Tansu Çiller’in, Erdoğan hayranlığı ve “AKP destekçiliği” bir kez daha tv ekranlarına ve gazete sayfalarına yansıyınca yıllar öncesine döndüm…
***
Çiller’i, 1980’de Boğaziçi Üniversitesi’nde öğretim üyesi olduğu dönemde tanıdım… Öğretim üyeliği bir yana çok güzel bir kadındı… Bir Özbek mi desem, Kırgız mı desem herkesin dikkatini çeken bir güzelliği vardı.
***
1980’in Nisan ayıydı… TBMM’de Cumhurbaşkanlığı seçim turları birbirini izliyordu. Ancak görev süresi sona eren Fahri Korutürk’ün yerine bir türlü yeni bir Cumhurbaşkanı seçilemiyordu. Ki bu süreç 12 Eylül darbesinin de en önemli nedenlerinden biriydi.
Neyse o gün, CHP Antalya Milletvekili Deniz Baykal, Turgut Özal’ın, Demirel hükümetine aldırttığı “24 Ocak ekonomi kararları”yla ilgili bir konferans vermek üzere, Boğaziçi Üniversitesi’ndeydi. Ben de bir gazeteci olarak bu konferansı izlemek üzere oradaydım. İçeriği zengin, ekonominin gidişatı ve Türkiye’nin geleceğiyle ilgili bilgilendirici bir toplantı olmuştu. Tansu Çiller ev sahibiydi…
Konferans sonrası, Deniz Bey ile ayaküstü sohbet ederken, Tansu Hanım yanımıza geldi ve Baykal’a “Peki sayın başkan biz bunları başımızdan ne zaman atacağız?” dedi.
Çok şaşırmıştım; zira kastettiği o gün ülkeyi yöneten Süleyman Demirel hükümeti ve ekonomideki “24 Ocak kararları”nın mucidi Turgut Özal’dı…
***
Aradan yıllar geçti. 1991 seçimlerine gelindiğinde, merkez partiler arasında müthiş bir yarış başlamıştı. Turgut Özal’ın ANAP’ı ile Süleyman Demirel liderliğindeki Doğru Yol Partisi arasında müthiş bir mücadele vardı.
Doğru Yol Partisi, Adalet Partisi’nin devamı olarak bir yandan geleneksel yapısını korumaya çalışıyor bir yandan da yeni söylem, yeni imaj, yeni isimler ve yeni vitrin arayışını sürdürüyordu.
İşte o yeni isimlerden biri de Boğaziçi Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Tansu Çiller’di.. Çiller’in DYP’ye katılımı büyük sükse yapmıştı. Kamuoyu bir yana, parti örgütünde de Tansu Hanım’a karşı müthiş bir sempati oluşmuştu. Bir toplantı sonrası “siyasetteki Çiller” ile ilgili tespitimi o günlerin DYP İstanbul İl Başkanı Orhan Keçeli’ye şu cümleyle ifade etmiştim;
“Tespitim odur ki Tansu Hanım ne milletvekili, ne de bakanlıkla yetinir. Bak göreceksin süreç içerisinde, genel başkanlığa ve başbakanlığa oynayacak!”
***
Nitekim, sonraki süreç beni haklı çıkardı. Tansu Hanım, milletvekili seçildikten sonra DYP-SHP koalisyon hükümetinin Ekonomi bakanı oldu. 2 yıl sonra ise Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın ani vefatı ile siyasetteki değişim O’nu parti genel başkanlığına ve başbakanlığa taşıdı. 13 Haziran 1993’te yapılan DYP kongresinde, Köksal Toptan, İsmet Sezgin gibi “deve dişi isimlerin” arasından Tansu Çiller genel başkan seçildi ve Başbakan oldu.
***
Ancak geçen süreçte ne Demirel ne de TBMM Başkanı Hüsamettin Cindoruk ile yıldızları barıştı. 1996’da Necmettin Erbakan ile kurdukları Refah – Yol hükümetinde protokol gereği, başbakanlığı devralmasına Demirel engel oldu. Erbakan’ın istifasını kabul etti ama hükümeti kurma görevini Çiller’e vermedi.
***
Çiller’in siyasi hayatındaki en önemli kırığı 17 Haziran 1994 tarihinde ortaya çıktı. Özer ve Tansu Çiller’in ABD’de otel, alışveriş merkezi ve villardan oluşan, milyonlarca dolarlık gayrimenkulü olduğu anlaşıldı. Bu rakamlar Çiller’in başbakanlığa aday olduğu 8 Haziran 1993 tarihindeki mal beyanında yoktu. Ortalık fena halde karıştı. “Çillerin çıkını” diye kara mizah espriler bile yapıldı… Sonuçta konu bir araştırma önergesiyle TBMM’ye geldi. İlginçtir Çiller, TBMM’deki görüşmelerden bir gün önce yaptığı açıklamada; 1973 yılında babasından miras kalan 437 bin liranın en verimli alanlarda işletilerek 677 milyar liraya çıkarıldığını öne sürdü.
***
Kısa bir özet yapmak istedim… Tansu Hanım’ın bugünkü AKP iktidarına daha doğrusu Cumhurbaşkanı Erdoğan’a olan desteğinin ardında geçmişten nasıl ışık tutabilirim diye… Her ne kadar sürç-i lisan ettiysek affola !