Katledilenler Devrimci arkadaşları Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan ve Yusuf Arslan’ın haksız bir şekilde idamla cezalandırmasını engellemeye çalışan genç aydınlardı harekete geçtiler.
Takvim yaprakları 30 Mart 1972’yi gösteriyordu.
Tokat’ın şirin köyü Kızıldere ev sahipliği yaptı devrimci gençlerin katledilişine.
Köyü askerler kuşatmış kuş uçurtmuyorlar tabiri yerindeyse.
Kızıldere’de köy muhtarına ait, kerpiçten yapılmış olan evin etrafı askerler tarafından ablukaya alınmış. Toplam on üç kişiye mezar olmuş bu kerpiç ev. Ölenlerin üçü rehin olarak tutulan Nato üssünde görevlilerdi.
Devlet yetkilileri Niksar’ın Kızıldere Köyü’nde kuşattığı on devrimciyi ne pahasına olursa olsun imha etme kararı almış olacaklar ki hepsi katledildi.
Kararın altında, Süleyman Demirel’in, İsmet İnönü’nün, Org. Memduh Tağmaç’ın imzaları vardı. Operasyonu, daha sonra 12 Eylül darbesinin başında yer alan dönemin MİT Müsteşarı Korg. Nurettin Ersin yönetti.
1970’li yılların iç savaşını tezgâhlayan kilit isimlerden MİT’çi Mehmet Eymür infaz timinin başındakilerdendi.
Kızıldere köy halkı evlerine kapanmış burunlarını bile dışarı çıkaramıyorlar. o zamana kadar hiç görmedikleri yoğun bir asker kalabalığı toplar ve askeri teçhizat.
12 Mart’ta sol cenaha yapılan darbenin en büyük halkası Kızıldere katliamı oldu.
68 kuşağının liderleri Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan ve Yusuf Arslan’ı asmaya, sorgulamaya, işkenceye tabi tutmaya başlayan devletin ağır bir darbesiydi.
Mahir Çayan, Cihan Alptekin, Ahmet Atasoy, Ömer Ayna, Saffet Alp, Hüdai Arıkan, Nihat Yılmaz, Sinan Kazım Özüdoğru, Sabahattin Kurt ve Ertan Saruhan’ı acımasızca kurşunlara boğanların eseriydi.
Askeri zırhlı araçlar ve ağır silahlarla donatılmış binlerce asker ve polisin kuşattığı devrimciler, teslim olmalarına dönük çağrılara, emperyalizme ve faşizme karşı öfkelerini ifade eden sloganlar ve marşlarla yanıt verdiler.
Ve katledildiler…
Katliam kuşatma güçlerinin konuşmak üzere evin çatısına çıkardıkları devrimcileri öldürmeleriyle başladı. Katliamın sonunda tank ve bazuka ateşiyle yıktıkları kerpiç evin kalıntıları içinde sağ kalan devrimcilerin kurşuna dizilişi izledi.
Ev ceset doluydu. Dev-Genç Başkanı ve ODTÜ Mimarlık Fakültesi 4. sınıf öğrencisi Ertuğrul Kürkçü, “Yaşayan var mı?” diye sordu. Yanıt alamayınca samanlıkta samanların altına gizlenmiş. Komandolar eve girdiler. Samanlık arandı. Askerlerden biri samanlığa ateş etti. Kurşunlar Ertuğrul Kürkçü’nün dizlerini yaralayarak yere saplandı. Askerler ertesi gün yeniden samanlığa geldiler. Ertuğrul Kürkçü’nün babası, cesetler arasında oğlunun cesedini bulamayınca arama yeniden başladı. Kürkçü, samanlıkta yakalandı
Kızıldere katliamı derin devlet operasyonu olarak tarihe geçen ve hala karanlıkta kalan yanlarının olduğu katliamda kimse ceza almamıştır.
Devrimci oldukları için katledilen gençlerin kanları bulaşmıştır üstlerine o dönemin yöneticilerinin.
Bu katliamın bir başka sorumlu, 12 Mart darbesinden sonra İstanbul sıkıyönetim komutanı olarak atanan Faik Türün’dür. Ziverbey Köşkü’nde de başrol oynayan türün, bu operasyona da özel olarak hazırladığı ekibi yollayarak etkisini gösterdi. Üstelik çok umursamazdı da. o da yarınlara hesap vermekten korkmayanlardandı.
Ziverbey Köşkü için; “Kadıköy’deki köşkü, kontrgerilla örgütüne özel olarak hazırlattım’’ diyecek kadar pişkin,‘’ ne yaptıysak vatan için yaptık’’ diyecek kadar da haklı görüyordu kendini.
Tek suçları tam bağımsız Türkiye’yi isteyen, Nato’ya karşı duran gençleri acımasızca, katledenler ve asanlar, Türkiye’yi çağın gerisinde bırakmak tek sebebidir. Adalet ve Demokrasinin işlemediği güzel ülkemde, darbe üstüne darbe yaparak, Türkiye’yi geriye götürenlerdir. Birileri asılacak veya katledilecekse, şüphesiz ki onlardırlar aslında, Türkiye’nin bağımsız olmasını istemeyenlerdir, ülkenin çağın gerisinde kalmasını isteyenlerdir aslında.
Işıklar yoldaşınız olsun, hayalleri Tam Bağımsız Türkiye’de, o günde Türkiye tam bağımsız değildi bugünde tam bağımsız değil.
Sağlıcakla kalın