Son zamanlarda ekonomiyi ve piyasaları yakından izleyenler, özellikle 2024 bütçe kalemlerine bakanlar, şiddetli fırtına ihbarı yapan meteoroloji uzmanları gibi seçim sonrası olacaklarla ilgili uyarılar yapıyorlar. Seçimden sonrası Türkiye’yi gerçekten çok zor dönem bekliyor. İşin ilginç tarafı, kimse dillendirmiyor ama enflasyonla mücadele yöntemlerine bakınca, Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in de, Merkez Bankası’nın liyakatli olduğu iddia edilen yöneticilerinin de ekonomiden anlamadıkları ortaya çıkıyor.
DÖVİZ UYARISI:
Yurttaşlar dövizde olacakların farkında. Döviz bürolarının önünde kuyruklar oluştu, Merkez Bankası’nın tüm müdahalelerine rağmen döviz kurları her gün ufak ufak artıyor. Merkez Bankası, her ay piyasa katılımcıları adını verdiği para piyasalarında yer alan aktörler arasında bir anket yapıyor. Bu ankete katılan finansçılar, ayrı dünyaların insanları… Uzayda değil, Türkiye’de yaşıyorlar ama nereye bakıyorlar nasıl tahminde bulunuyorlar anlayamıyorum. Merkez Bankası’nın Alice Harikalar Diyarında masalındaki kahramanlarla yaptığı piyasa anketlerine göre yılsonunda enflasyon yüzde 44, dolar da 40.53 seviyesinde olacakmış. Bu öngörülere inanan yok. Gerçi bu öngörülere rağmen yılsonunda enflasyon yüzde 44 olacaksa, yüzde 45 seviyesindeki mevduat faizi de, vatandaşları dövize yönelmekten alıkoymuyor. Ekonomi Bakanı Mehmet Şimşek de, “Vatandaşların neden dövize gittiklerini anlayamıyorum. Döviz düşecek, fazla yükselirse müdahalede bulunacağız” diyor.
Mehmet Şimşek’in, olan biteni anlayabilmesi için, vatandaşların neden kendilerine güvenmediğini analiz etmesi gerekiyor. Dövize müthiş bir baskı var ve Merkez Bankası, açıkladığının aksine kura müdahale ediyor. Yıl sonunda swap hariç net rezervler eksi 37.5 milyar dolardan, Martın ilk haftasında eksi 53.9 milyar dolara geriledi. İktisatçı İris Cibre’nin hesabına göre Merkez Bankası, 1 Ocak’tan Martın 8’ine kadar 22 milyar dolar, sadece Mart’ın ilk 8 gününde 9 milyar dolar net rezervi yaktı. Lakin buna rağmen kur durmuyor yükseliyor.
Geçtiğimiz yıl mayıs seçimlerinden sonra yükselmez denilen dövizin iki ayda yüzde 40 arttığı hala herkesin belleğinde. O nedenle kur artmaz diyenlere inat, insanların döviz talebi sürüyor. Ayrıca, kimse mevcut enflasyonunun yüzde 68 olduğuna, yılsonunda da yüzde 44’e düşeceğine inanmıyor. Benim yılsonu enflasyon beklentim yüzde 130-140 seviyesinde. TÜİK’i ciddiye almıyorum. ENAG enflasyonu için tahminde bulunuyorum. Dolara çok baskı yapıldığı için dolar tahmininde bulunmak artık anlamsız hale geldi. Ancak ne kadar baskılanırsa baskılansın, bir süre sonra enflasyon kadar bir düzeltme yapacağı kesin.
BÜTÇE UYARISI:
Seçimden sonra Merkez Bankası ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, enflasyonla mücadele için daha da sıkı önlemler alacaklarının açıklıyorlar. Merkez Bankası mevduat karşılık oranlarını artırdı, kredi kartlarında ve ticari kredilerde kısıtlamalar seçim öncesi başladı. Bu tedbirlerin seçim öncesi alındığına bakılırsa, seçimden sonra daha da sıkılaştırmalara gidileceği aşikâr. Ama bu tedbirler enflasyonun düşmesini sağlayacak mı? Sadece parasal tedbirlerle enflasyon düşmez. Sadece parasal tedbirlerle enflasyonla mücadele, bütçenin dengeli olduğu, enflasyonun yüzde 5-8 arasında olduğu, piyasalarda tam olmasa da rekabet şartlarının işlediği ekonomilerde etkili olabilir.
Mehmet Şimşek ve Merkez Bankası ekibinin ekonomiden ve Türkiye’deki enflasyonun nedenlerinden bihaber olduklarını düşünüyorum. Onlara göre enflasyonun nedeni, alım gücü reel olarak düşen çalışanlar ve emekliler. Bu kesime yapılan ve enflasyonun epey gerisinde kalan zamların neden olduğu talep artışı, Türkiye’deki enflasyonun nedeni imiş. Defalarca yazdık ve televizyonlarda anlattık. Anlamadılar, anlamaya da niyetleri yok. Fiziki tüketim miktarı düşen, reel olarak alım gücü azalan bir kesimin talebi enflasyona neden olmaz. Son iki yılda bonfile fiyatı 300 liradan 1200 liraya geldi. Hangi asgari ücretlinin, hangi emeklinin talebi bonfile fiyatlarını patlattı merak ediyorum. Ya da asgari ücretliler, kredi kartı ile taksitle bonfile mi alıyorlar? Mehmet Şimşek ile Merkez Bankasının liyakatleri yerlere göklere sığdırılamayan şahane makro iktisatçıları açıklasalar da öğrensek.
Halkın yüzde 80’ini yoksulluk sınırının altında. Bu kesimin tasarruf etme yeteneği de, fazla harcama yeteneği de yok. Son iki yıldır dünyada gıda fiyatları düşüyor, Türkiye’de artıyor? Bilinçli şekilde tarım üretimini düşürdükten sonra parasal tedbirlerle enflasyonla mücadeleden söz etmek insanlarla alay etmek değil de nedir? Türkiye’de enflasyonu azdıran şey, yüzde 20’nin talebi. Devasa bütçe açıkları. Bu bütçeden, yandaş işadamlarına, tarikatlara aktardığınız paralar, 15 milyona varan sığınmacılara yaptığınız karşılıksız ödemeler. Düşük faiz politikası ile yüzde 20’nin talebini patlattınız. Bu yüzde 20’nin erkene aldıkları talebi gören sanayiciler fiyatları şişirdi, hem enflasyon patladı hem de kârları… Aşağıda bir grafik var. Bu grafikte hangi faktörlerin enflasyona etkisi var görüyorsunuz. Grafikteki kırmızı alan ithal malları fiyatlarının enflasyonist etkisini, mavi olan alan ücretlerin etkisini, kavuniçi alan ise karların etkisini gösteriyor. (Grafik, X’te Ensar Yılmaz paylaşımından alınmıştır.)
Ama Mehmet Şimşek ve ekonomi yönetimi, emeklilerin, asgari ücretlilerin ve dar gelirlilerin kredi kartı harcamaları ile uğraşarak enflasyonu düşürmeyi umuyorlar. Zaten bütçedeki yağmayı, şatafatı, savurganlığı durdurmak bir yana bunu ifade etmeye de güçlerinin yetmeyeceğini dünya alem biliyor.
2024 bütçe açığını, bir yıl önceye göre 4 kat artışla 2 trilyon 652 milyar TL hedefleyen bütçe ile enflasyonu nasıl düşüreceklermiş, merakla bekliyoruz. Bu bütçeyle, kimsenin inanmadığı yüzde 68’lik TÜİK enflasyonunu yüzde 36-40’a indirme masalını zaten kimse ciddiye almaz.
Dahilde alınan KDV’ye geçtiğimiz yıla göre yüzde 230, akaryakıttan alınan ÖTV’yi de yüzde 163 artıracaklarını bütçeye yazmışlar. Mehmet Şimşek, seçimden sonra yeni vergi yok dese de, akaryakıt ürünlerine zam yağmuru yıl boyunca sürecek. KDV oranları belki yüzde 20’den yüzde 24’e yükseltilecek, belki de yüzde 10 KDV olan ürünlerin önemli bir kısmı yüzde 20’lik dilime aktarılacak. Bu iki tedbir bile doğrudan nihai ürün fiyatlarını etkileyeceği için, bırakın enflasyonu düşürmeyi, enflasyonu tetikleyecek.
Enflasyonla mücadele adına alınması düşünülen bu tedbirler enflasyonu düşürmeyeceği gibi beraberinde ciddi bir durgunluk da getirebilir. Bu arada Temmuz ve Ağustos aylarında baz etkisiyle yıllık enflasyonun seyrinde bir düşüş görülecek ancak bunun yanıltıcı olacağını hatırlatalım. Bu baz etkisini merak edenler, 25 Şubat Pazar günkü “Kurnaz Tilki ve enflasyon” yazımıza göz atabilirler.