Cumhuriyet’in 100. yılına mutsuz ve umutsuz giremeyiz

» Köşe yazarları » Cumhuriyet’in 100. yılına mutsuz ve umutsuz giremeyiz

Nurettin Sönmez yazdı

Mayıs seçimlerine umut bağlayan vatandaşın bu umudu yerini mutsuzluğa ve umutsuzluğa bırakmış durumda.

Seçimlerden bu yana yapılan araştırmalar, çok çarpıcı verileri gözler önüne seriyor.

Maalesef ki vatandaşların yaklaşık yüzde 40’ı asgari ücretin altında bir gelirle geçinmeye çalışıyor. Yirmi beş bin lira ve üzerinde geliri olan vatandaş oranı sadece yüzde 15.

Başka bir ifadeyle vatandaşların yaklaşık olarak yüzde 85’i yoksulluk sınırının altında bir gelire sahip. Peki, böyle bir gelir paylaşımında tasarruf yapabilen var mı? derseniz..,

Var elbette, tasarruf yapabilen vatandaş oranı yüzde 12. Yirmi beş bin lira ve üstü gelire sahip yüzde 15’in bile tamamı tasarruf yapamıyor.

Önümüzdeki süreçte ekonomik durumunun daha iyi olacağını düşünen vatandaşların oranı yüzde 13’ler seviyesinde.

Oysaki seçim öncesinde bu oran yüzde 40 daha fazlaydı.

Mevcut ekonomik durumunun seçim öncesine kıyasla daha iyi olduğunu söyleyenlerin oranı yüzde 10.

Yani her yüz kişiden 90’ı ekonomik olarak mayıs öncesinden daha kötü durumda olduğunu söylüyor.

Ülkenin mevcut ekonomik durumunu mayıs seçimleri bağlamında kıyaslayan vatandaşın oranı daha da içler acısı, her yüz kişiden 92’si ülke ekonomisi seçimlerden sonra daha da kötüleşti düşüncesinde.

Üstelik önümüzdeki bir yılda ülke ekonomisinin düzeleceğine inananların oranı sadece yüzde 13,5. Tersten okursak her yüz vatandaştan neredeyse 87’si ekonominin düzeleceğine inanmıyor.

Ve üstelik toplumun üçte ikisi kendisini “mutsuz” hissediyor, geleceğe dair “bir umut” da taşımıyor.

Bütün bunlar gösteriyor ki, mayıs seçimleri vatandaşlar için umut değil umutsuzluk yaratmış durumda. Yani, genel seçim ve Cumhurbaşkanlığı seçimi bireyler için, ülke için “çare” olmamış durumda.

Vatandaş hem kendisi hem de ülkenin geleceği ile ilgili umutsuz ve mutsuzsa, bu aynı zamanda “siyasal çaresizlik” demektir.

Bu gün artık ekonomi, ülkenin tartışmasız ana sorunu haline, ekonomik çaresizlik ve umutsuzluk da siyaset üstü bir konuma gelmiş durumda.

Ülke “yoksullukta” ve” umutsuzlukta” eşitlenmiş durumda.

Vatandaştaki bu mutsuzluk ve umutsuzluk, katılımcı demokrasi için, çok ciddi bir tehdit oluşturuyor. Siyasal ilginin azalması, siyasal katılımın azalmasına yol açabilir.

Siyasal katılımın azalması daha çok seküler ve eğitimli kitlede yaşanır.

Çünkü, düşük gelir ve düşük eğitim grubundaki bireyler, sağ partiler tarafından inanç, milliyetçilik, terör, dış tehdit gibi soyut kavramlarla kısa sürede mobilize edilebilir.

Bu sayede sağ partiler çok daha az oy ile çok daha yüksek oy oranına ve daha mutlak bir iktidara ulaşabilirler.

Bu durum ülkenin siyasal rejimi için çok önemli bir tehdit unsurudur.

Peki neler yapılabilir..?

Önce siyasal süreçlere olan inancı arttırmak gerekir. Siyasal katılımı artırmak gerekir.

Ülke kamuoyunun somut gündem üzerinden ilerlemesini sağlamak gerekir. Hayat pahalılığı gibi, zamlar gibi, enflasyon gibi, işsizlik gibi gerçek sorunların konuşulmasının sağlanması gerekir.

Muhalefete büyük görevler düşmektedir. Muhalefetin ülke gündeminin sorun tespiti ile değil, çözüm önerileri ile oluşmasını sağlaması gerekir.

Siyasal sisteme ve ona işlerlik kazandıran ana unsur olan partilere ve siyasetçilere olan güveni yeniden tesis etmek gerekir.

Ülkenin kötü yönetildiği ve sorunların bu sebepten oluştuğu ortak kanaat haline gelmiş durumda.

Vatandaşların yarısı, ülkenin yaşadığı ekonomik sorunların “Recep Tayyip Erdoğan ve yönetiminden” kaynaklandığını düşünüyor.

Başka sebeplere bağlayan kesimler de var elbette,

Son dönem yapılan araştırmalarda;

Her dört vatandaştan biri, sorunların dünyadaki olumsuz koşullardan kaynaklandığını düşünüyor,

Her beş vatandaştan biri, Suriye ve Afgan göçü sebebi ile sorun yaşandığını düşünüyor.

Biraz da bu konuya bakalım.

Sığınmacı konusuna.

Zira ülkemiz şu anda dünyada, topraklarında en fazla sığınmacı barındıran ülke konumunda.

Vatandaş ne düşünüyor bir bakalım;

Sığınmacıların ülkelerine dönmesi gerektiği konusunda, yüzde 87’lik oranla tam bir mutabakat var.

400 bin dolar karşılığında vatandaşlık verilmesini doğru bulanlar sadece yüzde 7.

Suriyelilere vatandaşlık verilmesini doğru bulanlar sadece yüzde 6,5.

Peki, partilerin sığınmacı politikalarını beğenen vatandaşların oranları nasıl..?

İşte rakamlar;

CHP yüzde 38, Zafer Partisi yüzde 33, AK Parti yüzde 17,5

Bir veriyi daha paylaşmak istiyorum, ülkenin sorunlarını çözeceğine inanılan partilerin oranlarını..;

AK Parti yüzde 32, CHP yüzde 22, İYİ Parti yüzde 7,5, HDP-YSP yüzde 6, MHP yüzde 3.

Her bir partinin sorun çözeceğine olan inanç, mayıs milletvekili seçiminde aldıkları oy oranının altında.

Bu durum partilerin sorun “çözme kapasitesine” ve “sorunların çözülebilir olduğuna” olan inancın oldukça düşük olduğunu gösteriyor.

Cumhuriyetin 100. yılına bu tabloda giriyoruz; “mutsuz” ve “umutsuzuz”

Mutsuz olabiliriz belki, ama umutsuz olmaya hakkımız yok.

Unutmayalım ki;

O gün, o mavi gözler umutsuz olmadığı için, bu gün Cumhuriyet 100 yaşında.