Sosyal medyada rastladığımız sokak röportajlarında, dövizin yükselişine dair görüşlerine başvurulan vatandaşlarımız, Aziz Nesin’e rahmet okuturcasına açıklamalar yapıyor. Bu açıklamalarda döviz yükselişinin sebebi olarak, “dış güçler” ile “Bay Kemal” arasında geniş bir yelpazede yanıtlara rastlamak mümkün.
Dövizdeki yükselişe dair bir soruya “sen maaşını dövizle mi alıyorsun” cevabını verecek kadar “birikimli” kimselerin yönettiği yerlerde, vatandaşın yaklaşımına fazla şaşırmamak gerek.
Hasbelkader diploma sahibi birisi olarak, dövizin neden yükseldiğine ilişkin sorulara ben de muhatap oluyorum. Herkese ayrı ayrı yanıt vermek yerine yazmanın daha iyi olacağına karar verdim. Teknik terimlerden mümkün olduğunca kaçınarak malum zata anlatır gibi anlatmaya çalışalım…
Ülke olarak dışarıdan birçok şey satın almak zorundayız. Petrol bunların başında geliyor. Petrol dışında, tarım ürünleri, elektronik, otomobil ve bazı alanlarda kullanılmak üzere hammadde ve ara mal da ithal etmek durumundayız. Bunların ithalatı için tüm dünyada itibar gören paralarla ödeme yapılması gerekiyor. (Bunlara konvertibl para deniyor.) İşte bu ihtiyaçlar için döviz lazım. Bunlar dövize olan talebi artıran etkenler.
Döviz talebini karşılamak için dışarıya mal satılması ve turizm gelirleri en önemli seçenekler arasında. Cari durumda resmi istatistiklere göre dışarıdan aldığımız 100 birimlik mal ve hizmet için dışarıya ancak 80 birim satış yapabiliyoruz. Bunun anlamı, dış ticaret hacmimizin % 20’si kadar fazla döviz bulmak zorundayız. Yani dövizin yükselmesine sebep olan etkenlerden birisi dış ticaret açığı…
Diğer taraftan, tasarruf sahipleri enflasyon ortamında birikimlerinin değer düşüklüğünü engellemek için çeşitli yollara başvururlar. Bu bağlamda, mevduat faizi ve döviz birbiriyle yakın ilişki halindedir. Mevduat faizi enflasyonun altında belirlenirse, tasarruf sahipleri paralarının değerinin düşmemesi için başka yollara yönelirler. Döviz de bunlardan birisidir. Bu durum da dövize olan talebi ve dolayısıyla döviz fiyatlarını artırır.
Bütün şartların olumsuz olmasına rağmen, dövizin yükselmesi önlenebilir. Merkez Bankası döviz kurlarına müdahale etmek için piyasaya uygun fiyattan döviz sürer. Ancak merkez Bankası’nın elinde müdahalede bulunacak rezerv yoksa o zaman sıkıntı ortaya çıkar.
Bizde böyle bir rezerv olmadığı biliniyor. Dahası, “eksi” 60 milyar dolarlık bir sorunumuz var. Bu da kurların yükselmesine sebep olan bir etken olarak karşımıza çıkıyor.
Geriye doğrudan yabancı sermaye yatırımları ile “sıcak para” kalıyor. Işıldayan ekonomi yönetimi ve ilginç hukuk sistemi yabancı yatırımcılar açısından çok çekici değil. Bu şartlarda yabancı yatırım gelmesi bir yana, mevcut yatırımcıların dışarıya kaçması söz konusu.
Sıcak para ise “ağrı kesici” niteliğinde. Gelirken biraz rahatlama sağlayabilir ama spekülatif olarak bir süre sonra geldiğinden daha fazla bir değeri götürür. Aynı etki, kur korumalı mevduat ve benzeri araçlar için de söz konusu. Bunların tamamı ağrı kesici…
Mevcut şartlar altında dövizdeki yükseliş son derece olağan olup gerçek kişi ve kuruluşlarla bir ilgisi yoktur.