yetiştirme aşamalarından biri olduğunu önceki yazımda da belirtmiştim.
Yeni müfredat, eğitim devrimlerini tümden yok etmeye yönelik hazırlanmış bir müfredattır. Cemaat ve tarikatların görüş ve önerileri doğrultusunda hazırlandığı da çok açıktır.
Bilimden uzak; matematiği, fiziği, kimyayı, biyolojiyi, felsefeyi dışlayan, ağırlıklı olarak ‘dini’ referans alan bir eğitim sistemi Türkiye Cumhuriyeti’nin geleceğini karartma çabasından başka bir şey olamaz.
Cumhuriyete alerjisi olanlar, Cumhuriyet denildiğinde vücundaki bütün kanlar beyinlerine hücum edenler, nihayet, Türkiye Cumhuriyeti’nin ikinci yüzyılında hazırladıkları bu müfredatla, arzuladıkları aşamayı devreye sokmuşlardır.
Bu eğitim sisteminin hiç kuşkusuz ki amacı, Türkiye’nin, laik, demokratik, hukuk devleti niteliklerini ortadan kaldırmaktır.
Yazık. Çok yazık.
Bir diğer önemli sorun sığınmacı, göçmen sorunu.
Ülkemiz bilinçli bir şekilde sığınmacı deposuna çevrildi.
Türkiye yolgeçen hanına döndü. İktidar ülkeyi, sayıları 13 milyonu bulduğu söylenen, Suriyeli, Afgan ve Afrikalı göçmenlerle doldurdu. Doldurmaya da devam ediyor.
Daha yeni Ruanda ile bir anlaşma yapıldı. Ruandalılar artık rahat rahat ülkemize gelebilecek.
Turist olarak geleceklermiş, Ruanda ile yapılan anlaşma turizm işbirliği anlaşmasıymış.
Yahu kardeşim iyi de,
Ruanda Afrika’nın ortasında, denize kıyısı bile yok, neyin turizm anlaşmasını yaptınız?
Yüzölçümü bizim Sivas kadar, kişi başı milli geliri bin dolar civarında, bunlar mı gelip Türkiye’de para harcayacak?
Peki, bir önemli soru daha..
İngiltere’nin ülkesindeki düzensiz göçmenleri Ruanda’ya göndermeye başlamasından hemen sonra bu anlaşmasının yapılması sadece bir tesadüf mü?
Kimse kusura bakmasın, bu manasız politikalar Türkiye’nin nüfus yapısını da değiştirecek.
İktidar, kendi vatandaşına sağlamadığı olanakları sığınmacılara, göçmenlere sağlamaya devam ediyor. Benim vatandaşıma sunulmayan birçok ayrıcalık, bu kişilere sunulmaya devam ediyor.
Maşallah başka hiçbir dertleri yokmuş gibi hızla ürüyorlar. Sığınmacı, göçmenlerin nüfus artış oranı yüzde 5,3 düzeyinde. Bizimkisi yüzde 1,5.
İktidar, getirdiği bu göçmenlere hızla vatandaşlık vermeyi de ihmal etmiyor, seçimlerde oy kullandırıyor.
Söylemedi demeyin, bu süreç, çok yakın bir gelecekte birçok yerleşim biriminde demografik yapıyı değiştirecek. Afganlı, Suriyeli belediye başkanlarımız, muhtarlarımız, milletvekillerimiz olacak.
Bir şey daha..
İktidarın Türkiye’ye getirdiği sığınmacı, göçmenlerin büyük çoğunluğu siyasal İslamcı.
Demografik yapının bu şekilde bozulması laik yaşam tarzına tehdit oluşturacak ve toplumsal yapı da bozulacak.
Bütün bunlara “Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli” de ziyadesiyle hizmet edecek.
Bir daha söylüyorum..!
CHP başta olmak üzere laik, demokratik, hukukun üstünlüğüne dayalı, anayasal sistemi savunan bütün partilerin öncelikle bu iki konuyu gündemden düşürmemesi, avazları çıktığı kadar bağırmaları gerekiyor.