Öğretmenler Gününde, Eğitim Devrimi için bir manifesto

» Köşe yazarları » Öğretmenler Gününde, Eğitim Devrimi için bir manifesto

Meriç Köyatası yazdı…

“Maddi manevi nerede bir kalkınma davası varsa, bir kılavuz, bir muallim lazım.”

Yazının giriş cümlesini, ekonomi dünyamızın çınarlarından Prof. Dr. Bilsay Kuruç’un bir sohbetinden aldım. 24 Kasım Öğretmenler Günü kutlu olsun. Aydınlanma Devrimlerinin neferleri, uygulayıcısı ve savunucusu Mustafa Kemal’in Öğretmenlerine selam olsun.

Cumhuriyetin ilk yıllarında öğretmenler bu toplumda baş tacı edilirken maalesef karşı devrimin hamleleri ile önceleri yavaş yavaş, sonraları ise hızlanarak yoksullaştırıldılar, itibar suikastına uğradılar.

Devrimin Kültür Devrimi ayağı eksik kalırsa, devrim de yarım kalır. Cumhuriyet Devriminin ve Atatürk Aydınlanma Devrimlerinin başına gelen en büyük talihsizlik budur.

1945’li yıllarda başlayan Karşı Devrim hamlesiyle, Köy Enstitüleri kapatıldı.

Marshall Planının ayrılmaz bir parçası olarak Fulbright Anlaşması ile sadece ekonomide değil, eğitim sisteminde de emperyalizmin güdümüne girdik.

12 Eylül sonrası ABD’nin Yeşil Kuşak projesine göre eğitim sistemi Türk İslam Sentezine göre şekillendirildi.

Son olarak da 22 yıldır AKP döneminde dindar ve kindar nesil yetiştirme sloganı ile başlayan ve her yıl orta çağ karanlığına doğru daha da geriye giden bir eğitim sistemi… Son 22 yıllık süreç içinde Türk İslam sentezindeki Türklük de unutturuldu. Ulus bilincinin çökertilmesi ile ulus devletin çökertilmesi, yoksulluk ve cehaletle de talep eden özgür bireyler yerine her söylenene itaat eden, biat eden kul yaratılması hedefleniyor.

Önce öğretmen yetiştiren okulların kalitesini sonra da ilkokuldan üniversiteler dahil, tüm okulların kalite ve seviyesini düşürdüler. Öğretmen diye yetiştirdikleri liyakattan uzak yandaşların, anaokullarına kadar soktukları imamların, tarikat üfürükçüsü hocaların, öğrencilere karşı uyguladıkları şiddet münferit olaylar olmaktan çıktı, neredeyse olağan hale geldi. Sonuçta her alanda örgütlü bir cehaletin etkisi altında yaşamaya başladık.

OECD ülkeleri arasında yapılan Pisa Testlerinde ortaya çıktığı gibi, okuduğunu anlamayan, kendini ifade edemeyen, problem çözme becerilerini geliştiremeyen, analitik düşünceden kopmuş bir eğitim sistemine sahibiz.

Bu arada, eğitim sistemi ile beşeri sermayemizde yarattıkları tahribat yetmemiş olacak ki; iyi yetişmiş insan gücümüzü yurt dışına göçe zorluyorlar, eğitimsiz vasıfsız ne olduğunu bilmediğimiz milyonlarca sığınmacıya kapıları açarak demografik yapımızı bozuyorlar.

Bu eğitim sistemi, toplumsal yapıda ahlaki çöküş, devlette kurumsal çöküş olarak kendisini gösterdi. Ekonomideki sonucu ise tarımda, sanayide, hizmetler sektöründe, rekabetten ve verimlilikten uzaklaşmak oldu. Hala ilkel tarım yapıyoruz. Yüksek teknolojili sanayi ürünlerinin ihracattaki payı sadece yüzde 3.

Birçok ülkenin ekonomideki başarı öykülerine bakınca, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün Cumhuriyetin kuruluş yıllarında eğitim alanında yaptıklarını, değişik ülkelerin 1960’larda, 1980’lerde uyguladıklarını ve büyük başarılar elde ettiklerini görüyoruz.

EĞİTİM İÇİN MANİFESTO

Köklü bir eğitim devrimi yapmadan, toplumsal hayatta huzuru, ekonomik alanda refahı yakalamak mümkün değil.

Elbette bu iktidara önerecek bir şeyimiz yok. Kararlar ve tercihler siyasi partilerin ve seçmenlerin. Geçmişin nostaljisine kapılmadan ama geçmişteki başarılardan ve Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün ilke ve devrimlerinden esinlenerek, yeniden bir eğitim devrimine hazırlanmalıyız.

Yirmi Birinci Yüzyıl İçin Fabrika Ayarları/ Ekonomide Karşı Devrim kitabında önerdiğim ve yine arkadaşlarımla birlikte Doğru Parti’nin Yol Haritasında yazdığımız Eğitim için Manifestodan kısa bir özet aktarayım:

 Ekonomide yapısal değişim ve kalkınma politikalarının beş temel kolonu vardır.

1-     Eğitim.

2-     Tarım, sanayi, kentleşme, çevre koruma başta olmak üzere her alanda planlama.

3-     Bağımsız Merkez Bankası ve para politikaları…

4-     Sosyal devlet öncelikli vergi ve maliye politikaları…

5-     Özelleştirme-kamulaştırma-hesap sorma ve şeffaf katılımcı bir yapı oluşturma…

 

Kaliteli ve ücretsiz eğitim devletin görevi, yurttaşın en temel hakkıdır. Eğitim ve kültür devrimi niteliğindeki ilk atılım yıllarında, eğitime ayrılacak kaynaklar milli gelirin yüzde 10 seviyesine çıkartılmalı, daha sonra OECD ortalamalarının iki puan üzerinde olmalıdır.

En önemli ekonomik varlığımız genç nüfusumuz ve insan gücüdür. Ezberden, hurafeden ve kindarlıktan uzak, analitik düşünmeyi öğreten, kişileri meslek sahibi yapan, özgür birey bilinçli yurttaş yetiştiren, tarihi, dili, coğrafyasıyla, ulus bilincini pekiştiren köklü bir eğitim devrimi önceliktir. Teknolojideki gelişmelere, teknolojiyi içselleştirmeye, geliştirmeye, sanayi 5.0’a, yapay zekaya, nesnelerin internetine, bilgi-veri madenciliğine her alanda hazır olmalıyız.  Bu ilkeler doğrultusunda, dünyadaki ve ekonomideki gelişmelere uygun eğitim müfredatı, bilim insanları, eğitimciler, plancılar ve ekonominin paydaşları ile ortak olarak belirlenmelidir.

Mevcut eğitim sistemindeki kalitesizlik ve Arap kültürünü Türk milletine empoze etme girişimleri nedeniyle, sadece öğrenim çağındakileri değil, onlardan önce gelen birkaç kuşak da kayıp bir nesil olarak yetişti. Toplumsal ahlak ve toplumsal vicdandaki çöküşün önlenebilmesi, yurttaşlık bilincinin gelişmesi, mesleksiz yurttaşların meslek sahibi yapılabilmesi, tarım ve sanayide verimliliğin artması için eğitim çağını geçirmiş kuşaklara yönelik kapsamlı bir kültür ve eğitim devrimi başlatılmalıdır. Bunun için Milli Eğitim Bakanlığı’nın okulları ve yerel yönetimlerin yanı sıra, organize sanayi bölgelerinde ve köylerden kentlere kadar tüm yerleşim yerlerinde Cumhuriyetin ilk yıllarındaki gibi Halk Evleri benzeri projeler hayata geçirilmelidir.

Öğretmenlik mesleği cumhuriyetin ilk yıllarındaki gibi en özendirici meslekler arasına sokulmalıdır. Öğretmen maaşı ortalaması, (kendi içindeki kıdemi de esas alarak) milletvekili maaşına eşitlenmelidir. (Öneride öğretmen maaşlarının yanı sıra hekim, yargıç ve savcı maaşları da kendi içindeki kıdem esas alınarak ortalama olarak milletvekili maaşına eşitlenecektir. Elbette öğretmen ve yargı kadrolarının kendi içinde yeniden eğitime tabi tutulması gerektiğinde elemelerin yapılması göz ardı edilmemelidir.)   

Gereksiz ve işlevsiz üniversitelerin kapatılması, bu üniversitelere ait binaların meslek okullarına dönüştürülmesi sağlanmalıdır. Eğitimdeki müfredat reformlarının yanı sıra şu temel prensipler hayata geçirilmelidir.

Devlet, öğrencisine kredi vermez, burs verir. Eğitim ücretsizdir, üniversite çağındaki öğrenciler için ayrıca karşılıksız burs sağlanmalıdır.

İlköğretim çağındaki tüm öğrencilerin sağlıklı beslenmesi devletin sorumluluğundadır. Öğrencilerin sağlıklı beslenebilmesi, yeterli protein, sebze ve meyve tüketebilmesi için tüm öğrencilere, ücretsiz sabah kahvaltısı ve öğle yemeği verilmelidir.

Bir ülkenin tüm telekomünikasyon alt yapısı ortak kamusal mülkiyet olduğuna göre, tüm öğrencilere ve öğretmenlere mobil ve sabit internet hizmeti ücretsiz, diğer kesimlere sembolik ücretle verilmelidir. Öğrencilere, eldeki kaynaklara göre bedava ya da sübvanse edilmiş fiyatlarla akıllı telefon ve tablet verilmelidir.

Tarikat ve cemaatler tarafından açılmış tüm vakıf üniversiteleri ile akademik yeterliliği sağlayamayan Özel Vakıf Üniversiteleri kapatılmalıdır. Tarikat ve cemaatlere ait üniversiteler ile devlet üniversitelerinde şüpheli akademik kariyerlerle kadrolaşmış akademisyenlerin çalışmaları, bağımsız bir bilim kurulu tarafından incelemeye alınmalı, intihal yoluyla kazanılan tüm akademik unvanlar iç ve dış kamuoyuna açıklanmalı ve iptal edilmelidir. Cemaat ve tarikatlara ait olan tüm yurtlara el konulmalı, tüm kentlerde, yerel yönetimlerin de katkısı alınarak, öğrencilerin barınma ihtiyacını giderecek kapasitede yurtları inşa edilmeli, sabah kahvaltısı ve akşam yemeği ücretsiz karşılanmalıdır.

KENTLEŞMENİN YENİ DİNAMİĞİ

İçinde, üretimin (sanayi, tarım, hizmet), sanatın, bilimin, sporun, modern kent mimarisinin, yeşil alanların, çocuklardan emeklilere kadar her yaştan kesimler için sosyal donatı alanlarının olduğu kentleri, tepeden inme zorlamalarla kuramayız. Konu; planlamanın, eğitimin yerel yönetimlerin sorumluluk alanındadır. Ama bunun lokomotifi gençler olmalıdır. Gençler, aynı zamanda özellikle Anadolu’da yaşadıkları il ve ilçelerin sosyal hayatını değiştirmede ve yerel yönetimlerde liderlik görevi üstlenmelidir. Bu amaçla, her yıl her ilden 1000  ( bin) olmak üzere en az 100 bin lise son sınıf öğrencisi, birinci yıl lisan öğrenme, ikinci yıl lise son sınıfı okumak üzere Avrupa ülkeleri, Çin, Rusya, Türk Cumhuriyetleri, Kore ve Japonya gibi ülkelere gönderilmelidir.

Yine her yıl her ilden en az 200, toplam 20 bin lise mezunu genç, diledikleri branşta üniversite eğitimi için tam burslu olarak ABD, Avrupa ülkeleri, Çin, Rusya, Türk Cumhuriyetleri, Kore ve Japonya gibi ülkelere gönderilmelidir. Bu öğrenciler okullarını bitirip yurda döndüklerinde kendi illerinde iyi bir ücretle en az 5 yıl istihdam edilmelidir.

Yine her ilden en az 50 olmak üzere toplam 5000 öğrenci, ABD, Avrupa ülkeleri, Çin, Rusya, Japonya gibi ülkelere doktora yapmak için gönderilmelidir.

Bu projenin hayata geçmesinden kısa bir süre sonra, Anadolu’nun bütün yerleşim yerlerinde, dünyayı görmüş tanımış binlerce genç, o yerleşim yerlerinin imarını, yeşil alanlarını, sosyal ve sanat alanlarını (mekanlarını), sanat ve sosyal hayatını yönlendirecek güce ulaşacaktır. Bu yapı, büyük kentlerden Anadolu’ya tersine göç için de bir çekim gücü oluşturacaktır.

ÖĞRETMENLERİMİZE ŞÜKRANLA…

24 Kasım 1928, Resmi Gazetede yayınlanan Bakanlar Kurulu Kararı ile Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün “Millet Mektepleri Başöğretmenliği” unvanını aldığı gündür. Ben iki kuşaktan öğretmen bir ailenin ferdiyim.

Öğretmenler günü nedeniyle, bende emeği olan tüm öğretmenlerimi ve yine İstiklal Savaşı Gazisi Büyükbabam rahmetli Sait Köyatası’nı, rahmetli babam öğretmen Rüçhan Köyatası’nı, rahmetli annem öğretmen Vedia Köyatası’nı, rahmetli halam öğretmen Rayegan Köyatası’nı minnetle anıyor, diğer halam öğretmen Ayten Köyatası Bayrak’a esenlik diliyor, şükranlarımı sunuyorum.

Cumhuriyetin eğitim hamlesi denince, ilk Milli Eğitim Bakanları; Vasıf Çınar (1924), Mustafa Necati ( 1925-29), Reşit Galip (1932-1933), Saffet Arıkan (1935-38) Hasan Ali Yücel’i (1938-1946) ve eğitim devriminin en önemli mimarı-uygulayıcısı İlköğretim Genel Müdürü İsmail Hakkı Tonguç’u, eğitim camiasındaki namıyla Tonguç Babayı da şükranla anıyorum.