İzmir’in Konak ilçesinde 87 yaşındaki bir kadının cansız bedeni, yalnız yaşadığı evde yıllar sonra bulundu. Üç yıl boyunca ne bir kapı çaldı, ne bir ses duyuldu. Apartmandan yayılan
koku bile kimseyi harekete geçirmedi. Ve sonunda, bir insanın sessiz çığlığı, kimsenin umurunda olmadan yok olup gitti.
***
Bu sadece bir haber değil! Bu, insanlığın çöküşünün, toplumun çürüyüşünün kanlı canlı bir kanıtı! Bir zamanlar birbirimizin kapısını çalan, dertleşen, bir tas çorbayı paylaşan insanlar ne
zaman bu kadar kör, sağır ve vicdansız hale geldi? Ne zaman birinin yokluğu, bizim için hiçbir anlam ifade etmez oldu?
***
Evet, teknoloji gelişti. Telefonlarımız var, internetimiz var, sosyal medyada saatlerce vakit geçiriyoruz. Ama kimse birbirine dokunmuyor, kimse birbirine gerçekten ulaşmıyor!
Bayramlar geçti, yıllar geçti, bu kadına bir “Nasılsın?” diyen bile olmadı. Bu mu medeniyet?
Bu mu insanlık?
Ama hayır, mesele sadece bireyselleşme değil. Ekonomik çöküş, geçim derdi, hayatın insana nefes aldırmayan ağırlığı da bizi bu hale getirdi. İnsanlar o kadar yorulmuş, o kadar tükenmiş
ki kendi derdinden başkasına bakamaz olmuş. Kimse kendi kirasını bile ödeyemezken, bir başkasını düşünecek hali kalmamış. Hayatta kalmaya çalışırken insanlığı unuttuk!
***
Ama bu bahanemiz olamaz! Eğer bu gidişata ‘dur’ demezsek, yarın bu unutulan kişi biz olacağız. Bir apartmanda, bir odada, kimsenin umurunda olmadan sessizce yok olup
gideceğiz. Ve bu sistem, bu düzen, hepimizi birer mezar taşı kadar sessiz hale getirecek!
***
Öyleyse ne yapacağız? Şikâyet edip oturacak mıyız? Hayır! Bugün bir komşunuzun kapısını çalın. Yaşlı bir akrabanızı arayın. Onların hala hayatta olduğunu, birileri tarafından değer
gördüklerini hissettirin! Çünkü insanlık ölmedi. İnsanlık bizim elimizde! Ya sahip çıkacağız, ya da hep birlikte yok olacağız! Karar sizin!