UCİM Genel Başkanı Özkan: Bu yolda eski Saadet değilim

» Büyük Manşet » UCİM Genel Başkanı Özkan: Bu yolda eski Saadet değilim

UCİM Genel Başkanı Özkan, “Ömrümüz yettikçe, çocukların adliye koridorlarında olmadığı güven içinde yaşam sürdüğü bir dünya yaratmalıyız” dedi

Türkü ERBİL/ EGE SAATİ- Türkiye’nin çocuk istismarı ile çalkalandığı günlerde, sivil toplum kuruluşlarının önemi bir kez daha gözler önüne seriliyor. Öğrencilerinin okul müdürleri tarafından cinsel istismara maruz kaldıklarını fark eden okul öncesi öğretmeni Saadet Özkan, kuruculuğunu üstlendiği Saadet Öğretmen Çocuk İstismarı ile Mücadele Derneği (UCİM) ile birçok çocuğun elinden tutuyor. Derneğin kuruluşu ile çocuk hakları savunuculuğuna adım atan UCİM Genel Başkanı Saadet Özkan; öğretmenlik mesleğinin yanı sıra, yaşadığı kişisel deneyimlerle de bu alanda güçlü bir etki yaratmayı başarmış bir aktivist. Özkan, derneğinin faaliyetleri ve çocuk istismarı ile mücadelesi hakkında samimi bir şekilde düşüncelerini paylaşırken, toplumsal farkındalığın önemine ve gelecekte atılması gereken adımlara da değiniyor. Özkan ile gerçekleştirdiğimiz röportajda, çocuk istismarı konusundaki güncel durumu, derneğin çalışma yapısını ve gelecek hedeflerini konuştuk.

‘SİYASET ÜSTÜ BİR YAPI KURDUK’

Türkiye genelinde nasıl bir kadroya sahipsiniz?

UCİM; 200 bin gönüllü üyesiyle, 50’yi geçkin asil üyesi, 14 önleme ofisiyle birlikte zam zamanlı çalışanların olduğu kurumsallaşmış bir dernek. Genel Merkezimiz Mersin’de. Dernek içerisinde hukuk müşavirliğimizin ve Türkiye hukuk koordinatörlerimizin olduğu bir yapı mevcut. Hukuk koordinatörlerimiz Türkiye’nin her yerinden çocuklarla ilgili gelen ihbarları kolluk kuvvetlerine iletmekle beraber hukuksal destek sağlıyorlar, böyle durumlarda danışmanlık desteği de sağlıyoruz. Bununla beraber bir rehabilitasyon ekibimiz var ve çocukların ruh sağlığı destekleri için de yönlendirmede bulunuyoruz. Böyle bir durumla karşılaşıldığında çocuğun hem adli hem de psikolojik olarak desteğinin sağlanması için bir hareket alanımız var. Bu alan hem kurumlara bilgi veriyor, hem de çocukların takibi ve  kurumlardan alınabilecek destekler için de yardımcı oluyorlar. Resmi hukuk müşavirliğimizde, avukat arkadaşlarımızı görevlendirildi. Bugün UCİM’in 2 bin 850 avukat gönüllüsü üyesi var. Burada tüm eğitim çalışmalarında kolektif bir bilinçle ilerliyorlar.

Aynı zamanda Türkiye genelinde 38 öğrenci topluluğumuz mevcut. Öğrenci toplulukları derneklerden bağımsızdır. Üniversitenin içinde kurulan kulüplerin bağımsızlığına çok ciddi önem veriyoruz. Arkadaşlarımız orada da çocuk hakları konusunda çalışmalar yapıyorlar. UCİM’in burada sağladığı en önemli destek onlara bu konuda eğitimler vermek. Avukatlarımız tarafından; vakalara nasıl yaklaşılmalı, sosyal hizmetlerin önemi, davalar konusunda nasıl destek verilebilir bu gibi hususlarda bir bilinçlenme faaliyeti içerisindeyiz. ‘Biz UCİM olarak nasıl destek sağlayabiliriz ve seslerini nasıl duyurabiliriz? Genç nesli bu işin içine nasıl dahil edebiliriz?’ diye düşünüyoruz.

UCİM’i kıymetli yapan bir diğer unsur ise gönüllülerimizin büyük oranda gençlerden oluşması. Gençler sorgulayan bir nesil oldukları için UCİM’le beraber yürümeyi uygun görüyorlar. Bu gençler, bugün üniversitelerdeki bölümlerinden mezun olup bugün avukat olarak yanımızdalar. Doktor, mühendis, yönetici oldular. 2017 yılından beri çok büyük yol aldık. Siyaset üstü bir yapı kurduk. Çocuk siyaset üstüdür, bizim amacımız mevcut politikaların çocukların yararına olmasını sağlamak. Bu misyon ve vizyonla ilerlemek, aynı zamanda da denetlenebilmek. En kıymet verdiğimiz alan şeffaklık. Bu sebeple genel yapımız denetlenmek, şeffaflığımız ve bu şeffaflığı mevcut kadrolara anlatmak, onların da bu denetim mekanizmasının içinde olmasını sağlamak.

‘ONLAR SESLERİNİ ÇIKARDI’

İstismarın size bildirildiği telefonlar alıyor musunuz?

Somut örneklerden yola çıkarsak eğer bir ilde bir çocuğumuzu evlendirmeye karar vermişler. Bu çocuk hiçbir şekilde destek alamamış. Kuaföre götürmüşler, gelinliğini giydirmişler. Çocuk bu süre zarfında bir fırsat bularak bize ulaştı. Bizler ivedilikle bu durumu ilgili kurumlara ilettik. Aile Bakanlığı ve kolluk kuvvetlerini haberdar ettik. Avukatlarımız ciddi çaba harcadılar. Yine başka bir vakada, çocuk istismara uğruyor ve bu durumda evde beslediği tavşanı ile tehdit ediliyor. Çocuk kendi istismara maruz kalırken aynı zamanda başka bir canı korumaya çalışıyor. Bu çok büyük bir çalışmaydı. Çocuğu kurtarabilmek için önce tavşanını kurtaracağımızın güvencesini verdik. Önce tavşanı kurtardık daha sonra çocuğumuzu koruma altına aldırdık. Sonra tavşanı da çocuğumuza ulaştırdık. Çocuklarımızdan bize ihbar geldiğinde önce onun sakinleşmesini daha sonra da güvende olacağı hissini vermeye uğraşıyoruz. Davalarda da yanlarında olmamızı istiyorlar. Avukat arkadaşlarımız bu konuda çok uzmanlaştı. Kendi içimizde çok ciddi eğitimler aldık. Bir çocuğa destek olabilmek için kendimizin de destek alması gerekiyor. Uçakta oksijen maskesinin önce ebeveyne takılması gerekir. Ancak öyle başkasına fayda dokunur. Bu sebeple önce kendi oksijenimizi alıyoruz ki çocuklara temiz oksijen verebilelim. Çocuklardan aileler ve yakınları hakkında şikayetler gelebiliyor. İzmir’deki ofisimize iki kardeş geldi. Büyük olan kardeşi için gelmiş ama kendisinin mağdur olduğunun farkında değil. En önemlisi ise biz çocuklarımıza burs desteği veriyoruz. Burs verdiğimiz çocukların içerisinde bugün üç çocuğumuz tıp fakültesinde okuyor. Bu sene sekiz öğrencimiz üniversiteyi kazandı. Bu çocuklarımızı sır gibi gizliyoruz. Onlar kahraman, onlar seslerini çıkardı. Mağduriyette koruyucu önlem olarak, istismar gerçekleşmeden bu durumu fark eden ailelere de destek oluyoruz. İstismar yaşanmadan önce önlemek ve onlara bir hayat kazandırmak oldukça önemli. Çocuklar yetişkinlerin minyatürleri değil, her çocuk kendine özel. Her başvuru kendine özel, bizler de bu durumlarda ‘Neler yapabiliriz?’ gayreti içerisindeyiz. Hiçbir şey tek başına olmaz, her şey hep birlikte olur. Liderler hep yalnız olurlar bizde ise herkes lider, herkes öncü. Bizler bu birlik sayesinde çocuklarımıza örnek olduk. Takım çalışması güçtür ve çocukların hayatını kurtarır diyoruz.

‘İŞLEDİKÇE İHBARLAR ARTAR’

Türkiye’de çocuk istismarı vakalarında nasıl bir artış söz konusu?

Biz vakalardaki artışa doğru bir yerden bakmak zorundayız. Farkındalık çok arttı. Ben bu mücadeleye başlamadan önce 2013-2014 yıllarında bu konu öncelerde bu kadar işlenen bir konu değildi. Fakat kendi öğrencilerimin istismarı ile benim algım da bu yöne kaydı. Aslında sorun suçu bildirmemekte. Kuşaklar değişti ve değişen kuşaklar bilinçlendi. Televizyonda, basında istismar haberleri görmek çocukların dikkatini çekiyor. Ben bir televizyon kanalında konuşma yaparken Bodrum’da bir çocuk beni izliyor ve annesine öğretmeninin de kendilerine böyle davrandığını anlatıyor. Birçok çocuğun istismara uğradığı ortaya çıkıyor.  Biz bunu işledikçe ihbarlar artar. Bir çalışma ile ilgili bakanlığa gittiğimize orada çalışan bir görevli, “Hocam sizin olayınız açığa çıktıktan sonra yüzlerce öğretmenden mesaj geldi” dedi. Türk Ceza Kanunu (TCK) 278 ve 279 bildirim yükümlülüğünden bahseder. Biz fertler olarak çocukları korumak zorundayız. Toplum güçlenmeye başlıyor, sesimiz çıkmaya başladı. Bu açıdan bakmak gerek. Sosyal medya bizim için bir duyuru aracı oldu. Narin olayı belki bir köyde kapanıp gidecekken Türkiye’deki vicdanlı tüm insanların yüreğine işledi. Hepimiz evimizden bir çocuk kayboluş gibi acı çektik. Hepimizin rüyalarına girdi. Hala sonuca ulaşmak istiyoruz.  Toplum bilinçleniyor, aydınlanıyor ve susmamayı öğreniyor. Gözümüzün önünde gördüğümüz yanlışa ses çıkarmayı öğreniyoruz. Birçok insan bunun için çaba harcıyor. Kimse bizlere bedensel söz hakkımızı anlatmadı ama şimdi okulda herkes çocuklara bedensel söz hakkından bahsediyor. Bu eğitimlerle yarın anneler dışardan gelen olası olumsuz davranışlara ‘Dur!’ diyebilecek. Dolayısıyla önleyici faaliyetler kendiliğinden oluşmaya başladı. Artık bu kadar büyük bir farkındalık varken devlet kurumlarının artık önleyici tedbirleri yasaların içine getirmesi, bazı konuları eğitim ve sağlık alanlarının içerisine zorunlu kılması, bilinçlenen toplumun yanında durulması gerekiyor.

“PATLAMAYI GÖREBİLİYORUZ”

Dizi ve filmlerde işlenen ‘istismar’ konusu sizce toplumda nasıl etkiler yaratıyor?

Mesajların doğru verilmesi oldukça önemli. Senaryonun içinde konunun işlenişi hassas bir nokta. Eğer orada negatif bir süreç görülürse bu konuda ihbarda bulunacak kişi bundan etkilenebilir. Güzdüz kuşağı programlarında cinayetlerin, istismarların işleniş biçimlerinin ayrıntıları var. Bu ayrıntılar tehlike doğurabilir. Bu programları yalnızca iyi ve merhametli insanlar izlemez. Bunu sapkınlar, anti-sosyal kişilik özelliği olan insanlar da izleyip bu konular hakkında yol ve yöntem öğrenebilirler. Bu yüzden konunun yansıtılma biçimi topluma zarar da verebilir. Bunları görmezden gelmemek gerekiyor. Yıllarca mafya dizileri, çukurlara gömülmüş insanlar, dövmek, katletmek gibi durumları izledik. Biz bunun yarattığı patlamayı görebiliyoruz. Şu an sokakta insanlar birbirlerini vuruyorlar. Bu unsurların servis ediliş biçimlerindeki iyileştirici yöntemi önemsemeliyiz. Güç veren dizilere, filmlere ve haberlere ihtiyacımız var. Hepimizin üzerinde büyük bir sorumluluk var. Şiddet görüntülerinin filtresiz biçimde verilmesinin riskleri çok yüksek. RTÜK ile daha önce ‘Çocuk Dostu Meyda Çalıştayı’ yaptık. Devamının gelmesini umuyoruz. Bizler de sivil toplum olarak elimizden geleni yapar, değişime katkı sağlarız.

“ÜZERİNE DÜŞÜNMEMİZ GEREKEN BİR DURUM”

Kurulduğunuz günden bu güne kaç davaya müdahil oldunuz?

Bize 4 bin 800’e yakın ihbar geldi. Bu ihbarların içinde bazı dosyaların içinde 30-40 çocuk vardı. Bu sosyolojik olarak üzerine düşünmemiz gereken bir durum. 30 çocuk istismar edildiyse ve sustuysa hepimizin bilinçlenmesi gerekiyor demektir. Bu süreçlerde bir davaya 3-4 sene gittiğimiz oldu. Bu yolda eski Saadet değilim. İstismarla karşılaşan bir çocuğun, yanında iyi insanların olması hayatına katkıdır. Adaletin varlığına olan inançları için de önemlidir. Bu davaların içinde iyi sonuçlar da aldık üzücü beraatler de aldık. Daha sonra beraat eden insanların başka çocukları istismar ettiğini de gördük. Bu sebeple hep birlikte mücadele etmeliyiz. Ömrümüz yettikçe, çocukların adliye koridorlarında olmadığı güven içinde yaşam sürdüğü bir dünya yaratmalıyız.