CHP İzmir Milletvekili Kamil Okyay Sındır, TBMM Plan ve Bütçe Komisyonunda, Adalet Bakanlığı’nın 2023 yılı bütçesi görüşmelerinde konuştu.
Hukukun Üstünlüğü endeksine ilişkin rakamları açıklayan Sındır, Dünya Adalet Projesi 2022 Yılı Raporu’na göre Türkiye’nin 140 ülke arasında 116’ncı olduğunu, yapılan siyasi atamalarla Türkiye yargı sisteminin siyasallaştığını ve RTÜK’ün keyfi, siyasi ve hukuk dışı kararlarının kabul edilemez olduğunu söyledi.
“SON BEŞ YILIN EN DÜŞÜK SEVİYESİ!”
Adalet Bakanlığı’nın geçmiş yıla göre bütçe artışının merkezi yönetim bütçe artışının altında kalışını eleştiren, Sayıştay raporlarının Adalet Bakanlığı’nca ciddiye alınmadığını söyleyen Sındır, “Adalet Bakanlığımızın bütçesine baktığımda, son beş yıl, merkezî yönetim bütçesi artış oranının altında kalmış. 2023 yılı bütçesinde de merkezî yönetim bütçesi bir önceki yıla göre yüzde 155,3’lük bir artış gösterirken Adalet Bakanlığının bütçesi yüzde 126,9’luk bir artış göstermiş. Ayrıca, merkezî yönetim bütçesi içindeki payı da yüzde 1,69’la son beş yılın en düşük seviyesine gelmiş. Sayıştay, görev, yetki ve sorumlulukları Anayasa’da da tanımlanmış yüksek mali yargı organıdır. Adalet Bakanlığımızın Sayıştay raporuna baktığımızda ise 17 bulgudan bahsediyor. Bu bulgular denetim görüşünün dayanağı olan bulgular. Adaletin kamu idaresi olan böylesi bir bakanlığın bir başka yargı organının mali bulgularını hiçe sayması ve bunları yerine getirmemiş olması kabul edilemez. Adalet Bakanlığı açısından bu 11 ayrı konuda Sayıştay’ın önceki 2020 raporundaki bulguların yerine getirilmemiş olması ve bunda ısrarla direnilmesi anlaşılır bir şey değil. Bakanlığınızın bütçe kitabında “Adil, güven veren ve etkin bir adalet sistemini sağlamak” başlıklı alt program hedefinin performans göstergelerine 100 bin kişiye düşen hâkim ve savcı sayısı hedeflerinizdeki artışların öngördüğünüz yeni atanacak hâkim ve savcı sayısıları ile karşılanamayacak olduğu açık bir şekilde ortada” dedi.
“SİYASİ ATAMALARINIZLA YARGIYI DA SİYASALLAŞTIRIYORSUNUZ”
AKP’nin çeşitli kademelerinde görev almış kişilerin hakim ve savcı yapıldığının altını çizerek sözlerine devam eden Sındır, “Kamudan siyasete girmek istediğimde, Bornova Belediye Başkanlığına aday olmak istediğimde, Seçim Kanunu gereği ayrılırken geri dönüşümde bir sorun yoktu. Yani aday olamasam veya aday olup seçilemesem aynı görev, makam, yetki, sorumluluklara geri dönme hakkım vardı. Geri dönebilme konusunda iki istisna var, bir yargı mensupları, bir de Türk Silahlı Kuvvetleri mensupları. Çünkü bir kez siyasi kimliğinizi belirtirseniz geri dönmenizin tarafsızlığınız hususunda şüphe yaratabileceği düşüncesiyle. Sizin döneminizde seçim hukukunun bu ruhu maalesef yok sayıldı. Büyük bir çoğunluğu AKP’de il, ilçe başkanlıklarında üst düzey görevler yapmış, belediye başkanlıklarına, Milletvekilliklerine aday olmuş, Meclis üyeliklerinde, başkanlıklarda görev yapmış, siyasi parti rozeti belli olan kişilerin birçoğu avukatlıktan hâkim ve savcı yapıldı ve böylesi siyasi atamalarınızla yargı sistemini de siyasallaştırdınız. Bunlar tamamıyla Seçim Kanunu’nun ruhuyla aykırıydı. Siz en iyisi, Seçim Kanunu’ndaki o hükmü kaldırın, en azından eşitlik olsun, eğer adaletiniz buysa” şeklinde konuştu.
“KEYFİ, SİYASİ, HUKUK DIŞI!”
RTÜK’ün keyfî, siyasi ve hukuk dışı kararlarını sert sözlerle eleştiren Sındır, “AKP’li milletvekili arkadaşımız geçmişten bahsetti, televizyonda yaptığı bir konuşmadan dolayı DGM mahkemelerine gittiğini söyledi. Sayın Bakan, sizin döneminizde RTÜK; Halk TV, Tele 1, KRT TV, Flash TV’ye Sayın Genel Başkanımız Kemal Kılıçdaroğlu’nun Twitter’da yaptığı canlı yayınını, TÜRGEV ve Ensar Vakfı üzerinden ABD’ye para aktarıldığını iddia eden bir yayınını, calı yayınladıkları için para cezası yağmuruna tutuldu. Bu konuda vicdanınız hiç sızlamadı mı? Bu mudur sizin adaletiniz? Aynı yayını Sayın Genel Başkanımız TBMM TV üzerinden grup konuşmalarında da değişik konulardaki bilgilerini aktarıyor, orada suç unsuru diye RTÜK TBMM TV’ye TRT 3’e ceza mı yazacak, ya da yazabilecek mi? Bu kabul edilebilir mi sizce? RTÜK’ün böylesi keyfî, siyasi, hukuk dışı kararlarına diyecek bir şeyiniz yok mudur yoksa bu da sizin tasvip ettiğiniz bir adalet uygulaması mıdır?” dedi.
“TEMEL HAKLARDA 134’ÜNCÜ SIRADAYIZ”
Hukukun Üstünlüğü endeksinin rakamlarını masaya yatırarak sözlerine son veren Sındır, şöyle konuştu: “Dünya Adalet Projesi 2022 Yılı Raporu’nda ülkeler sıralanmış. Türkiye genel değerlendirmede 140 ülke arasında 116’ncı sırada. Bölgesindeki Güneydoğu Avrupa ve Orta Asya ülkeleri içerisinde 14 ülke arasında 14’üncü sırada. Hükûmetin sınırsız yetkileri nedeniyle yetkilerin sınırlandırılması hususunda 140 ülke arasında 135’inci sırada. Temel haklar üzerinden baktığımızda 134’üncü sıradayız. Yasal yaptırımlar üzerinden 118’inci sıradayız. Bunların alt bölümleri var, onlara da dikkatinizi çekmek istiyorum. Mesela Hükûmetin/devletin yetkilileri yargı tarafından etkili bir şekilde sınırlanmış mı? Hayır, 125’inci sıradayız. Devletin yetkililerini bağımsız denetim ve izlem tarafından etkili bir şekilde kontrol edilebiliyor mu? 137’nci sıradayız. Yasama organındaki hükûmet yetkililerinin kamu görevini kişisel kazançları için kullanamazlar, 119’uncu sıradayız. Açık hükûmet, açık devlet sıralamasında 105’inci sıradayız, sivil katılımda 136’ncı sıradayız 140 ülke arasında. Eşit muamele ve ayrımcılığın olmaması hususunda 135’inci sıradayız. Bireyin yaşama ve güvenlik hakkının etkin bir şekilde güvence altına alınması konusunda 114’üncü sıradayız. Fikir ve ifade özgürlüğü etkili bir şekilde güvence altında mı diye kıyaslamada 136’ncı sıradayız. İnanç ve din özgürlüğünün etkin bir şekilde güvence altına alınıp alınmadığında 138’inci sıradayız. Daha yeni cemevlerinin ibadethane ve Alevi toplumunun, Alevi inancının bir inanç olduğunu bile reddeden bir kanun teklifini getirdiniz. Toplantı ve dernek kurma özgürlüğünün etkin bir güvencesinin olup olmadığı konusunda da 133’üncü sıradayız.”