Fikir ve düşünce özgürlüğü ile basın özgürlüğü adına edecek söz bulmakta güçlük çekiyor insan. Yüz yıllık cumhuriyet tarihinde görülmemiş bir süreçten geçiyor Türkiye…
Düşüncelerinden ötürü siyasetçiler, bilim insanları ve gazetecilerin tepesinde, “yargı sopası” dolanıp duruyor. Son günlerde, sırf yazdığı yazılardan ya da televizyon ekranlarındaki ifadelerinden dolayı gazeteciler kelepçeleniyor, gözaltına alınıyor…
Uluslararası Sınır Tanımayan Gazeteciler (RSF) örgütünün hazırladığı 2024 Mayıs ayı Dünya Basın Özgürlüğü Endeksi’nde Türkiye, 180 ülke içerisinde 158’inci sırada yer aldı. Bu araştırmaya göre Türkiye 2023’e göre, basamak atladı. 165’inci sıradan 158’inci sıraya çıktı. Buna rağmen Türkiye; “durumun çok vahim” olduğu ülkeler kategorisinde yer almaya devam etti. Aynı örgütün yaptığı çalışmada AKP’nin iktidar olduğu 2002 yılında Türkiye 100’üncü sıradaydı. 22 yıl sonra 58 basamak geriye düştü. İlk sırada, kuzey ülkeleri var. İsveç, Norveç, Finlandiya, Danimarka ve Hollanda…Pakistan, Cezayir, Kongo, Bangladeş, Meksika, Hindistan, Kamboçya, Kolombiya ve Birleşik Arap Emirlikleri bile “Basın özgürlüğü” adına Türkiye’den çok daha iyi durumda…
2025’e ayak basarken mevcut durumdan daha iyi olduğumuzu ya da olacağımızı söylemek çok zor !
Merak ettiğim; bu çalışmada veri olarak nelerin kullanıldığıydı… Öğrendim ki üzerinde en çok durulan anket sorularının başında; gazete ve televizyonların yayın politikalarına hükümetin müdahale edip etmediği… Ayrıca, medya çalışanlarının “korku ve baskı” karşısında “oto sansür” uygulayıp uygulamadığı…
***
Gerçekten çok vahim…
Siyaset – medya ilişkisinde, ülkeyi yöneten ya da yönetme iddiasında olanlar, medyanın sürekli kendi lehine yayın yapmasını ya da kendilerini desteklemesini ister…
Bu yaklaşım; demokratik bir talep olarak olağan karşılanabilir. Ancak, bu talebin yerine getirilmesi için “siyasi baskı”yı kullanırsanız, ortada ne basın özgürlüğü ne de demokrasi kalır…
Yaşadığımız süreçte AKP iktidarı; cumhuriyet tarihinde görülmeyen bir biçimde, medyayı kontrol altında tutmak istiyor… Eleştiriye açık değil… Kendisine muhalefet edenleri, yargı sopasıyla hizaya getirmeye çalışıyor. Ya bendensin ya da karşı taraftan anlayışı… 1950’lerdeki Demokrat Parti döneminde bile gazeteler ve gazeteciler daha özgürdü… Hatta 1980 askeri darbesinde bile…
Aradan geçen yıllarda ne yazık ki “düşünce ve fikir özgürlüğü” ile “basın özgürlüğü” kavramları sadece kağıt üzerinde kaldı…
Evrensel boyutta; yasama, yürütme ve yargıdan sonra “dördüncü güç” olarak kabul edilen “özgür basın” diğer birçok kurumda olduğu gibi AKP iktidarları döneminde erezyona uğradı.
Oyasa Atatürk’ün söylediği gibi; “Basın hürriyetinden doğan mahsurların yegane izale vasıtası yine basın hürriyetidir”
Ama nerde bunu anlayan ve algılayan !
YanıtlaYönlendir |