“Asrın yeni felaketi” kuraklık mı olacak?

» Köşe yazarları » “Asrın yeni felaketi” kuraklık mı olacak?

“Asrın felaketleri” Türkiye’nin yakasını bırakmıyor. Kahramanmaraş merkezli depremler 11 ildeki depreme dayanıksız binalarda 45 binden fazla insanın ölümüne neden olurken, barajlardaki doluluk oranlarına göre yaz aylarında ülkeyi bekleyen yeni felaket kuraklık olacak. İzmir, Ege ve Akdeniz havzası için kuraklık ve çölleşme uyarısında bulunan Çevre Yüksek Mühendisi Helil İnay Kınay, yıllardır deprem konusundaki bilim ve mühendislik odaklı yönetim ve planlamaların ihmal edildiğini, benzer bir ihmalin de kuraklık tehlikesi karşısında sürdüğüne dikkat çekti.

Haber: Onur Ulutaş

 

11 ili etkileyen depremler iktidar ve iktidara yakın medya organlarınca asrın felaketi olarak tanımlandı. Depreme dayanıksız binalar 45 binden fazla insanın ölümüne neden oldu. Oysa bilim insanları yıllardır Kahramanmaraş ve Hatay arasındaki Pazarcık fay hattı segmentinin büyük bir deprem yaratacağı uyarısında bulunuyordu.

Şimdi benzer bir felaket uyarısı bilim insanları ve akademik odalar tarafından kuraklık riskine karşı yapılıyor. Yıllardır ekonomik krizler, salgın hastalıklar, yangın ve sellerle yorgun düşen Türkiye ve İzmir’i şimdi de kuraklık felaketi mi bekliyor?

Çevre Mühendisleri Odası İzmir Şubesi Bilim Danışma Kurulu Üyesi, Çevre Yüksek Mühendisi Helil İnay Kınay bu soruyu İzmir’in en önemli yüzey suyu kaynağı olan Tahtalı barajı verileri ve alınmayan önlemler hakkında bilgi vererek yanıtladı.

Kınay, Türkiye’yi bekleyen kuraklık tehlikesinin yeteri kadar ciddiye alınmadığı belirtirken, bu alandaki yönetim ve planlama eksikliklerine dikkat çekti.

TAHTALI BARAJI’NDAKİ DOLULUK ORANI YÜZDE 40’IN ALTINA DÜŞTÜ

Tahtalı Barajı’nda 2022 yılında bir önceki yıla göre yüzde 10-15 azalma varken, oranın bu yıl geçen yıla göre yaklaşık yüzde 50 azaldığını söyleyen Kınay, “Bu yıl aralık, ocak ve şubat aylarını yağışsız geçirdik. Ekosistemi besleyen, yağışlı olması gereken aylarda yağış alamadık. Yağışlı günlerde yüzde 90 oranında azalma var. İstanbul, Ankara, Bursa ve İzmir barajlarındaki durum hiç iyi değil. Tahtalı Barajı’ndaki doluluk oranı geçen yılın şubat ayında yüzde 70 iken bu yıl yüzde 40’ın altına düştü. İzmir’de su tüketiminin neredeyse yarısından fazlasının karşılandığı yer altı sularında ise kirletici sanayi ve aşırı çekimler sonucu miktar ve kalite sorunu mevcut” dedi.

İZMİR’İN GELECEKTEKİ SU KAYNAKLARI DA RİSK ALTINDA

“Bu acı gerçeklerin bilincinde olarak başta karar vericiler olmak üzere, tüm vatandaşlar acil eylem planı çerçevesinde hareket etmeliyken, yeşil alanları betonlaştırıyor, ormanları, tarım alanları ve meraları yok ediyoruz” diyen Kınay, İzmir’in su kaynakları bakımından gelecek planlamalarının da risk altında olduğunu şu sözlerle açıkladı:

“Gördes’teki su kaynaklarının kullanılması ile ilgili planlama var ancak bu bölgede yıllardır yüzey ve yer altı sularını kirleten bir nikel madeni faaliyette. Burada ayrıca sülfirik asit fabrikası için de ÇED olumlu raporu verilmiş durumda. İzmir’i gelecekte besleyecek su kaynakları arasında gösterilen Efem Çukuru bölgesindeki Çamlı Barajı havzasında ise maalesef bir altın madeni işletmesi faaliyetini sürdürüyor.”

“ASRIN FELAKETİ DEĞİL YÖNETİM HATASI”

Yaşanan acıların bilim ve mühendislik gerçekleri göz ardı edilerek rant odaklı kararlar ve yönetim hatalarından kaynaklandığı ifade eden Helil İnay Kınay, doğa olayları için “asrın felaketi” ve “kader” tanımlaması yapmanın sakıncalı bir yaklaşım olduğunu belirterek sözlerine şöyle devam etti:

“Rant için, belirli çevrelerin çıkarları için karar alınca insan ve çevre sağlığına saygıdan uzaklaşmış olunuyor. Kuraklıkla mücadele de mühendislik ve bilim ışığında yapılmalı. Yıllardır depremi öngörmemiz, konuşmamız, bilim ve mühendislik çözümlerini dile getirmemize rağmen yapmadıklarımız, uygulamadıklarımız, denetlemediklerimiz için çok ağır bedeller ödüyoruz. İklim değişikliği, kuraklık, doğa olaylarını, depremi ve seli konuşurken ‘asrın felaketi’ ya da ‘kader’ cümleleri kuruyoruz. Oysa bunların hepsi bilim ve mühendislikle baktığımızda tanımlanmış, öngörülen, rakamların ve doğa olaylarının bize sunduğu gerçekler. Bu noktada yönetemediğimiz insan kaynaklı hatalar ve yönetim hatalarından kaynaklanan süreçleri, iklim değişikliği sorunu ve doğa olaylarını asrın felaketleri cümlelerine bağlamak bambaşka sorunları doğuruyor.”