KESK Başkanı Bozgeyik’ten ‘Toplu Sözleşme’ açıklaması

» Ege'den Haberler » KESK Başkanı Bozgeyik’ten ‘Toplu Sözleşme’ açıklaması

Bozgeyik, 7-10 Ağustos günleri arasında İzmir, İstanbul, Ankara, Van, Mersin, Samsun olmak üzere 7 ilde zamların geri alınması ve ücret talepleri için kamu emekçileriyle bir araya geleceklerini söyledi.  

KESK Eş Genel Başkanı Mehmet Bozgeyik, İzmir’de; kamu toplu sözleşme süreciyle ilgili “Bu masada eril, kadının temsil edilmediği, kadın taleplerinin görülmediği bir toplu sözleşme süreci var. Hem Memur-Sen hem Kamu-Sen açısından değerlendirdiğimizde başta İLO sözleşmeleri ve İstanbul Sözleşmesi olmak üzere birçok sözleşmenin Türkiye’de uygulanmaması yönünde mücadele ettiklerini ve bunu toplu sözleşme masasında ifade ettiklerini burada ifade etmemiz gerekiyor” açıklamasını yaptı. Bozgeyik, 7-10 Ağustos günleri arasında İzmir, İstanbul, Ankara, Van, Mersin, Samsun olmak üzere 7 ilde zamların geri alınması ve ücret talepleri için kamu emekçileriyle bir araya geleceklerini söyledi.

Kamu çalışanları ve kamu emeklilerinin 2024-2025 yıllarındaki mali ve sosyal haklarının belirleneceği 7. Dönem Kamu Toplu Sözleşmesi görüşmeleri 1 Ağustos’ta başladı. İkinci görüşme ise Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın ev sahipliğinde 14 Ağustos’ta yapılacak. Bu görüşmede kamu işveren heyeti teklifini açıklayacak.

KESK Eş Genel Başkanı Mehmet Bozgeyik, beraberindeki Merkez Yürütme Kurulu (MYK) üyeleri ile birlikte süreçle ilgili çalışma yürütmek amacıyla İzmir’e geldi. Konfederasyon binasında kamu toplu sözleşmelerine ilişkin basın toplantısı düzenlendi.

Eğitim Sen İzmir Üniversiteler Şubesi Başkanı Ümit Akıncı, şunları söyledi:

“7’nci dönem toplu sözleşmesi başladı. 1 Ağustos’ta ilk görüşme gerçekleştirildi. 14 Ağustos’ta tekrardan bir görüşme olacak. KESK’in görüşme masasında yer alması konusunda her dönem olduğu gibi bir engel ile karşılaştık. Fakat bu engel aşıldı. KESK şu an toplu sözleşme masasında. 2024-2025 yıllarını bağlayacak bir toplu sözleşme sürecini yaşıyoruz. Hepinizin yakından takip ettiği gibi ekonominin durumu, emekçilerin durumu her zamankinden daha kötü koşullarda. Kamu emekçileri yaşamlarını zor koşullarda devam ettirmekle yüz yüzeler. 7’nci dönem toplu sözleşmesi, geçmiş dönemlere baktığımızda çok daha önemli bir yerde duruyor. Bizim Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu olarak KESK ve bağlı işkollarında MYK üyeleri 7-10 Ağustos tarihleri arasında Türkiye’nin 7 bölgesinde toplu sözleşme ile ilgili çalışma gerçekleştirmek üzere bir çalışma yürütüyorlar” diye konuştu.

BOZGEYİK: “BU MASADA KADININ TEMSİL EDİLMEDİĞİ BİR TOPLU SÖZLEŞME SÜRECİ VAR”

Mehmet Bozgeyik ise burada şu açıklamayı yaptı:

“Mevcut toplu sözleşme düzeneği, 4688 sayılı yasanın bu haliyle gerçek anlamda bir toplu sözleşmenin gerçeklemesi mümkün değil. Çünkü, var olan yasada grev hakkının engellendiği, adil bir toplu sözleşme düzeneğinin olmadığı, söz ve karar yetkisinin işverende olduğu, yine bir uyuşmazlık halinde Cumhurbaşkanı’nın atamış olduğu 6 kişilik hakem heyeti ile, çoğunun işverende olduğu antidemokratik düzen ile karşı karşıyayız. Biz KESK olarak bu yasanın değiştirilmesini, demokratikleştirilmesini, uluslararası çalışma örgütü, evrensel normlarda yeniden bir toplu sözleşme düzeneğinin hayata geçirilmesini talep ediyoruz.

KESK Başkanı Bozgeyik'ten 'Toplu Sözleşme' açıklaması

Bu masada eril, kadının temsil edilmediği, kadın taleplerinin görülmediği bir toplu sözleşme süreci var. Hem Memur-Sen hem Kamu-Sen açısından değerlendirdiğimizde başta İLO sözleşmeleri ve İstanbul Sözleşmesi olmak üzere birçok sözleşmenin Türkiye’de uygulanmaması yönünde mücadele ettiklerini ve bunu toplu sözleşme masasında ifade ettiklerini burada ifade etmemiz gerekiyor.

“DEMOKRATİK KİTLE ÖRGÜTLERİ İLE BİRLİKTE ORTAK MÜCADELE YÜRÜTÜLMESİ GEREKİYOR”

Türkiye geride bıraktığımız dönemde bir seçim süreci yaşadı. Kamunun tüm olanaklarını kendi iktidarı için seferber ettiği ve bütçede halkın, emekçilerin vergileri ile toplanan gelirleri ile seçimi kazanma amacıyla çarçur edildiği ve kamunun tamamen talan edildiği bir dönemi de geride bıraktık. Bu seçim süreci bittikten sonra çok yoğun bir ekonomik saldırı ile karşı karşıya kaldık. Yeni atanan bakanlar, yeni maliye bakanı ve hazine bakanının yapmış olduğu değerlendirmeler ile her ne kadar rasyonel politikalara döneceğiz denilse de o günden bugüne artan vergi yükü, KDV’lerin artırılması, harçların yükseltilmesi ve her sabah uyandığımızda temel gıda maddelerinden akaryakıta gelen yüzde 100’leri aşan zamlarla birlikte var olan geçinememe sorunumuz her geçen gün daha fazla artmıştır. O nedenle biz, özellikle bu dönem açısından hem bu ekonomik krize karşı hem bu zamların geri alınması için ve bir bütün olarak, toplumsal muhalefete ve emekçilere dönük saldırıların durdurulmasına ilişkin de demokratik kitle örgütlerini birlikte ortak mücadelenin yürütülmesi gerekiyor.

Temel talebimiz, özellikle var olan ücret rejiminin ortadan kaldırılmasına yönelik taleplerimiz var. Türkiye’de çok yoğun bir yoksullaşma var. Özellikle TÜİK’in sahte rakamları üzerinden yapılan enflasyon açıklamaları, işsizlik açıklamaları ve iktidarın bu rakamları esas alarak, enflasyon farkı, yaşam maliyeti belirleyerek yapmış oldukları ücret artışı yeni ücret rejimi ile birlikte hem emekçileri hem emeklileri giderek daha fazla yoksulluğa, açlığa mahkum eden bir politika haline gelmiştir. Öncelikli olarak bunun değiştirilmesini talep ediyoruz. Ücretlerimiz belirlenirken yoksulluk sınırı üzerinde bir ücretin kamu emekçilerine 2024-2025’te bu oranda arttırılmasını talep ediyoruz.

“75 GÜN SONRA 22 BİN TL’NİN DEĞERİ 800 DOLARA DÜŞMÜŞ DURUMDA”

22 yıllık AKP iktidarı döneminde çok yoğun bir güvencesiz istihdam politikası hayata geçirildi. Kamuda özelleştirme politikaları, taşeron çalıştırma, güvencesiz çalıştırma politikaları nedeniyle her geçen gün eğitimde, sağlıkta, yerel yönetimde, ulaştırma hizmetlerinde yoğun bir kadro daralması ve uzun süredir iktidarın burada kamu çalışanı istihdam etmeme anlayışı içinde hareket ettiğini görüyoruz. Bugün eğitimde, sağlıkta, yüz bini aşan bir ihtiyaç olmasına rağmen az sayıda atama yaparak hem eğitim hizmetlerinin hem sağlığın daha niteliksiz hale gelmesi ile kamusal bir alanda mücadele ediyoruz.

İktidarın toplu sözleşmeye de müdahale ederek anayasaya aykırı bir şekilde yeniden bir torba kanunu ile kamu emekçilerinin iradesini yok sayan, sendikaların, konfederasyonların görüşünü almadan Meclis’te ek ilave adı altında verilen 8 bin 77 liralık artışında son iki ay içerisinde ve önümüzdeki aylarda bir anlamının kalmadığını ve bunun güncellenmesi gerektiğini ifade edebiliriz. En düşük memur maaşı seçim sürecinde Erdoğan’ın ’22 bin TL’ye çıkartacağız’ dediği artsaydı, o dönem açısından 22 bin TL’nin karşılığı 1135 dolara denk geliyordu. Ancak 75 gün sonra bu 22 bin TL’nin değeri 800 dolara düşmüş durumda. O nedenle 2024 ve 2025 yılında bir ücret artışı yapılacaksa öncelikle bu 8 bin 77 TL’nin temel ücretlerimize, kök maaşlarımıza eklenmesi, emeklilik kesintilerine ek ödemelerimize döner sermaye gibi, kamu emekçilerinin iş yerlerinden almış olduğu tüm ek ödemelere dahil edilmesi gerekiyor. Çünkü bu emekli kesintilerine dahil edilmediği müddetçe ücret makasının çok büyük açılacağını düşünüyoruz.

“ILO 190 SAYILI SÖZLEŞMESİNİN HÜKÜMET TARAFINDAN ONAYLANMASINI TALEP EDİYORUZ”

Masada en önemli taleplerimizden birisi de kadın emekçilerin, kamuda yaşamış olduğu şiddet, mobbing, baskı politikalarının ortadan kaldırılması ve bu bağlamda da ILO’nun 190 sayılı sözleşmesinin Türkiye hükümeti tarafından onaylanmasını talep ediyoruz. Yine, tek taraflı olarak parlamentonun iradesi yok sayılarak İstanbul Sözleşmesi’ne yeniden dönülmesi ile ilgili de taleplerimiz var. Yine kadın emekçilerin yaşadığı özgün sorunlara ilişkin de iyileştirmelerin yapılması gerekiyor. Doğum öncesi ve doğum sonrası izinlerin uluslararası normlara çıkartılması, çalışma saatlerinin Türkiye’de 35 saate düşmesi, kamu kreşlerinin açılması gibi taleplerimiz var.

17 Temmuz’dan bu yana sokaklarda, iş yerlerinde çok yoğun bir mücadele yürütüyoruz. Bu bağlamda da 7’si ile 10’u arası İzmir, İstanbul, Ankara, Van, Mersin, Samsun olmak üzere 7 büyük ilimizde kamu emekçileri ile buluşarak bir kez daha bu mücadelenin büyütülmesi gerekiyor. Zamların geri alınması ve ücret talebimizin güncellenmesi noktasında da birlikte ortak mücadeleyi yükselteceğimize buradan ifade ediyorum.”