AKP enflasyonu nasıl düşürür?

» Köşe yazarları » AKP enflasyonu nasıl düşürür?

Meriç Köyatası yazdı

Merkez Bankası, enflasyonla mücadele gerekçesiyle politika faizini 5 puan birden artırdı ve yüzde 50’ye çıkardı. Enflasyonla mücadele gerekçesiyle bu kararı aldı ama faiz artırmanın asıl gerekçesi, döviz kurlarında mart başından itibaren görülen hareketlilik idi.

Beklenen oldu mu? İki günlük etkisi, dolardaki artış durdu, Çarşamba günü 32.37 TL olan dolar, Cuma günü 35 kuruş düştü ve 32.02 liraya geldi. Sert bir düşüş gözlemlemedik, düşüşün sürüp sürmeyeceği, artışın ne kadar süre frenleneceğini ise önümüzdeki hafta göreceğiz. Ama şunu kesin olarak söyleyebiliriz ki Merkez Bankası, geçen ay faiz artırmayıp pas geçmenin bedelini, 20 milyar dolar döviz rezervi satarak Türk halkına ödetti.

Şimdi gelelim, meselenin özüne… Bütün bunlar, enflasyonun düşmesi için… Piyasacı iktisatçıların, Merkez Bankasının ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in anlamadığı, anlamak istemediği ya da gerçeği söylediklerinde Cumhurbaşkanı tarafından azarlanıp görevden alınmaktan korktukları için söylemediği sorun şu:

Türkiye gibi kronikleşmiş ve yüksek seviyelere gelmiş enflasyonla mücadele için sadece faiz politikaları yeterli olmaz. Şatafatlı saltanat harcamaları her geçen gün çığ gibi büyüyen, her tarafından yolsuzluk fışkıran ihale düzeniyle bir avuç yandaşı zengin eden, devasa açıklar veren, devasa faiz ödemeleri yapan bütçe ve maliye politikaları varken, hiçbir güç enflasyonu indiremez. Ve devlette çalışan ister bürokrat, ister teknokrat, ister biat eden emir kulu olsun, hiçbir fani, AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan doğru düzgün bütçe yapmasını isteyemez.  Sırf bu nedenle, Türkiye’ye IMF bile gelmez.

Son faiz artırımı kararı sonrasında ciddi maliye politikalarının da izlenmesi gerektiğini vurgulayan kimi iktisatçılar, (aralarında çok değer verdiğim saydığım isimler de var) bu karardan sonra Merkez Bankası yönetimini alkışladılar. Hadi umutlandılar diyelim. Ama işin içine enflasyonu dahil edince Merkez Bankasının bu faiz artırımı da hala negatif faizde olduğumuzu ve gelecek 12 ay için de negatif faizde kalacağımız gerçeğini değiştirmiyor. Bu arkadaşlarımız, TÜİK’in son iki aylık enflasyon ölçümlerine bakarak, “artık TÜİK enflasyonu doğru ölçüyor” kanısına varmışlar. Bence çok iyimserler.

Mevcut 12 aylık enflasyon TÜİK’in iddia ettiği gibi yüzde 67 değil, bağımsız iktisatçıların oluşturduğu ENAG’ın ölçtüğü gibi yüzde 122 seviyesinde. Çarşıya pazara çıkan herkes ENAG enflasyonunu gerçekçi buluyor. Merkez Bankası nasıl faiz politikası uygularsa uygulasın, yukarıda özetlediğimiz gibi bir bütçe politikası varken, yüzde 122 olan enflasyon önümüzdeki 12 ay sonunda yüzde 50’lere düşmez, aksine yüzde 130’ları bulur. Daha hesaba katmadığımız, bütçede görülmeyen ama Merkez Bankasının sırtında ağır bir kambur olarak duran KKM kaynaklı, 2023 yılına ait 900 milyar TL zarardan ve bu zararın enflasyonist etkisinden bahsetmedik bile… KKM kamburu henüz bitmedi ve 2024’te de, korkarım 2025’te de devam edecek.

Merkez Bankası enflasyonla mücadele adına faiz artırımının yanı sıra parasal sıkılaştırmalara devam edecek.  Enflasyonu düşüremeyecek ama piyasada durgunlaşmaya ve işsizliğin artmasına yol açacak. Çünkü Maliye Bakanı Mehmet Şimşek ile Merkez Bankası, enflasyonla mücadele konusunda hala yıllardır reel olarak gelirleri düşen ücretli kesimin, emeklinin, dar gelirlilerin her geçen yıl reel olarak gerileyen talebine kafayı takmış vaziyette. Bu kesimleri öldürürlerse enflasyonun düşeceğine inanıyorlar. Tamam onlar böyle inanıyorlar ama enflasyonla mücadele adına Merkez Bankasının kararını yerinde bulan ve enflasyonun düşeceği iyimserliğine kapılan, bunun için de “TÜİK artık enflasyon ölçerken kalem oynatmıyor” diyen iktisatçı arkadaşlara bir soru soracağım.

ASGARİ ÜCRETLİNİN MAAŞINDAN YÜZDE 66, EMEKLİNİN MAAŞINDAN YÜZDE 80 ÇALDILAR

Enflasyonla mücadelede başarılı olunabilmesi için, aynı zamanda bir toplumsal uzlaşı da gerekiyor. Varsayalım ki TÜİK, enflasyonu ölçerken kalem oynatmaktan vazgeçmiş olsun. Öyle elini yıkayıp kendisini aklayamaz. Yanlış enflasyon ölçümü ile toplumun büyük bir kesiminin gelirin çalınmasına aracılık etti. TÜİK önce son 4 yılın enflasyon hesaplarında düzeltmeye gidecek. İşçinin, emeklinin, memurun gelirlerinden ne kadar çalındığını açıklayacak. Ondan sonra enflasyonla mücadele konusunda toplumun hangi kesimlerinin nasıl kemer sıkacağı üzerinde uzlaşma arayacağız ve enflasyonla mücadele edeceğiz.

Bir örnek verip konunun daha net anlaşılmasını sağlayalım. ENAG 2020 yılından itibaren enflasyon ölçüyor. İki kurumun 4 yıllık enflasyon ölçümlerini karşılaştıralım. (Yüzde)

YILLAR ENAG TÜİK

2020     36.7     14.6

2021     82.8     36.1

2022    137.5    64.3

2023    127.2   64.8

Son 4 yılda TÜİK’e göre enflasyon yüzde 322, ENAG’a göre yüzde 1250’dir. (Toplam enflasyon için toplama yapılmaz, çarpma yapılır) 2020 Ocak ayında asgari ücret 2325 TL idi.  2023 sonunda TÜİK enflasyonuna göre asgari ücretin 9819 TL olması gerekirdi. İşçiyi ezdirmedik sloganları arasında 11.402 TL yaptılar. (2325×1.146×1.361×1.643×1.648= 9819) 2024 yılı için ise yeniden değerleme oranı yüzde 58.46 idi. 2024 yılı için TÜİK’e göre olması gereken asgari ücret 18 bin 67 TL idi. 17 bin lirada kaldı.

Aynı hesabı ENAG enflasyonu ile yaparsak, (2325×1.367×1.828×2.375×2.272 = 31.391) 2023 yılı sonundaki 11 bin 402 liralık asgari ücretin 31 bin 391 TL, 2024 yılı için de yeniden değerleme oranı kadar artırılarak 49 in 743 TL olması gerekirdi. AKP iktidarı öncesi en düşük emekli maaşı asgari ücretin yüzde 40 fazlası idi. Hadi ondan vazgeçtik. En düşük emekli maaşının da 49 bin 743 liralık asgari ücretle eşitlenmesi gerekir.

“TÜİK artık enflasyonu doğru ölçüyor, o nedenle enflasyonla mücadelede toplumsal uzlaşmaya varalım hep birlikte kemer sıkalım” demek, yapılan hırsızlığa ortak olmak demektir. Sadece son dört yılda asgari ücretin yüzde 66’sı işçiden alındı, işçi çalıştıran işverenlere ve negatif reel faizle kredi kullanan herkese dağıtıldı. Emeklinin maaşının yüzde 80’ini çalındı, devlet bütçesinden ihale alan yandaşlara, sayıları 10 milyonu aşan sığınmacılara, negatif reel faizle kredi alanlara aktarıldı.

Eğer enflasyonla mücadele edeceksek, önce işçinin emeklinin, memurun çalınan parasını iade edeceksiniz, sonra kemer sıkacaksanız. Kemeri, toplumun hangi kesimleri sıkacak?  “Akşam yediğin hurmalar, sabah mideni tırmalar” misali, tüketim talebini hangi kesimler patlattıysa, son dört yılda toplumun hangi kesimlerinden hangi kesimlerine gelir ve servet transferi yapıldıysa, yüksek kazançlara rağmen kimler yeteri kadar vergi ödemediyse, gri listede olan ülkede kara para yoluyla kimler zenginleştiyse, fedakârlığı o kesimlere yükleyeceksin. Yok bunu yapamıyorsan da iktidarı bırakacaksın. Sanırım AKP’nin enflasyonu düşürmesi için en etkili yol, bırakıp gitmesidir.  Buna karar verecek olan seçmendir. Önümüzdeki seçimler, sadece bir yerel seçim değildir. Hem Cumhuriyeti korumak için hem de yoksullukla mücadele etmek için, ülke kaynaklarını adil bölüşmek için ayağa kalkma seçimidir.