Vay halimize

» Köşe yazarları » Vay halimize

Nurettin Sönmez yazdı

31 Mart seçimlerinden başarıyla çıkan CHP, seçim istemeyerek aslında yanlış yaptı.

Özgür Özel’in “Erken seçim istemeyeceğiz” yaklaşımı iktidarın zaman kazanmasını sağladı.

Hemen ardından başlatılan “Normalleşme” süreci iktidarın ekmeğine yağ sürdü.

Bu sözde normalleşme CHP’ye hiç bir yarar sağlamadığı gibi, iktidarın vites yükseltmesine yol açtı.

Üstüne üstlük seçime “2,5 yıl süre” verilmesi, iktidarın elini daha da rahatlattı.

CHP, seçmenin verdiği mesajı iyi anlayamadı ve dolayısıyla da değerlendiremedi.

Seçim sonuçları ortaya çıkınca öyle erken falan değil “hemen seçim” demeli, iktidarı köşeye sıkıştırmalıydı.

Ama olmadı. Beceremedi.

İktidar, bir baskı olmayınca el yükselttikçe yükseltti.

Esenyurt Belediye Başkanı, eli silahlı bir teröristmiş gibi sabaha karşı evine ve makamına, kapı kırılarak yapılan baskınlarla tutuklandı, görevden alındı ve yerine kayyım atandı.

Suçu neydi?

Başsağlığı dilediği bir kişinin akrabası PKK’lıymış,

Diyarbakır cezaevinde ele geçirilen bir dijital veride, 2014 yılında Abdullah Öcalan ile HDP milletvekillerinden oluşan heyet arasında yapılan bir görüşmede bazı akademisyenlerin sözde demokratik özerklik projesine katkı sunmak istediği elebaşına iletilmiş, o da “bana isim verin” demiş, “Ahmet Özer olabilir” demişler,

Ahmet Özer 2013 – 2015 yılları arasında, çözüm süreci döneminde, Kongra-Gel Eş Başkanı Remzi Kartal ile telefonla görüşmüş.

O dönem çözüm süreci dönemi, terörist Remzi Kartal ile bırakın telefonla görüşmeyi yüz yüze görüşen, birlikte yemek yiyen AKP yöneticileri var. Birlikte fotoğrafları bile var.

Aslında durum şu;

Ahmet Özer üzerinden CHP ile PKK arasında bağ kurulmaya çalışılıyor.

Bu tutuklamanın, Devlet Bahçeli’nin Öcalan’ı Meclis’te konuşmaya davet etmesinden kısa bir süre sonra gerçekleşmesi de ayrıca dikkat çekici.

İktidarın bu hamlesi CHP içinde farklı sesler yükselmesine de neden oldu.

Tutuklamanın ardından Özgür Özel bütün CHP’li belediye başkanlarını İstanbul’a çağırdı. Mansur Yavaş, Tanju Özcan ve Burcu Köksal’ın da aralarında olduğu birçok belediye başkanı bu çağrıya kulak tıkadı.

Mansur Yavaş “Ankara’da bir cenazeye katılacağım bu nedenle İstanbul’a gelemem” dedi.

Tanju Özcan ve Burcu Köksal “gitmek istemiyoruz” minvalinde açıklamalar yaptılar.

Tam da iktidarın istediği gibi oldu. Özer operasyonu CHP içinde bölünmelere yol açtı.

Zaten iktidarın istediği de CHP’yi parçalamak, bu olmasa bile CHP’nin cumhurbaşkanlığı seçimine birden fazla adayla gitmesini sağlamaktı.

Hem Ekrem İmamoğlu’nun hem Mansur Yavaş’ın cumhurbaşkanı adayı olmasını sağlamaktı.

“İmamoğlu’nun ahmak davası var, siyasi yasak gelebilir” diyenlere bir kere daha söyleyeyim;

Böyle bir şey olmayacak. İmamoğlu’na siyasi yasak falan gelmeyecek.

Tayyip Erdoğan böyle bir hata yapmaz.

Ana muhalefetin mevcut 2 adayını kendi eliyle 1’e indirip, üstelik bir de mağduriyet yaratıp, Mansur Yavaş’ın tek aday olarak kalmasını sağlayıp, yüzde 60’la seçilmesini sağlar mı hiç..?

Sağlamaz..!

2 adaylı senaryo iktidarın en çok isteyeceği sonuç olur.

Mansur Yavaş’ın, Ahmet Özer konusunda mesafeli durması, İmamoğlu hakkında ahmak davası’nın sürüncemede bırakılması iktidarın bir taktiği.

İstediği de şu;

“Esenyurt’tan Saraçhane’ye tünel kazılıyor, sırada İmamoğlu var” korkusuyla, panikle İmamoğlu’nun, ya kendisi ya da partisi tarafından adaylığı açıklansın, Mansur Yavaş buna gıcık olsun; 100 bin imza ile ya kendisi aday olsun, ya da İYİ Parti, Zafer Partisi gibi partilerin ortak adayı olarak, çıksın adaylığını açıklasın.

Amaç bu. Bunu görmüyor olamazsınız.

Gerçekten görmüyorsanız;

Vay halimize..