Cumhuriyet’in ikinci yüzyılının en önemli gelişmesi, asırlık parti Cumhuriyet Halk Partisi’nde gerçekleşti. AK Parti iktidarında her gün anlamını daha çok kaybeden demokrasi sayesinde, 13 yıllık Kemal Kılıçdaroğlu dönemi resmen sona erdi.
CHP, parti içi demokrasisiyle de bir defa daha ülkenin umutlarını yeşertti.
***
Gelelim başa, kongre gününe…
AK Parti iktidarının gölgesinde, umutların en yüksek olduğu süreçte kaybedilen bir genel seçimin ardından CHP’de gerçekleşecek Kurultay, kimseyi en azından sokağı heyecanlandırmıyor sanıyordum. Bunun en büyük sebebi ise, kaybetmeyi alışkanlık haline getirmiş Sayın Kemal Kılıçdaroğlu ile yıllardır bir adım arkasında yol yürüyen Özgür Özel’in liderlik yarışının sokağa ‘değişimi’ çağrıştırmamasıydı.
İlk kez katıldığım Kurultay öncesi meslek büyüklerimle yaptığımız konuşmalarımızda, CHP’de kurultaylarının hep demokrasi şöleni havasında geçtiğini belirtmelerine rağmen, genel seçimlerde yaşanan mağlubiyet ve Kemal Bey’in yenilgiyi kabullenmeme inadı nedeniyle pek bu sözlere inanasım gelmemişti.
Kemal Bey’in seçim kaybede kaybede Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan öğrendiği pek çok şey olduğunu gördüğüm Kurultay’da, yukarıdaki düşüncelerimde, ne kadar haklı olduğumu bir kez daha anladım. Özellikle;
- CHP resmi sosyal medya hesaplarında Kemal Kılıçdaroğlu’nun konuşmasını canlı yayınlarken, Özgür Özel’in konuşmasında yayının kesilmesi…
- Özgür Bey’in salona girerken anons edilmemesi…
- Özgür Bey’in sahneye çıkış şarkısının değiştirilmesi…
- Yine Özgür Özel destekçilerine ayrılan yerlere, belediye işçilerinin oturtulması gibi pek çok olaya şahit olduk.
Nasıl ki Recep Tayyip Erdoğan, cumhurbaşkanlığı ve milletvekili seçimlerinde devlet kaynaklarının tamamını lehine ve kurmaylarına kullandıysa, Kurultay sürecinde de tüm parti kaynaklarını kullanan bir Kemal Kılıçdaroğlu gördük.
***
Yaşananları tek bir pencereden değerlendirirsek hani nerede demokrasi şöleni? dediğinizi duyar gibiyim ancak sürece genel bir pencereden bakmak gerektiği kanaatindeyim.
Çok uzun değil bundan bir ay önce, AK Parti kongresi gerçekleşti. Her ne kadar çok başarılı bir siyasi kariyer geçirse de Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın karşısında bir tane isim görememek demokrasi adına üzüntü verici değil miydi?
70 yaşına merdiven dayamış Sayın Erdoğan’ın yerini kime bırakacağı halen büyük bir muallakken, hiç kimsenin Erdoğan’ın karşısında “bu iktidarın benimle devam edecek” diyememesi büyük utanç olsa gerek.
Öbür taraftan MHP’de Devlet Bahçeli hegemonyası…
Türk siyasetinde koltuk sevdasını yazmaya kalksam ne kelimeler ne zaman yeter galiba…
****
Ancak Cumartesi sabah erken saatlerde Ankara Spor Salonu’nda karşılaştığım manzaralar hep negatiflikten ibaret değildi. CHP delegelerinin genel merkezciler ve değişimciler olarak iki gruba bölünmüş olması ve Kemal Kılıçdaroğlu taraftarlarının, holiganlık seviyesinde desteklerine rağmen çok keyifli bir kurultay sürecinin geçtiğini söyleyebilirim.
Nitekim de kurultay, çoğumuzun beklemediği şekilde değişimle sonuçlandı.
Genel seçimlerde yaşanan başarısızlık ve başarısızlığın cezasız kalması, sokakta olduğu gibi delegelerde de fazlasıyla rahatsızlık yaşatmış olmalı ki sahneye çıkan delegelerin konuşmaları, Kemal Kılıçdaroğlu’nun göğsüne hançer gibi saplandığına eminim
Kürsüye çıkan her delegenin ortak vurgusu; genel seçimlerde kaptırılan koltuklar, yanlış tercihler ve Kemal Kılıçdaroğlu’nun danışmanları oldu…
İlçe ve il kongrelerinde yükselen homurtuların adeta vücut bulmuş hali oldu Kurultay.
Sonuç olarak kaybedilen seçimin faturası Kemal Bey’e kesildi.
CHP, parti içi demokrasisiyle de bir defa daha ülkenin umutlarını yeşertti.
Özgür Özel, CHP’nin 8. Genel Başkanı olarak değişimin ilk adımını attı.
Çiçeği burnunda taze başkan Özgür Özel, Kemal Bey’e olan kızgınlığın neticesinde gelen zafere kendini kaptırmadan hem tüzük, hem gelecek adına verdiği sözleri yerine getirebilirse Cumhuriyet Halk Partisi’ni güzel günler bekliyor diyebiliriz.
Yolu açık olsun.
Başta da söylediğim gibi, CHP parti içi demokrasisiyle de bir defa daha ülkenin umutlarımızı yeşertti.
***
Liyakatsiz çevrelerin etkisiyle verdiği kararların partiyi ve toplumu getirdiği noktayı bir türlü idrak edemeyen Kemal Bey; ‘Gandi Kemal’ olarak başladığı görevine, maalesef ‘Bay Bay Kemal’ olarak veda etti.
Mütevazı yaşamı, örnek aile yapısı, sakinliği, sağduyulu duruşuyla 13 yıldır bir siyasetçinin nasıl olması gerektiğini bizlere gösteren Kemal Bey, görev süresi boyunca; Saldırılara uğradı, ölüm tehlikesi atlattı, Ankara’dan İstanbul’a yürüdü, iktidarın her türlü algısıyla mücadele etti. Kendisine bu ülkenin siyasetine ve demokrasisine yaptığı tüm katkılardan dolayı teşekkür etmek boynumuzun borcu.