Dünyaya düşeriz. Tesadüfen. Nerede, hangi dilin içine, hangi renk tenle doğacağımız tamamen tesadüftür. Orada ya da şurada doğabilirdik. Oralı ya da buralı olabilirdik. Biz bu döneme, bu çağa, bu coğrafyaya denk geldik. Herhangi bir çağın içine doğabilirdik. Şans. Bu hayatta bize düşen insan olmak. Bu kadar.
Ancak bu kadar basit değil. Yani insan olmak. Gerçekten çaba istiyor. Merak, vicdan ve empati ve daha birçok dinamiğin bir araya gelmesini gerektiriyor. Lakin insan bir bitki gibi doğduğu yerin havasından suyundan, ortamından, kültüründen bağımsız değil.
Dünyaya uzaydan baktığımızda ülkeler yok, sınırlar görünmüyor. Sadece kıtalar ve okyanuslar var. Denizler ve dağlar var. Bu düzen ve siyaset, içinde yaşadığımız çağın yarattığı sınırların varlığından besleniyor ve insanları bayraklar altında toplayıp ayırıyor. Ellerine pasaport denilen kağıt parçaları veriyor. Onları vize denilen izin kağıtlarına tabî kılıyor. Ülkeler sınırlarını herkese açmıyor. Yasalar, kurallar ama en çok korku. Korku ve önyargı bizi yönetiyor. Doğduğumuz yerin dışında doğmuş hatta aynı ülkede doğsa da farklı dilden, dinden olan insanlara “yabancı” dediğimiz bir düzen bu. Kimdir yabancı? Kimdir öteki? Ötekiyi ne belirler? Bunlar inanın ortalama 70-80 yıllık insan ömründe –ki hiç de kısa değil, bir yandan- düşünmeye değer kavramlar, olgular.
Keşke uzaylılar gelse diyorum bazen. Gelseler de birleşsek. İnsanlık olarak.
Hepimiz mülteciyiz. Her an mülteci olabiliriz. “Göçmen” kendi tercihiyle göç eden insanlara denir. “Mülteci” ise yaşadığı yerin koşulları nedeniyle göç etmek zorunda kalanlara. Savaştan, baskı ve zulümden, ölümden kaçan insanlara… Bir gün bizim de mülteci olmayacağımızın garantisini kim verebilir?
O yüzden hayatlarımızı tehdit eden şeyleri doğru görelim. Öfkemizi doğru yere kanalize edelim. Halklar olarak birbirimize düşman değiliz. Olmamalıyız.
Hepimiz yabancıyız. Bu dünya düzeninde hepimiz bir yerin yabancısıyız. Memleket güzel şey. Dünyayı memleket olarak görmek daha güzel. İdealler iyidir, bizi sağduyu sahibi yapar. Merak iyidir, bizi empati sahibi yapar. Nihayetinde insan olmanın kapıları aralanır.
Diyeceğim o ki; her ne olursa olsun, vazgeçmeyin. İnsan olma çabasından vazgeçmeyin.