Kendine Has Bir Varoluş: Babam

» Köşe yazarları » Kendine Has Bir Varoluş: Babam

Iraz Şensöz yazdı…

 

Babam, ilginç biri. İki işle aynı anda asla ilgilenemez. Yaptığı işe de tamamen odaklanır. Çalışırken işini çok iyi yapmaya odaklı, emekli bir kimya mühendisidir kendisi ancak müzisyen olsaymış çok daha mutlu bir hayat yaşarmış gibi hissetmişimdir hep. Kader utansın. O açıdan bakarsak babam, ülkenin harcadığı bir yetenek olarak da görülebilir, koşulların onu zorladığı hayatı yaşamış biri olarak da. Aslında birçoğumuz gibi.

Gençliğini 70’lerde yaşamış bir rocker olarak babam ve arkadaşlarının Dikili’de kurduğu bir müzik grubu varmış; Martılar. Dikili’de kurulan ilk müzik grubu. Onlardan sonra düğünlere İstanbul’dan, İzmir’den müzisyen getirme devri bitmiş. Cesaret bulanlar yeni gruplar kurmuş. Martılar’da hem davul çalar hem de şarkı söylermiş babam. Shocking Blue’nun Venus isimli şarkısı, söylediği parçalardan biriymiş. Bir kayıt olmaması hüzünlü gelir bana, hatta bu yazıyı yazma nedenlerimdendir bu.

Babam müzisyenliğinin hakkını verecek şekilde duygusal, mühendisliğinin hakkını verecek şekilde organizedir. Emeklilik sonrası düştüğü boşlukta kitap okumaya sarması ve okuduğu her kitabı çocuksu bir heyecanla anlatması gülümsetir beni. Uzun yıllar yoğun iş hayatı nedeniyle okumaya vakit ayıramamıştır. Okumak 70 yaşından sonra da yeniden keşfedilebilir bir şeydir kuşkusuz. Hayatın akışında, zamanında bıraktığı gitarı da eline geri almıştır ama buruk bir ataletle çalar artık, paslanmıştır kendi deyimiyle.

En çok Nazım Hikmet’i, Yaşar Kemal’i ve Saramago’yu sever. Kuşağının da getirdiği bilinçle duyarlı biridir babam. İnsanlara, hayvanlara, doğaya…

Babamla ilgili minik bir anekdot onun kendine has karakterini daha iyi anlamanızı sağlayabilir. Dönem 90’lar. Babam bir pazar sabahı evden ekmek almak üzere çıkmış ve müzik seti alıp dönmüştür. Sonra da bizi ve apartman sakinlerini hafta sonları klasik müzikle uyandırmaya başlamıştır. Rock müziği de babamdaki karışık bir kasetle keşfettiğimi belirtmeliyim. Deep Purple’ı, Led Zeppelin’i, CCR’ı, Jeyhro Tull’ı, Bee Gees’i, ABBA’yı… Ne kadar şanslıyım, öyle değil mi?

Babamın öğrenim hayatından bahsetmeden geçemeyeceğim çünkü onun için önemlidir. İzmir Atatürk Lisesi’nde yatılı okumuş nesildendir. Hem lise arkadaşlarıyla, hem de Ege Üniversitesi’nden arkadaşlarıyla hiç kopmamış, vefalı bir bağı vardır. Kimya Mühendisleri Odası’nda başkanlık dahil, yıllarca aktif görev almıştır ve almaya devam ediyor.

Şimdilerde, alışmakta zorlansa da emekliliğin ona verdiği aylaklık hakkını kullanıyor. Sokak kedileriyle, yeni keşfettiği yazarlarla meşgul. Onu anlatmaya sayfalar yetmeyecektir. Kısaca kendisi harika biri ve iyi ki benim babam diyebilirim.