Bizden Geriye Ne Kalacak?

» Köşe yazarları » Bizden Geriye Ne Kalacak?

Iraz Şensöz yazdı.

Sanki bizim coğrafyada Pandora’nın Kutusu açıldı; bütün kötülükler ortalığa saçıldı. Pandora’nın Kutusu’nun anahtarı adaletsizlikmiş meğer. Adalet ortadan kalktığından beri memleket korkunç bir yer.

Güncel haberler akıl alır gibi değil. Üçüncü sayfa haberlerinden söz etmek bile istemiyorum. Distopik bir gerçekliğin içinde yaşıyoruz. Yaşayabildiğimiz kadar. Son yıllarda evden ne kadar az çıktığımı fark ettim mesela bugün, çıktığımda da eve mümkün olduğu kadar erken dönmeye çalıştığımı. Bu büyük bir şey. Resmen kendini güvende hissetmemek. Özgürlüğün kısıtlanması. Gündelik yaşama yansıyan tedirginlik, korku.

Yaşamak bu mu? Yoksa sadece nefes mi alıyoruz? Bir kişinin bile haksızlığa uğradığı bir yerde, bir kişinin bile tutsak olduğu bir yerde kimse özgür değildir. Biliyorsunuz.

Yaşadığımız hayat ve yaşayacağımız günler her geçen gün daha çok elimizden alınıyor. Yaşam koçlarından medet umuyoruz. Kişisel gelişimcilere koşuyoruz çünkü bu ortamda nasıl yaşayacağımızı bilemiyoruz. Güncel haberlere, memlekette olan bitene en ilgisiz görünenimiz bile öylesine farkında ki her şeyi, öylesine kötü etkileniyor ki olanlardan… İnce ince, usul usul deliriyoruz.

Tesadüfen hayata geldik ama yaşamaya hem de insan gibi yaşamaya hakkımız var. Oysa biz sanki bir medeniyette yaşamıyormuşuz gibi, tabiatta, vahşi doğada çıplakmışız gibi, açıktayız. Her an her şey olabilir. Her an her şeyin olabileceği bir ortam medeniyet değildir. İnsan, vahşi doğanın ortasında bile sezgileriyle, öngörüleriyle daha güvenli bir hayat kurabilir. Belki de vahşi dediğimiz yer tabiat değil, insanın yarattığı bu düzendir. Öyle değil mi? İnsandan daha vahşi bir canlı var mı?

İnsan… İnsana hiçbir zaman güvenmedim. Kendime bile % 100 güvenmem. Bu ince bir konu. Bugün içinde yaşadığımız ortamda ise başka bir şey daha var. Paranoya. Öyle bir güvensizlik. Paranoya savaş ortamında normaldir, biri gündelik hayatta paranoyaksa sağlıklı değildir.

Şunu bilin; biz hasta bir toplum olduk. Bizim yardıma ihtiyacımız var. Bir doktora. Keşke bu gibi durumlarda toplumların da insanlar gibi, başvurabileceği bir psikiyatristi olsaydı. Kimdir toplumun doktoru? Bir toplumu ancak kendisi iyileştirebilir. Sadece oy kullanmanın
demokrasi sanıldığı bir yerde, bir toplum kendisini nasıl iyileştirebilir? Gerçekten bilmiyorum. Sanatla mı? Eğitimle mi? Hukukla mı? Adaletle mi? Peki, ya tüm bunlar zaptedilmişse? Bir toplum kendini nasıl kurtarabilir?

Zamana bırakılmış bir hayat döngüsünün içinde yitip giden nesiller görüyoruz, göreceğiz de… Yitip gidiyoruz. Bunun başka açıklaması yok. Onca yetenek, onca akıl, onca güzel yürek kendine bir yaşam ve üretme alanı bulamadan deliriyor ve keder içinde göçüyor bu dünyadan, göçecek…

Bizden geriye ne kalacak yüzyıllar sonra? Kemik ve saç. Başka? Kötü heykeller belki. Yok, bizden geriye başka bir şey kalmayacak. Binlerce yıl önceki şu anda tarihi olan yapılar yok edilmezse kalabilir ama bizim dönemimiz ardında anlamlı bir iz, insanlığa söylenmiş anlamlı bir söz bırakamayacak çünkü biz hakkıyla yaşamadık.