İYİ Parti Kalkınma Politikaları Başkanı Ümit Özlale İzmir’de İkinci Yüzyılın İktisat Kongresi’nde konuştu. “Genel Başkanımız Meral Akşener’in sevgilerini ve selamlarını getirdim” sözleriyle açıklamalarına başlayan Özlale, “Annem ve babamın da dahil olduğu Türk işçi göçü 1900’li yıllarda Avrupa’daki en büyük göç hareketini oluşturuyordu. Türkiye’den Almanya’ya giden birçok aile oldu. Bugün maalesef benzer bir süreci başka bir şekilde yaşıyoruz. Cumhuriyetin yetiştirdiği binlerce kişi siyasi istikrarsızlık, hukuksuzluk, adaletsizlikle Batı ülkelerine göç ettiler. ‘Varsın gitsinler’ diyen iktidar, bu ülkenin yetişmiş kaynaklarını dış güçlere hediye etti. Oysa benim de çok sevdiğim Lübnanlı bir yazar, ‘Her insanın gitmeye hakkı vardır, onu gitmemesi için ikna etmesi gereken ülkesidir’ der. İktidar, bu emek gücünü durduracak hiçbir şey yapmadığı için bu yüzyılda Batı’nın teknolojik ve ekonomik hakimiyetini mümkün kaldı. Burada 100 yıl önce iktisat kongresini düzenleyen bağımsızlıkçı ruh, ülkeyi ileriye götürecek adımların farkına varmış. Cumhuriyetin en büyük kazançlarından biri dünyanın her yerinde çalışabilecek insanlar yetiştirmek oldu ama maalesef onları elimizde tutamamaya devam ediyoruz. Bugün İzmir’deki bir öğrenci sadece Ankara’daki öğrenci ile rekabet etmiyor; dünyadaki milyonlarca öğrenci ile rekabet ediyor. Bambaşka bir dünyadayız” dedi.
‘YENİ BİR DEVLET ANLAYIŞI…’
“Artık içimize kapanıp dünyayı kendimizden ibaret sayarak bu dünya ile rekabet edemeyiz” sözleri ile açıklamalarını sürdüren Özlale, şu ifadeleri kullandı: “Değişime uyum sağlamak değil, yönetmek zorundayız. Bu, sadece büyük bir devlet olmanın gereği değil; aynı zamanda insanlara ‘insanca yaşama’ sağlamanın da gereğidir. Yeni bir toplumsal sözleşme yazmalıyız! Bu toplumsal sözleşmenin ilk unsuru yaşatmaktır, devlet yaşatmak için vardır. Deprem, bu vaatleri devletin gerçekleştiremediğini gösterdi. Bir zamanlar, ses, renk, ışık olan kentler kocaman enkazın altında kaldı. Bu yüzden temel sorumluluğu vatandaşa değil piyasaya duyan bu devlet yaşatmaz, yaşatamayacaktır. İkinci unsur ise fırsat eşitliğidir. Bugün, Rize’de yetişen bir çocuk ile Dersimli bir çocuğun arasında seçim yapacaksak bu Cumhuriyet’in bize sunduğu fırsat eşitliği sayesindedir. Bunun da en kurumsal adımı eğitimdir. Kaliteli bir eğitime erişimin sağlanması yoksullukla mücadele ve kalkınmada en temel amacımızdır. Artık yüz yıl öncesine göre bambaşka bir dünyada yaşıyoruz. O yüzden küresel eğilimleri okuyan ve ona göre politikalar üreten bir devlet olmamız gerekir. Küreselleşmenin sonuna geldik, bölgesel bir dünya karşımızda. Bu da Türkiye için büyük fırsatlar sunuyor. Bu fırsatları değerlendirmemiz gerekiyor. İnsanımızın ve ülkemizin bu döneme ayak uyduracak vizyoner ve çevik bir anlayışa ihtiyacımız var. Giderek yaşlanıyoruz, demografik riskler artıyor. Sorunları çözüp insanca geliri temin etmemiz gerekirken bunun bütçe üzerinde yük oluşturmamasını sağlamalıyız. Bunun da yolu iş gücü üretimi ve istihdam. Dördüncü sorun iklim krizi. Ülkemizde mevcut iktidar sadece bakanlık ismini değiştirip başka bir şey yapmadığı için biz de iklim krizinden nasibimizi alıyoruz. Artık yeşil ve çevreci bir devlet anlayışına ihtiyacımız var. Yeni yüzyılda sadece enflasyonu çözmeyeceğiz, onu hemen aşacağız. Size yeni bir devlet anlayışının sözünü veriyoruz. Hangi inanca sahip olurlarsa olsunlar, hangi ailede olurlarsa olsunlar herkesin kazanacağı bir ülkenin sözünü veriyoruz!”