Aç insan özgür olamaz !

» Köşe yazarları » Aç insan özgür olamaz !

İdris Akyüz yazdı

Bir dokun bin ah işit…

Ağlayacak gibiydi sokaktaki yaşlı kadın !

Sesinde koca bir yangının külü, kelimeler boğazında düğüm düğüm…

Fena dertliydi…

Bağırıp çağırmıyor, kimseye hakaret etmiyordu belki ama ağzından çıkan her kelime bir gülle gibiydi… Geçinemediğini anlatıyor “karnım aç” diyordu…

Kokusu iştah kabartan bir ramazan pidesini alamamanın dayanılmaz çaresizliğini anlatırken, bir hüzzam şarkının notaları arasında slalom yapıyordu…

Müthiş bir serzeniş, bir kahrediş…

Belli ki ömrü çileyle geçmiş. Geride bıraktığı yıllar harita çizmiş yüzünde, ilmik ilmik, pare pare… Buruş buruş… Usta şair Nazım’ın dediği gibi “Belki yüz yaşında, belki bin yaşında…”

Vicdanları kanatan bu görüntüler, geçen hafta televizyon ekranlarındaydı. Ve daha sonra öğrendim ki sosyal medyada paylaşılan bu görüntüler “en çok izlenen” olmuş…

***

Düşündüm de sefaletin görüntüleri, bir insanın çaresizliği ve hüznü neden bu kadar ilgi görsün? Bir kadının çileli yaşamıyla ilgili ettiği sözler ve görüntüler niçin bu kadar cazibe merkezi yaratsın? Buradaki ortak payda nedir?

Bu soruların yanıtını bulmak zor değil. Tabi başını kuma gömenler hariç…

Toplumsal olarak yaşanan sürece bakarsak, pek ala bu garabetin nedenini görebilir ve anlayabiliriz.

22 yıl sonra, 22 yılın gerisine düşen bir ekonominin toplumda yarattığı travmanın sadece sıradan bir örneğiydi o kadıncağız…

Bugün ülkeyi yöneten AKP iktidarın beceriksizliği, basiretsizliği ve ihtirası ile Türkiye ne yazık ki ileri gideceğine geriye gitti.

Ne var ki bu kriz yeni değil… Geçmişte de yaşandı bu tür süreçler. Toplum olarak alışkınız… Hatta “şerbetliyiz” bile denilebilir.

İnsanlar aç kaldı, işsiz kaldı, çıplak kaldı ama isyan etmediler! Ve yıkılmadık, ayakta kalmayı becerdik.

Mazoşist bir toplum olmanın sonucu mudur yoksa topyekün hipnotize mi olduk bilmiyorum… Sanırım alışkanlığa dönüştü… Zira geriye dönüp baktığımızda; cumhuriyet tarihi boyunca neredeyse her 20 yılda bir ekonomik krizler yaşadı bu ülke…

1930’ların sonunda 2’nci Dünya Savaşı’nın yarattığı kriz…  Tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de hissesine düşeni aldı…

1950’lerde Demokrat Parti’nin izlediği politikalar nedeniyle, makarnayı bile dışarıdan ithal eder hale geldik…

1970’lerde “Kıbrıs Harekatı” sonrası ard arda gelen dünya petrol krizleri ile sarsıldık…

1990’larda enflasyon ve hayat pahalılığı…

2000’lerin başında bir kez daha darbe vuruş…

***

Ve 2020’ler…

Sadece ekonomide değil yanlışlar…

Hukukta, yargı sisteminde, eğitimde, çalışma dünyasından, sağlıkta v.s…

Kısacası, kamu alanında yapılması gereken bir çok şeyi yanlış yapıyoruz.. Dünyadaki genel eğilimin yarattığı krizler hariç, Türkiye yanlış politikalar ve yönetim hatasından yaşadı bu krizleri, yaşamaya da devam ediyor.

Ancak bugünkü AKP iktidarları kadar beceriksizleri hiç gelmedi bu ülkeye.

Bu kadroların ihtirasları akıllarının önüne geçmiş. Bu tür güç sahiplerinin mantığı da vicdanı da kararır.

Ne hak, ne hukuk dinler. Toplumun cahil ve muhtaç kalması işlerine gelir.

Çiçero’nun (Eski Roma M.Ö 50’li yıllar) “Aç insan özgür olamaz” sözünü şiar edinip, “günü kurtarma adına” aç ve çıplak kalanları doyurdukça kendi iktidarlarını koruyacaklarını sanırlar.

Ta ki toplum, yarınları kurtarmak için bugünü feda edene kadar.

Ve Türk toplumu yavaş yavaş “yarınları kurtarmanın” bugünü kurtarmaktan daha önemli olduğunun farkına varmak üzere !