Ege Saati’nde bu yazıyla başlayan yolculuğumda iyi bir karşılaşmaya dayanıyor.
Arkadaşım Metin’in (Solmaz) beni Sinan’la (Dündar) tanıştırması sayesinde, şu anda okuduğunuz köşe yazısını yazıyorum.
Bu, kesinlikle iyi bir karşılaşmaydı. Sinan’la ilk sohbetimizde birçok şeyden söz ettik.
Yakın dönemlerde ikimiz de Anadolu Üniversitesi İletişim’de okumuştuk. Hocalarımız aynıydı. İkimiz de Ahmet Cemal’den ders almıştık. Benim yetişemediğim, Sinan’ın bahsettiği Turan Hoca vardı bir de. Turan Hoca bir öğrencisini test etmek için “İpekli Mendil var mı?” deyince, öğrenci “Selpak var.” demiş ve Turan Hoca öğrenciye “notunu” vermiş tabii çünkü anladığınız üzere, öğrencinin Sait Faik’in lisedeyken yazdığı -1934’te Varlık Dergisi’nde yayımlanan-ilk öyküsü İpekli Mendil’den haberi yokmuş.
Sait Faik’in öyküsünde de bir karşılaşma vardır. Anlatıcı karakter, ipek fabrikasında bir çocuk hırsızla karşılaşır ve onunla ahbap olur. Öykü bunun üzerine kuruludur. Bu kısa, inceliklerle dolu, şefkatli ve etkileyici Sait Faik öyküsündeki karşılaşma özellikle sonuyla büyük bir hüzün bırakır okurda.
İyi karşılaşmalar örgütlemek bu hayatta kendimize ve çevremize verebileceğimiz en güzel hediye olabilir.
Bir yandan epey kıymetli bir meziyet bunu yapabilmek. “Hayatın geometrisine” bakışınızı ortaya koyan bir tavır.
Hayata bakınca kesişen, kapsayan kümeler görebilmekle alakalı biraz da veya bu kümeleri yaratmakla. Yaşamak kuşkusuz yaratıcılık gerektiriyor. Sanırım hayatı bir sanat eseri gibi yaşamanın bu “geometriyle” çok ilgisi var.
Ulus Baker’in yazısında bahsettiği gibi, bu karşılaşmaların bedensel olduğunu düşününce benim aklıma bir imge olarak Da Vinci’nin Vitruvius Adamı isimli eskizi geliyor. Britannica Ansiklopedisi’ne göre Da Vinci “İnsan vücudunun evrenin işleyişinin bir analojisi olduğunu” düşünüyormuş.
Ne kadar anlamlı, akla yatkın ve öngörülü bir tanımlama.
Bugün bilimsel olarak insan vücudunun bir “mikro-evren” olduğu yani evrenin işleyişiyle benzerliği kanıtlanmış durumda. Birbiriyle uyumlu iki mikro-evren karşılaşmışsa bu, iyi bir karşılaşma demektir. İpekli Mendil’de anlatıcının bir çocuk hırsızlakarşılaşması da evrenin örgütlediği bir karşılaşma olarak görülebilir.
Sadece iki insan değildir bu karşılaşmaları yaşayan. İnsanların fikirlerle, kentlerle filan karşılaşması da hayatı değiştirebilir. “Ama duyguları belirleyecek olan fikirler gökten zembille inmezler -onlarla sokakta karşılaşırız, onlarla kitaplarda karşılaşırız, filmlerde, otobüs duraklarında beklerken, reklam tabelalarını seyrederken karşılaşırız- bu karşılaşmaların bedensel karşılaşmalar olmadığını söylemek budalalık değilse nedir?” (Ulus Baker, Spinoza Hayatın Geometrisi)
Etik (ahlak felsefesi), Yunanca “kişilik, karakter” anlamına gelen “ethos” kelimesinden geliyor. Yani etik, karakterli olmak biraz da, bir duruş sahibi olmak. Sanırım böyle olunca, “iyi karşılaşmalar örgütlemek” kendiliğinden gerçekleşiyor.
Karşılaşma, hayatı doğuran, genişleten, esneten, boyutlandıran, değiştiren bir şey. Hayatı yaratırken hepimize iyi karşılaşmalar örgütlediğimiz günler diliyorum.