Geçtiğimiz günlerde 3. Didim Lavanta Festivali için Didim’deydik. Ege Bölgesi’ne hitap eden bir yayın organı çalışanları olarak, adı turizmle özdeşleşen deniz kıyısındaki beldelere de sık sık yolumuz düşüyor. Buna rağmen bu beldelerde kış ayları ile yaz sezonu arasındaki sosyal, kültürel ve ekonomik farklılıklar her defasında beni şaşırtıyor.
Kış aylarındaki yerleşik nüfusu ortalama 50 bin ile 200 bin arasındaki bu turistik beldelerin yaz sezonunda milyonlarca kişiye hizmet ederken çoğu zaman çaresiz kalan yerel yönetimlerinin sınırlı bütçelerle sınırsız hizmet üretme gayretlerine sıklıkla tanık oluyorum.
Başkanı iktidar partisinden değilse, İller Bankası ödenekleri kesilen, yurt dışı kredileri yıllarca Cumhurbaşkanlığı’nın onayını bekleyen belediyeler ile başkanı iktidar partisinden ise Çevre Bakanlığı üzerinden devlet yardımlarının yüzde 97’sini alabilen belediyeler arasındaki adaletsizlik yıllardır sürüp gidiyor. Her yeni düzenleme ile farklı kalemlerdeki gelirleri tırpanlanan yerel yönetimler, üstüne üstlük son iki yıldaki enflasyonist ortamda ayakta kalmaya çalışıyor.
Adalet, hukuk ve ekonomi kavramlarının yerle bir olduğu tüm bu 21 yıllık sürecin etkilerinin yerel yönetimlere de yansıdığı, kapitalizmin sarsılmaz kalesi haline gelen bu “Yeni Türkiye”de, Cumhuriyetin temel değerlerinden olan, Halkçılık ve Devletçilik ilkeleri de unutulmaya yüz tutuyor.
Ancak Didim ziyaretimiz ve Başkan Ahmet Deniz Atabay refakatinde gezdiğimiz Didim Belediyesi şantiyesi ve tesislerindeki kısa turumuz, bana her şeye rağmen hizmet üreten, Cumhuriyet Türkiyesi’nin kuruluş ayarlarına sıkı sıkıya bağlı, “Halkçı” ve “Devletçi” bir yönetim anlayışını tanıma fırsatı sundu, gelecek adına umutlanmamı sağladı. Gelecek adına umutlanmamı sağlayan bu kentin sokaklarında ve Altınkum sahilinde, siz de kısa bir yürüyüşte, birilerine peşkeş çekilmeyen belediye işletmeleri ile sıklıkla karşılaşabilirsiniz.
İşletmesi belediye şirketlerince sürdürülen balık restoranları, kafeteryalar, orman kampı, plajlar, vegan yiyecekler satış noktaları ve daha nicesine rast gelmeniz mümkün.
Otopark mafyasının hakim olmadığı bu turistik beldede, belediyeye ait otoparklar ise saat 16.00 ya kadar ücretsiz, 16.00 sonrası ise sabit 20 TL olarak belirlenmiş.
Didim’de, ihale ile dışarıdan satın alıp birilerinin ekonomisine değer katmak varken, halkın ekonomisini ve kamu yararını gözeten, yıllar önce belediyenin fen işleri müdürlüğü şantiyesinde beton santrali kurulmasını, burada üretilen beton kaldırımlar ve parke taşlarının; ilçe sokaklarında, yollarında ve parklarında kullanılmasını sağlayan bir başkan ile tanıştım.
Bir de fen işleri şantiyesinde, üzerinde tulumu ile belediyenin kadrolu işçisi olarak çalışan, Olgaç Demirkol isimli bir heykel sanatçısı ile tanıştım.
Hacettepe Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi mezunu olan bu heykeltıraş, kentin çeşitli noktalarına konuşlandırılan heykellerin yaratıcısı olmakla kalmamış. Şimdiden kentin simgesi haline gelen saat kulesi, plajlarda kullanılmak üzere imal edilen izmaritlikler, çeşitli kent mobilyaları, dekoratif çöp kutuları ve Didim’i tanıtan hediyelik seramik ürünler ve festivallerde kullanılan dekorlar da onun elinden çıkmış. Yani bu malzemeler de dışarıdan ihale ile alınmayarak belediye tesislerinde üretilmiş.
Demirkol’un üzerinde çalıştığı son eser ise belediye başkanının, belediyenin heykel atölyesine belediye işletmesine devredilmek üzere bağışladığı “çaybüs” isimli eski bir minibüs olmuş.
Didim Belediyesi’nin; İstanbul, Ankara, İzmir ve Bursa gibi illerin anlı şanlı belediyelerine örnek olması gereken bir başka birimi ise sokak hayvanları koruma ve rehabilitasyon merkezi ve bu merkezin hemen yanı başında kurulan ve yakında açılması planlanan kuru mama üretim fabrikası.
Birçok ilçede kapısından içeri girmenin bile güç olduğu barınakların aksine bu merkez, Didimli hayvanseverlerin uğrak noktalarından biri haline gelmiş.
Merkezin sorumlusu veteriner hekim Sevgi Duman’ın verdiği bilgiye göre barınağın destekçisi ve müdavimi haline gelen Didim’de yerleşik iki İngiliz grup, haftanın 4 günü kafesteki hayvanları gezdirme, besleme ve hatta onların merkez içindeki havuzda serinletilmesi görevlerini üstlenmiş.
3 veteriner hekim, 3 veteriner sağlık teknikeri ve 20 personelinin görev yaptığı bu merkezde mesai 7 gün 24 saat devam ediyor. Rehabilite alanı, ameliyathane, klinik; yasaklı ırklar, kedi ve köpek bölümleri ile 250 hayvan kapasitesi bulunan merkezin ve Didim’deki sokak hayvanlarının mama ihtiyacı ise yine bu alanda belediye tarafından inşası tamamlanan ve üretime başlayan kuru mama fabrikasından tedarik ediliyor. İlçedeki otellerden ve belediye ile anlaşmalı tavuk firmalarından toplanan artıklar, şimdilik günlük 200 kg kapasiteli bu tesiste kuru mama haline getiriliyor.
Bu kısa Didim ziyaretinden aktaracağım notlar şimdilik bu kadar. Önümüzdeki yazıda sizlerle üretimin pek çok alanda sürdüğü “Ege’nin üretken ve devletçi belediyesinin”, Akköy Kocabahçe’de kurduğu, bir bataklıktan Tıbbi Aromatik ve Süs Bitkileri Üretim Fidanlığı’na dönüşen 74 bin metrekarelik üretim üssünden bahsetmeyi iple çekiyor olacağım.