Milas, Yatağan yetmedi, sıra Söke’ye geldi..!

» Aydın » Milas, Yatağan yetmedi, sıra Söke’ye geldi..!

Milas Yetmedi, Yatağan Yetmedi, Sıra Söke’ye Geldi. Halktv.com.tr’den Serpil Yılmaz bu gün kaleme aldığı yazısında, Beştepe’nin yeni linyit yataklarını genişletme planını yazdı. Beştepe’nin yeni hedefinin Milas ve Yatağan’dan sonra Söke olduğunu aktaran Serpil Yılmaz, “Akbelen’de kesilen ağaçlara sarılan yüreklerin çığlığını dünya duydu, Ankara’nın umurunda değil” dedi.

İşte Serpil Yılmaz’ın bu günkü köşe yazısı;

Muğla ili Milas ilçesinde faaliyet gösteren Yeniköy Kemerköy Termik Santralları’nın yol açtığı ekokırıma “Dur” diyen İkizköylülerin 24 Temmuz’da başlattığı Akbelen orman direnişi sürerken, Beştepe’nin gündeminde bu kez de Aydın Söke’de linyit kömürü sahalarını genişletmek varmış.

Cumhurbaşkanlığı Kararı ile Söke ilçesi Çavdar mahallesinde binlerce yılıdır süren yaşamın şalteri indirilecek; toplam 153 bin dönümlük linyit sahası kamulaştırılarak, kömür çukurları açılacak!

Akbelen orman direnişi 765 günü geride bırakılırken, Aydın il sınırları içinde Söke ilçesi Çavdar mahallesine de “acele kamulaştırma” kararı çıktı.

sıra söke'ye geldi

18 Ağustos 2023 tarihli Resmi Gazete’de Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan imzası ile yayımlanan “Cumhurbaşkanı Kararı” aynen şöyle:

“Aydın ili sınırları içerisinde bulunan S:5261 numaralı IV.grup maden (linyit) işletme ruhsatlı sahada, ruhsata konu maden üretimine devam edilebilmesi için ihtiyaç duyulan ekli listedeki taşınmazların Maden ve Petrol İşleri Genel Müdürlüğü tarafından acele kamulaştırılmasına, 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun 27’nci maddesi gereğince karar verilmiştir.”

Muğla Yeşil Yaşam Derneği Başkanı Kazım Erol, 17 Ağustos tarihli kamulaştırma kararının Yatağan Termik Santralı’nın kullanacağı kömür rezervlerini büyütmek için alındığını söylüyor.

Köyün adı “taşınmaz”, mahallenin adı “ocak” oldu

Büyükşehir Belediye Yasası’nın 2012 yılında uygulanmasıyla birlikte köylerin adı “mahalle” olmuştu.

17 Ağustos tarihli Cumhurbaşkanı Kararı’nda kullanılan dile göre, ruhsatlı maden sahaları ilan edilen mahaleller “taşınmaz” olmuş.

Ha TOKİ konutları; ha Çavdar köyü, ha Eskihisar, ha Bağyaka, ha Bayır…

Her bir köy, Yatağan Termik Santralı’nın kömür ocaklarına gömüle!

Şirketler ise sürgün ettikleri köylülerin ata topraklarını “ocak” olarak anıyor.

Örnek: Akbelen ormanın kıyısındaki kamulaştırılma kararı verilen maden ruhsatlı köylerden İkizköy “İkizköy Ocağı”, Karacahisar “Karacahisar Ocağı, Çamköy “Çamköy Ocağı” olarak şirketlerin kayıtlara giriyor.

Orman alanları madencilere tahsisli

2014 yılında Özelleştirme İdaresi tarafından Yeniköy ve Kemerköy Termik Santralları Limak ve IC İçtaş’ın eşit ortaklığında kurulan YK Enerji’ye, Yatağan Termik Santralı da Bereket Enerji’nin elektrik dağıtım şirketi Aydem’e devredilmişti.

Özel sektöre devredilen toplam 13 maden işletme ruhsatı çerçevesinde, Yatağan’da 21 bin hektar, Milas’ta 23 bin hektar alan linyit maden ocağı olarak tahsis edilmiş durumda ve işletme ruhsat alanlarının yüzde 47’si orman alanı.

Önümüzdeki 30 yıllık süreçte, ruhsat alanlarının tamamının işletmeye alınması durumunda toplam 18.45 hektar orman alanı daha tahrip edileceği ileri sürülüyor.

Eksiği vardır, fazlası yoktur…

Kazım Erol: Uranyum denetlenmiyor

3 Derece Arkeolojik SİT alanında kalan maden sahasının Latife Yılmaz adına kayıtlı olduğunu belirten Erol, aynı zamanda bu sahada Türkiye Varlık Fonu (TVF) bünyesindeki Eti Maden A.Ş tarafından saptanan ve denetimi zorunlu olan uranyuma yönelik önlemlerin de alınmadığının altını çiziyor.

Muğla Yeşil Yaşam Derneği’nin yanı sıra; Aydın Çevre Platformu, Aydın Yaşam Platformu, Çine Ekoloji Platformu, Bodrum Tohum Derneği ve Ekosistemi Koruma ve Doğa Sevenler Derneği (EKODOSD)’nin kurduğu Latmos Platformu, bölgede açılan kömür ocaklarının yol açtığı ekolojik, tarihi, kültürel kıyıma karşı hukuki mücadele başlatıyor.

Söke’de yükselen kutsal Latmos (Beşparmak) Dağı’nda işletilen madenlere karşı iki dava açtıklarını söyleyen Erol, burada 8 bin 500 yıllık kaya resimleri ve kaya mezarlarının bulunduğuna dikkat çekiyor.

Söke ve Kuşadası’nın içme suyunun yüzde 30’unu karşılayacak, inşa halindeki Sarıçay Barajı’nın su kaynaklarının tehdit altında olduğunu belirten Erol, açılacak yeni kömür maden sahalarıyla bölgede zeytincilik ve tarım alanlarını da yok olacağını vurguluyor.

Yatağan Termik Enerji Santral işletmesinde, “tünel kazılarak” yer altı madenciliği yapıldığını fotoğraflarla belgelediğini söyleyen Erol, “Yatağan’daki yer altı kömür madenciliği, yeni adı Eskihisar olan antik şehirler Lagina ve Stratonikeia’da M.Ö 4 yüzyıla kadar giden tarihsel katmanları örtüyor” iddiasıyla açtığı davalara Muğla Sular İdaresi (MUSKİ)’nin de müdahil olduğunu belirtiyor.

sıra söke'ye geldi

1980’lerde Kazı heyetine “rüşvet” teklif edilmiş

Lagina’nın önemini 2013 yılına kadar bu sahada kazı başkanlığı yapan Selçuk Üniversitesi emekli öğretim üyelerinden Prof.Dr. Ahmet Tirpan anlatıyor:

“İngiltere’nin Man adasında yaşayan Pagan inanışına sahip kişiler burayı ibadet merkezleri gördüklerinden ‘Cadılar Bayramı’ zamanlarında ziyarete geliyorlar. 1970’lerin sonunda bu bölgede kazıya başladık. Kazı heyeti başkanı Prof. Dr. Yusuf Boysal’dı. 1980 askeri darbesi olmuş. ‘Size 5 milyon lira verelim. Buluntuları taşıyıp bu kazıyı sonlandırın’ dediler. Rüşvetti, kabul etmedik. Dönemin Başbakanı Bülent Ulusu ziyaretimize geldi. ‘Bu kömür rezervlerinin ömrü ne kadar’ diye sordu. 30-35 yıl olduğu söylendiğinde ‘Rezervler tükenince bakarız, kazıyı sonlandırmak için aceleniz nedir’ diyerek bize destek oldu.”

Tirpan, Türkiye’nin ilk müzecilerinden ünlü Kaplumbağa Terbiyecisi tablosunun ressamı Osman Hamdi Bey’in Lagina’daki kazı evinin restorasyonunu yaptıklarını anlatıyor.

Stratonikeia ile Lagina arasındaki 9 kilometrelik kutsal yolu gün yüzüne çıkardıklarını belirten Tirpan, 25 yıl sürdüğü kazı heyeti başkanlığı görevinden alınmasından da “kömür lobisini” sorumlu tutuyor.

Tirpan hakkında açılan davaları kazanmış olsa da göreve geri dönmüyor. Kazı Heyeti Başkanı olarak yerine Selçuk Üniversitesi’ndeki asistanı Bilal Söğüt atanıyor.

Pamukkale Üniversitesi Arkeoloji Bölümü hocası olan Prof.Dr. Söğüt ile Eskihisar’daki “Ben Anadolu” gösterimi sırasında görüştüm.

Neolotik dönemden erken Osmanlı dönemine kadar olan katman katman tarihe iz bırakan Stratonikeia’da restorasyonu tamamlanan Osmanlı dönemi cami, hamam ve kahvehane yapılarını anlattı.

Söğüt de Erol gibi Yatağan’da yer altı kömür madenciliğinden duyduğu kaygıyı paylaşıyor.

Güney Ege köylüsü yerinden oluyor

Aydem ve YK Enerji’nin özelleştirmeler için bankalardan kullandıkları kredilerin geri ödenmesinde pazarlıklar sürüyor.

Devletin taahhüt ettiği kömür üretim kapasitesi ile 1980’lerin başında devreye alınan Yatağan ve Kemerköy-Yeniköy Termik santralların ekonomik ömürleri örtüşmüyor.

Uluslararası toplumun küresel ısınmanın en birinci nedeni olarak gördüğü kömür santrallarını kapamak yerine, kömür üretimlerini artırmak için maden sahalarını genişletmeye devam ediyorlar.

35-40 yıldır Yatağan’ın, Milas’ın ve hatta Söke’nin, Kuşadası’nın, Bodrum’un yaşamı hortumlanıyor. Köylüler göçer oldu. Köyler maden yataklarının altında.

Akbelen’de kesilen ağaçlara sarılan yüreklerin çığlığını dünya duydu, Ankara’nın umurunda değil.

Akbelen’de ekokırımı dünya görüyor

Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP) Limak ile işbirliğini sonlandırdı. World Wildlife Fun – WWF (Dünya Doğal Yaşamı Koruma Vakfı) Türkiye, Limak’ın patronu Ebru Özdemir’i mütevelli heyeti üyeliğinden resmi olarak çıkardı.

Akbelen orman direnişine liderlik eden İkizköy Çevre Komitesi son olarak, Limak’ı imzacısı olduğu Birleşmiş Milletler Küresel İlkeler Sözleşmesi (UNGC) üyeliğinden çıkarma çağrısı yaptı.

UNGC’nin temeli, Kofi Annan’ın BM Genel Sekreteri olduğu 1999 yılında İsviçre’nin Davos kentinde düzenlenen “Dünya Ekonomik Forumu”nda yaptığı “Daha İyi Bir Dünya İçin” başlıklı konuşması ile atılmıştı.

Türkiye, UNGC’yi 2002 yılında Dr. Yılmaz Argüden ve 2006’da Mustafa Koç’un üyeliliği ile tanınmaya başladı.

Birleşmiş Milletler’in “Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri” doğrultusunda, insan ve doğa hakları temelli “10 ilkesinin” iş dünyasında yaygınlaşması için 2013 yılında TÜSİAD ve TİSK’in altında UNGC Türkiye Ağı kuruldu.

UNGC Türkiye bu yıl bağımsız akredite bir kuruluş olarak dernekleşti ve “Küresel İlkeler Sözleşmesi İmzacıları Derneği” adı altında faaliyetlerini sürdürüyor.

Ekonomik güçleri ve yönetişim kapasiteleri zayıflayan şirketler, kurumlar “Küresel İlkeler” taahhütlerini yerine getirmekte güçlük çekince UNGC Türkiye üyeliğinden ayrılabildikleri gibi, UNGC de ilkelere aykırı durumlarda ihraç mekanizmasını çalıştırabiliyor.

Aldığım bilgilere göre Limak hakkında kararı UNGC’nin New York merkezi verecek.

Akbelen’de boşaltılan köyler, kesilen ağaçlar, Yeniköy Kemerköy’ün yol açtığı ekokırım nedeniyle Limak’ın üyeliğinin sonlandırılması yönünde oluşan talepler UNGC’ye iletilmiş.