Röportaj: Onur Ulutaş
Türkiye, tarihinin en önemli seçimlerinden birine giderken, hemen her seçim döneminde olduğu siyasi partilerin hazırladığı milletvekili listeleri tartışmalara, kimi partide sesiz, kimisinde gür sesle itirazların yükseldiği tepkilere neden oldu. Geçtiğimiz seçimlerden farklı olarak birçok ilde ittifak listeleri oluşturulurken, bu durum tartışmaların ve parti tabanlarında ve seçmende soru işaretlerinin çoğalmasına neden oldu. Halkın iradesini sandığa ve vekil dağılımına ne oranda yansıtacağı ile birlikte parti içi demokrasi söylemlerinin gerçeklerle ilişkisini bir kez daha sorgulatan liste oluşturma süreci geride kalırken, siyaset bilimci Prof. Dr. Tanju Tosun, siyasi partilerin bu süreci nasıl ve hangi etmenler, hangi kaygılar eşliğinde oluşturduğuna dair düşüncelerini paylaştı. Ege bölgesi özelinde de değerlendirmelerde bulunan Prof. Dr. Tosun “Aday seçiminde yerelliğin listelere öncelikli olarak bazı partiler ve bölgede bazı illerde kısmen yansıdığı anlaşılıyor. Örneğin; listelerin ilk sıralarında CHP örneğinde Aydın’da buna daha fazla önem verilmişken, aynı önemi İzmir’de göremiyoruz” dedi.
Siyasi partiler aday listelerini hazırlarken neyi gözetti? Toplumun genelini yansıması ve parti içindeki dengelerin gözetilmesi bakımından başarılı buluyor musunuz?
Seçim süreçlerinde siyasi partilerin seçim çevrelerinde yarışacak aday listelerini hazırlamaları kendileri açısından en zor mesailerden birisidir. Çünkü, bu listeler her zaman potansiyel olarak seçmenlerin tepkisini çekmeye yatkın ve aday isimleri, sıralama seçmeni memnun etmeyecek tercihleri içerebilir. Bu seçimde de böyle oldu. Partilerin aday listelerini açıklarken dikkate almaları gereken temel kriterin partililiği kabul gören ve seçilecek isimlere yer vermesi olması gerekirken, bu seçimde ittifak biçimleri ve stratejileri partilerin bazı seçim çevrelerinde bu kriterlerden uzaklaşmasına neden oldu. Öne çıkankriter partililerin kabul etmesi ve seçilme potansiyeli kadar, ittifak yapılan partilerinkendi adayları için talepleri de oldu. Bunu da anlayışla karşılamak gerekir. Çünkü, it-tifaklarda partiler seçim çevrelerinde hangi partiden kaç ismin aday gösterileceğine ortaklaşa karar verirken, kimin aday olaca-ğına karar vermek ittifak bileşenlerinin her birine aittir. Bu yöntem doğaldır ki adaybelirlemede liyakat, yerellik, seçilebilirlik, adayın performansı, taban tarafından kabul görme gibi kriterleri bazen ikinci plan atmış, bu da kimi tepkiler doğurmuştur. İttifakla gidilen seçimlerde aday belirlemeörneğinde tabanın taleplerinin listelere ide- al biçimde yansıması kolay olmuyor. Kaldı ki ittifakların olmadığı seçimlerde dahi bunu kimi zaman göremiyoruz. Türkiye’de partilerde parti içi demokratik süreçlerin çok zayıf olması nedeniyle, aday belirle- mede parti içi dengeler daha fazla dikkate alınırken, tabanın taleplerini yansıtma konusunda çoğu parti sınıfta kalmakta, seçim süreçlerinde bu nedenle özellikle partilerin teşkilatlarında zaman zaman sesli, seçmen tabanında ise sessiz tartışmalar yaşanmaktadır. Bu süreç iyi yönetilemediği takdirde, seçmenlerin rahatsızlıkları sandıkta partilerini desteklememe şeklinde olumsuz reflekslere de yol açmaktadır.
Sadullah Ergin’in CHP listesinde “Deva Partisi kontenjanıyla” Ankara birinci bölgede 4. Sırada gösterilmesini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Yukarıda da belirttiğim gibi, Ergin’in CHP listesinden Ankara’da, üstelik kurucu ideoloji, değerlerin coğrafi sembolü olarak kabul gören bir seçim çevresinden (Çankaya) aday gösterilmesi seçime ittifakla gidilmesinin sonucunda oldu. İttifak bileşenleri kendilerinin göstereceği aday sayısında uzlaşsa da isim konusu her birinin iradesiyle gerçekleştiği için, CHP bu konudaki tepkilere yanıt verme konusunda hazırlıklıydı. Ergin’in Adalet bakanlığı dönemindeki icraatları nedeniyle CHP tabanından yükselen itirazlara karşı geliştirilebilecek savunma mekanizması ittifak argümanıydı.
CHP bu konuda nispeten sessiz kalmayı tercih etti. DEVA cephesinden Ergin’i savunmaya yönelik birtakım açıklamalar geldi. Aslında olması gereken; böyle bir tepkinin yaşanabileceği, DEVA’nın da olası bir tepkiyi önceden görüp, CHP’yi taban nezdinde zor durumda bırakmamasıydı. DEVA bunu yapmadı, belki de düşünemedi. Bu tepkiler sandığa yansırsa, asıl sorun CHP’nin bu seçim çevresinde kayıp yaşama riskidir. Böyle bir durum ortaya çıkarsa, tamamen adaya yönelik tepkinin sandıkta sonuç üretmesi şeklinde okumak gerekecektir.
Ege bölgesi genelinde ve İzmir seçim bölgelerinde açıklanan listeler ve aday seçimleri hakkında ne düşünüyorsunuz?
Genel olarak bakıldığında, listelerde partilere teşkilatlarda hizmet etmiş, tabanda karşılığı olan isimlerle, yeni adaylar arasında bir denge kurulmaya çalışıldığı izlenimi ediniyoruz. Aday seçiminde tabanda karşılığı olma, seçilme potansiyeli kriteri de dikkate alınmış görünüyor. Aday seçiminde yerelliğin listelere öncelikli olarak bazı partiler ve bölgede bazı illerde kısmen yansıdığı anlaşılıyor. Örneğin; listelerin ilk sıralarında CHP örneğinde Aydın’da buna daha fazla önem verilmişken, aynı önemi İzmir’de göremiyoruz. Bunda muhtemelen İzmir’in sosyolojik yapısının daha heterojen, geleneksel ilişkilerin o kadar baskın olmamasının etkisi vardır. Bir diğer önemli husus; maalesef bu seçimde de çoğu partide kadın aday sayısı erkeklerle karşılaştırıldığında daha sınırlı kalmış, özellikle teşkilatlardaki parti emekçisi yerel profesyonel kadın siyasetçiler listelerde hak ettikleri ölçüde yer bulamamışlardır. Türkiye’de kadının siyasetteki konumu açısından bu durum üzücü ve kabul edilebilecek bir durum değil tabii ki.
İzmir siyasetini ve parti içindeki dengeleri etkileyecek isimler var mı?
14 Mayıs seçimi bir dönemi kapatıp, yeni bir dönem açma potansiyeli bakımından kendine özgü bir seçim. Dolayısıyla seçmen tercihinde adayların belirleyici olma gücü nispeten zayıf olan bir seçim.
Bu nedenledir ki, listelerin hazırlanmasında özellikle muhalefet partileri hiçbir seçimde olmadığı kadar bu seçimde elleri rahattı.
Listelere yönelik kısmi tepkiler olsa da parti yönetimlerinin bu tepkilere karşı, seçimin niteliğinden dolayı çok da duyarlı olmadıklarını gördük. Listelerde İzmir siyasetini ve parti içindeki dengeleri etkileme potansiyeli olan isimlerin çok fazla olduğu söylenemez. Bunun nedeni, belirttiğim gibi seçim rekabetinin aday niteliklerinden çok muhalefet açısından sert iktidar karşıtlığı ve bir dönemin kapatılması temelinde yaşanacağı, iktidar cephesinden ise statükonun sürmesi temelinde işleyecek olmasıdır.
Bu nedenle, partiler listeleri sürükleyecek isimlere yer verme konusunda pek istekli olmamış görünüyorlar. Belki bunun tek istisnası TiP oldu diyebiliriz. Bu seçimin en popüler partisi olan TİP’in İzmir dahil çoğu seçim çevresinde “yıldız stratejisi” ile seçime girmesi, popüler isimlere listelerde yer vermesi bunun göstergesi olarak değerlendirilebilir.
Bu tercihler ittifak oylarını nasıl etkileyecek?
Tekrar etmek gerekirse, seçimin kendin özgü niteliğinden dolayı, birkaç seçim çevresi hariç, listelerdeki aday tercihlerinin seçmen tercihlerinde belirleyici etkiye sahip olmayacağını düşünüyorum. Tabii ki bu demek değildir ki seçmen kendi önüne konan listeleri tam anlamıyla benimsemiştir. Çoğu partide farklı düzeylerde rahatsızlıklar olsa da bu tepki seçmen tercihinin bir ittifaktan diğerine, partilerine yönelme şeklinde bir sonuç üretmeyecektir diye düşünüyorum. Çünkü, özellikle muhalefet partilerinin seçmenleri böyle bir tercihin nelere sebep olabileceğini bilecek kadar bilinçli. Bu seçimde sandıkta tepki göstererek, risk alma gibi bir oy verme davranışına çok fazla yönelmeyeceklerini düşünüyorum. Muhtemelen sınırlı ölçüde kimi seçim çevrelerinde birtakım tepkiler yaşanabilir. Fakat bunun sonucu tayin edici boyutta olacağı kanaatinde değilim.
Tabanları ve seçmenleri açısından en sorunsuz, tartışmaya en az mahal veren listeler hangi partide?
Kanımca TİP bu seçimin taban, seçmen refleksleri anlamında en rahat partisi. Bu seçimin yıldızı ve büyük sürprizler üretecek partisi olma potansiyeline de sahip. İdeolojik anlamda kendisini merkezde konumlandırmasa da merkezle ideolojik, sosyolojik bağını koparma sürecinde olan azımsanmayacak bir seçmen kitlesi var. Bu kitlenin politik cazibe merkezi olmak için vaatlerinden elitlerinin söylemine, listeler için tercih ettiği adaylara kadar kamuoyunda ses getirmiş bir parti görünümünde. Kendi ideolojisi, dünya görüşüne yakın, merkezin özellikle solunda geçmişte oy verdiği partilerle bir temsiliyet ve meşruiyet krizi yaşayan seçmenleri yanına çekebilmek için, yıldız isimleri seferber ederek partiye katma stratejisi izliyor TİP. Bu anlamda listeleri seçmen tepkisi üretecek nitelikte değil. Bu stratejinin işe yarayıp yaramayacağı ise 14 Mayıs gecesi görülecek.