“Bunun hesabını bana sorsunlar”

» Büyük Manşet » “Bunun hesabını bana sorsunlar”

CHP Genel Başkanı adayı Özgür Özel, CHP’nin 4-5 Kasım’da yapılacak büyük kurultayı öncesi TELE1 ekranlarında konuk oldu.

Özel, “Genel başkan olduktan sonra Özgür Özel, milletin gönlüne girmiş birini cezalandırırsa ya da milletin gönlünden düşmüş birini ‘Değişimci’ olduğu için ödüllendirirse bunun hesabını bütün kamuoyu ve TELE1 ailesi bana sorsun” dedi.

CHP’de genel başkanının belirleneceği kurultaya sayılı günler kaldı. Tuncay Mollaveyisoğlu’nun sunduğu Anında Manşet programına konuk olan Özgür Özel adaylık sürecini anlattı.

Özel’in açıklamalarından öne çıkanlar başlıklar şöyle:

“Delegelerimiz partilerini çok seven, ülkelerini çok seven insanlar. Atatürk’ün kurduğu partinin bir daha muhalefette kalmasını istemeyen insanlar, ikincilikle yetinmeyen insanlar, seçim geceleri partinin ışıkları erken kapanamasın isteyen insanlar ve seçim geceleri yüzleri öne düşsün istemeyen ve seçimden sonra günlerce bu hüznü yaşamak istemeyen insanlar.

O yüzden de kendi illerinde, ilçelerinde ayrılmadan, aklına, vicdanına güvendikleri insanlarla görüşerek bir daha bunlar yaşanmasın; parti muhalefette kalmasın diye ne yapmak gerekiyorsa onu yapmaya gelecekler burada. Ve ben onların akıllarına, vicdanlarına, parti kültürlerine sonuna kadar inanıyorum ve güveniyorum.

“BİZİM DELEGEMİZ YALNIZ MUSTAFA KEMAL’İN ASKERİ OLUR”

Diyorlar ki; ‘şuranın, buranın delegesi asker delege’. Bizim delegemizin asker olduğu doğrudur, hepimiz gibi Mustafa Kemal’in askeriyiz. Onun dışında kimsenin askeri olamaz CHP’nin delegesi.

Diyorlar ki; ‘Şu belediye başkanı, bir daha aday olabilmek için ilçesindeki seçimleri aldı, delegeleri aldı. Onlar onun dediğini yapacak’. Ben böyle bir şeyi ne belediye başkanlarımıza yakıştırırım ne Cumhuriyet’in 100. yılında bu kadar kritik bir seçimden sonra, böyle bir umutsuzluk, duygusal kopuş yaşarken seçmenimiz bizimle, delegemiz ne kendinin ne birisinin çıkarını düşünerek asla davranmaz. Hiç yakıştırmam”

“GENEL MERKEZİN YAPTIĞINI BİLİYORUZ”

Tuncay Mollaveisoğlu’nun delegelerin hem genel merkez hem de değişimciler tarafından aranıp ikna edilmeye çalışıldığı ve baskı altına alındığına dair iddiaların olduğunu aktarması üzerine Özel, Genel merkezin bunu yaptığını bildiklerini, ancak kendileri tarafından böyle bir hareket yapılmasının mümkün olmadığını belirtti.

ÖZEL’DEN TELE1 AİLESİNE TAAHHÜT: HESABINI BANA SORSUNLAR

Özel sözlerini şöyle sürdürdü:

“Bir belediye başkanı düşünün ki, kendine faydası yok partiye faydası yok ama bu arkadaşımız ‘Değişimci’. Bu arkadaşımız yeniden görevlendirilmeyecek. Ben partinin yüksek faydası neyse, kamunun yüksek faydası neyse onu yaparım. Sırf bana destek verdi diye görevlendirirsem partiye ihanettir, başarılı bir başkanı beni desteklemedi diye cezalandırırsam partiye ihanettir.

Bu çok önemli bir taahhüt. TELE1 ailesi özel bir aile benim için de. İyi günde kötü günde birlikte olduğumuz bir aile. Bütün TELE1 ailesinin şahsında, gözlerinin içine baka baka söylüyorum; pazartesi günü genel başkan olduktan sonra Özgür Özel, kamuoyu araştırmalarında milletin gönlüne girmiş birini kurultayda bana oy vermedi diye cezalandırırsa ya da milletin gönlünden düşmüş birini ‘Değişimci’ olduğu için ödüllendirirse bunun hesabını bütün kamuoyu ve TELE1 ailesi bana sorsun.

” ‘48,5 DÜŞÜK BİR OY DEĞİL, BAŞARIDIR’ BENİM DUYGUSAL KOPUŞUM OLDU”

‘Biz kaybetmedik, sadece kazanamadık’ yaklaşımında ayrışmaya karar verdim ve bu duygusal kopuş oldu.

Yani, ‘Aslında 48,5’luk oy oranı düşük bir oy değil, başarıdır’ diye düşündüklerini hiçbir şey yokmuş gibi devam etmek istediklerini gördüğümde meseleden koptum. Özeleştiri yapmalıyız, özür dilemeliyiz, ‘değişim sürecinin önünü açmalıyız ve genel başkanımız süreci yönetmelidir düşüncesindeydim, baktım ki yapmayacaklar. Orada kendi kopuş noktama geldim. Ama bu adaylık kararı değildi”

Bundan sonra partinin önde gelenleriyle, örgütle ve Kılıçdaroğlu ile görüştüğünü dile getiren Özel, “Sorumluluk almanın zorunluluğunu gördüm. Ve aday olmaya Ağustos ayının ortalarında karar verdim” dedi.

“İNSANLAR GEREĞİNİ YAPMAMIZI BEKLİYOR”

“Bir sorun olmadığını söyleyenlere dedim ki, ‘Siz hiç yas evine gittiniz mi? İlk üç gün yas evinde deliler bile konuşmaz. Üçü ile yedisi arasında deliler konuşmaya başlarlar, doğruysa dinlerler değilse kovalarlar. Yedisinden sonra kan bağı olmayanlar yavaş yavaş konuşmaya başlarlar. Kırkından sonra bir yanlışınız varsa evladınız da, eşiniz de arkanızdan konuşur.

Yasın üçüncü gününe bakıp, kimse konuşmuyor diye bir şey ummayın. İnsanlar bizim gereğini yapmamızı bekliyorlar. Kemal Bey’e de bunu atfediyorlar ve eğer bu yapılmazsa önce bu şaşkınlık, sonra kırgınlık, sonra kızgınlık, sonra bir nefrete dönüşür, bizi burada tutmazlar’ dedim. Ben bunları söylediğimde aday değildim”

“52-48 DENGESİNİ DEĞİŞTİREMEDİK”

Yenilgiye başka isimler takılıyor. 52-48 dengesini değiştiremedik. Ekmeleddin İhsanoğlu’nda da toplam 48’di, Muharrem İnce’de de 48’di, referandumda da 48’di, hatta kazandığımız yerel seçimlerde de il genel meclisi oyları 52’ye 48’di. Yine 48.

‘SEN DE YANINDAYDIN’ DİYENLERE YANIT: İSMET PAŞA SEÇİM KAYBEDERKEN ECEVİT DE YANINDAYDI

‘Kardeşim, sen de seçim kaybedilirken oradaydın, sen seçenek olamazsın’ önermesini doğru kabul edersek Kıbrıs Barış Harekatı’nı yapamazdık. Bülent Ecevit 1957’de milletvekili, 1972’de genel başkan. 15 yıllık milletvekili. Bu süre zarfında milletvekili, bakan, genel sekreter. 12 Mart Muhtırası’nda ayrışıyorlar, aday oluyor ve Karaoğlan oluyor.

Ben ‘Karaoğlan olacağım’ demiyorum, kendimi Ecevit’le denk de tutmuyorum ama bir partiye genel başkan adayı kargodan çıkmaz, kadrolardan biri olacak. Bir partiye genel başkan adayı meteorla bahçeye düşmez. Partilerin siyaset laboratuvarları yoktur. Yapamazsınız. Mevcut kadrolarınızdan biri sorumluluk alacak.

Ben fedakarlık yapmaya da sorumluluk almaya da razıyım demiş birisiyim. Bir parti kendi kadrolarından genel başkan çıkarır, çıkarmıyorsa o kısırlaşmanın sebeplerini oturur düşünür. Özgür Özel’den çok daha etkin, yetkin dört aday yarışıyor olsaydı, Özgür Özel de onlardan birine oy veriyor olacaktı.

Ama bugün Özgür Özel’in adaylığına ‘Sen de yanındaydın’ dersen, İsmet Paşa seçim kaybederken Ecevit de yanındaydı kardeşim.

“SEÇMEN SESSİZ SEDASIZ GİTTİ”

Duygudaşlık diye bir şey var. Siyaset sahici yapılan bir şeydir. Seçmenin duygusunu doğru okursanız iktidar olursunuz. Duyguyu benzer okuyan kişilerin benzer önermelerde bulunması mümkündür.

Ben dedim ki, duygusal bir kopuş yaşıyor seçmen. Ben bu partide seçmenin küsüşlerini gördüm. Ev arkadaşınızla, eşiniz, çocuğunuzla kavga edersiniz. Biri kızar kapıyı vurur gider. Niye vurur? Sesini duy diye vurur, peşinden gel diye vurur. Bizim seçmen kapıyı vurup çok gitti. Kapıyı aralarsan belki gelir, ikna edersin döner.

Bu seçimde öyle vurup gitme olmadı, bir şey yaşandı. Duyduk duymadık, sessiz sedasız. karanlık bir sokakta kayboldu, ben o seçmenin peşinden koşuyorum. Çünkü o olmayacak artık.

“MUHALEFETE MUHALEFET EDEN İKTİDAR MI OLUR”

Çok itiraz ettiğim bir şey var. “Sağ ve sol 18. yüzyıla ait kavramlar, 21. yüzyılın sorunlarını bununla çözemezsin” Benim buna itirazım var.

Bir şey daha söyleyeyim, ‘Kalabalık mitingler istemiyoruz. Oyuna gelmeyelim. Seçmeni ürkütmeyelim. Sağ seçmen gider Erdoğan’ın arkasına konsolide olur’. Bu kadar zam var, hayat pahalılığı var.

Dök 2,5 milyon kişiyi zamlara karşı protesto mitingine bak bakalım zamlardan beli bükülmüş AKP’li nerede konsolide oluyor. Sen yap mitingini, orada mı konsolide oluyorlar burada mı konsolide oluyorlar.

Kiracılarla ev sahipleri gırtlak gırtlağa geliyor. Buraya neden sosyal devlet müdahale etmiyor? Böyle olmaz ama şöyle de olmaz, sen muhalefetsin; mitingle, örgütü örgütleyerek, yakarak yıkarak değil. Akşam evimize döneceğiz ama hakkımızı alarak döneceğiz.

‘Aman yanlış anlaşılmayalım, korkutmayalım, ürkütmeyelim, oyuna gelmeyelim’. Muhalefete muhalefet eden iktidar mı olur ya, hadi oradan.

ERDOĞAN’A LAF YETİŞTİRMEYE DEĞİL, GERİDE BIRAKMAYA GELİYORUM”

Tayyip Erdoğan’ın dikine kesen siyasetinden sana bıraktığı parçayı 51’e tamamlamaya çalışmakla olmaz. Enine keseceğiz, bütün yoksulları, işsizleri, güvencesizleri…

Tayyip Erdoğan’ın dikine kesen siyasetini geride bırakacağız geride. Ben Tayyip Erdoğan’a laf yetiştirmeye gelmiyorum, Tayyip Erdoğan’ı geride bırakmaya geliyorum. Tayyip Erdoğan’ın ‘Benim kuralıma göre oynayacağız’ın kuralına itiraz ediyorum.

“HERKES İÇİN OLURSAN KİMSE İÇİN OLAMIYORSUN”

‘Herkes için CHP’ diye sloganımız vardı. Bir parti herkes için olmaz. Parti dediğin part’tır, parçadır. Herkes için olursan kimse için olamıyorsun. İşçi, için, çiftçi için, memur için, kadınların özgürlükleri için, gençlerin umutları için varım.

‘Herkes için CHP’ yok, bunlar için var. Ben uzun çöpten kısa çöpün hakkını almak için varım. Bambaşka bir siyaset için varız. Bambaşka bir siyasetin peşinde olacağız”