Kadınlar mı erkekler mi daha çok obez ? İşte sonuçlar…

» Gündem » Kadınlar mı erkekler mi daha çok obez ? İşte sonuçlar…

Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) tarafından “sağlığı bozacak ölçüde vücutta anormal veya aşırı yağ birikmesi” olarak tanımlanan Obezite, günümüzde gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin en önemli sağlık sorunları arasında yer alıyor.

Obezite, yani şişmanlık hastalığının son 25 yılda hem Türkiye’de hem dünyada aşırı derecede artış gösterdiğini söyleyen DoktorTakvimi uzmanlarından Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Uzmanı Doç. Dr. Yusuf Aydın, özellikle gelişmiş ülkelerde toplumun neredeyse yüzde 50’ye yakınında bu sorunun görülmeye başladığını; Türkiye’de ise kadınların yüzde 40’ında, erkeklerin ise yüzde 30’unda obezite saptandığını belirtti.
Obezitenin vücuttaki yağ dokusunun artması şeklinde tarif edilebileceğini dile getiren Aydın, “Özellikle karın bölgesi yağlanması abdominal obezite veya viseral obezite olarak adlandırılmaktadır. Bu tür obezite, metabolik sorunların temelini oluşturmaktadır. Erkeklerde göbek çevresinin 102 cm, kadınlarda 88 cm üzerinde olması abdominal obezite olarak kabul edilmektedir. Vücut kitle indeksinin (VKİ) 30’un üzerinde olması da obezitedir” diyor.

Obezitenin birçok hastalığın en önemli sebebi olduğunun altını çizen Doç. Dr. Yusuf Aydın, “Tedavi edilmezse uyku apnesi, hipertansiyon diyabet, yağlı karaciğer hastalığı, gut, meme ve kolon kanseri gibi hayatı tehdit edebilecek sorunlara yol açabilmektedir. Obez olan bir birey ideal kilosuna ulaşmasa bile ağrılığının yüzde 10-15’ini kalıcı olarak verebilirse bu saydığım birçok hastalığın gelişme riskini belirgin olarak azaltabilmektedir” diyor.

Obeziteyle mücadelede toplumsal önlemler gerekiyor
Obeziteyle mücadelenin bireysel olmaktan ziyade toplumsal önlemlerle yapılabileceğini belirten Doç. Dr. Yusuf Aydın, “Bu konuda hem sağlık otoritesinin hem de bu konuyla ilgilenen sivil toplum kurumlarının ortak çalışmasıyla ülkemizde obeziteyle mücadele programları düzenlenmesi gerekir. Bireysel bazda değerlendirdiğimizde obezite tedavisinin üç saç ayağı vardır. Birincisi beslenmenin düzenlenmesi, fiziksel aktivitenin artırılması ve ilaç tedavileridir. Obezite tedavisinde hastaların yaşam şekillerine uygun, karbonhidrattan ve yağdan düşük gıdaları içeren bir diyet programıyla birlikte haftada en az 5 gün 45 dakika süren fiziksel aktivite olmalıdır. Medikal (ilaç) tedaviden fayda görmeyen hastalarımızda bariatrik cerrahi (obezite cerrahisi) işlemi uygulanabilmektedir” şeklinde konuşuyor.

Multidisipline yaklaşım çok önemli
Obezite tedavisinde multidisipline yaklaşımın çok önemli olduğunun altını çizen Doç. Dr. Yusuf Aydın, “Beslenme uzmanı, endokrinolog uygun hastalarda bariatrik cerrahi doktoru ile birlikte ekip şeklinde yapılacak tedavi en etkin tedavi yöntemidir. Medikal anlamda özellikle GLP-1 agonisti ilaçlar hastalarda yüzde 20-25 oranında kilo vermeye yol açabilmektedir. Özellikle Tip 2 diyabet hastalarında oldukça etkili olduğu bilinen deri altına enjeksiyon yoluyla uygulanan tedaviler gelecek için ümit verici sonuçları göstermiştir. Sonuç olarak obezite tedavisinde hasta temelli tedaviler uygulanması gerekmektedir. Medikal tedavinin etkin olmadığı noktada cerrahi seçenekler düşünülmelidir” ifadelerini kullanıyor.

Çocukluk ve ergenlik döneminde obezite çarpıcı düzeye ulaştı
Tüm yaş gruplarında artan bir obezite prevalansından bahsedilebileceğini ancak son yıllarda çocukluk ve ergenlik döneminde obezitenin çarpıcı düzeye ulaştığını söyleyen Diyetisyen ve Psikolog M. Berrin Ak Atiş, obeziteye neden olabilecek başlıca beslenme hatalarını şöyle sıralıyor: “Duygusal yeme, popüler diyetlerin bilinçsizce uygulanması, fast food gıdaların tüketim miktarı ve sıklığının fazla olması, kilo verme amaçlı öğün atlanması ve uzun süreli açlığın ardından aşırı miktarda yemek yenmesi, hızlı yeme ve az çiğneme, gıdaların sağlıklı ve sağlıksız olarak etiketlenmesi, bir besin grubundan aşırı tüketim yapılırken diğer besin gruplarının ihmal edilmesi, şeker içeriği yüksek olan gıdaların özellikle işlenmiş tatlılar ve şekerli içeceklerin fazla tüketimi, yeteri kadar su içilmemesi, porsiyonların büyük olması, günlük lif alımının düşük olması, sürekli atıştırmak ve kalori saymak.”