Let The Music In

» Köşe yazarları » Let The Music In

Iraz Şensöz yazdı…

 

İyi müzik nedir? Basitçe yüreğin bam teline dokunan müziktir aslında. Elbette birçok değişken kimin hangi müziği dinlediğini etkiler. Birileri arabesk dinleyip kendini jiletlerken birileri nasıl olup da klasik müzikten keyif alır? Biliyoruz, bu değişkenlerin başında dünyada durduğumuz yer var. Konuya sınıfsal yaklaşmak mümkün ancak ben meseleyi başka bir yerden ele almak istiyorum.

Herhangi bir entelektüel veya popüler veya sanatsal üründen zevk almamızı sağlayan şeyi zihinde bir yer olarak hayal edelim. Hissiyatla düşüncenin harmanlandığı bir alan orası. Duygulardan uzak kararlar alsak ve yaşasak bile hissiyatımız vardır. Müziği hissetmemizi sağlayan duyargalarımız yani. Seçimlerimiz değişir, değerlendirme biçimimiz komplike, zevklerimiz rafine hale gelebilir. Bu elbette öğrenimle, entelektüel birikimle ve dünyaya baktığımız yerle ve düşünme biçimimizle ilgilidir. Dünyayı kucaklamayı seçmiş, önyargıları çoktan aşmış, hayatla ve şeylerle en saf haliyle iletişim kurma aşamasına terfi etmiş bir münevver, arabeskten caza birçok müzikten tat alabilir. Kişinin müziğe, kültüre filan hakimiyet boyutuna göre aldığı zevkin boyutları da değişecektir. Entelektüel “tüketim” birikim gerektirir çünkü. İşte o birikim arttıkça zevk de artar. Böyle baktığımızda çok bilen çok tat alır diyor gibi olabilirim ama bu tat alma işini daha çok özgünlükle, başkalıkla tanımlamayı seçiyorum. Herkes aynı müzikten bile bambaşka tatlar alabilir. Müzik zevkinizin uyduğu biriyle yakın arkadaş hatta sevgili olma ihtimaliniz yüksektir. Başta demiştim ya; çünkü müzik yüreğimizin bam teline dokunur ve doğrudan ruha nüfuz edip bizi yerle bir etme veya ruhumuzu yükseltme kudretine sahiptir. Yüreğimizin aynı çarptığı insanla aynı müziklerden zevk almamız tesadüf değildir. Gönül birliğine en iyi müzik aracılık eder ve bizi değiştirir.

Evet, müzik belki bin bir çeşittir ama basitçe ritim, zihinsel gelişimimizde büyük yere sahiptir. Yani bir sokak müzisyeninin insanları çevresine toplayıvermesi gibi, müzik insanları kendine çeker ve dönüştürür. Bununla ilgili bilimsel kaynakları araştırıp inceleyebilirsiniz.

Sorularımıza yeni bir soru ekleyecek olursak; iyi müzik nedir, neden iyidir ve buna kim karar verir? Münevver bir insanın iyi müzikten anlama, iyi müziği seçme olasılığı yüksektir. İyi müziği münevver insanlarla dinleyin, konuşun. Müthiş zevk alacaksınız.

Bana sorarsanız basitçe iyi müzik ve kötü müzik vardır. İyi müziği türünden bağımsız olarak nerede duysam tanırım. Bunun için sadece o bahsettiğim gönlümün tellerine dokunup dokunmadığına bakarım. Sözlü bir müzikse sözlere kesinlikle önem veririm ancak sözlerini anlamadığım bir şarkının beni yakaladığı da olmuştur. Müzik romantik bir yerden söyleyecek olursam; bizi gerçekten birleştirir. Aynı hamurdan yapıldığımızı dünyada milyonlarca insanın bir arada bulunduğu ortamların dev konserler olmasına bakarak söyleyebilirim.

Müziğin tarihi, kültürü kitaplardan öğrenilebilir kuşkusuz ancak iyi müziği tespit etmenin bence tek yeri var; yüreğimizdeki o yer. Oraya dokunuyorsa iyi müziktir. Yoksa türkü, ağıt, fado, opera, caz, blues, pop bence fark etmez.

Pot kırmadan bitireyim. Herkes kuşkusuz kendi meşrebince kulak verir müziğe. Müzik ise önyargıları öyle bir yıkar ki, siz fark etmeden girer kulaklarınızdan kalbinize. Kendinizi “Ben bu müziği asla dinlemem” yargısını yıkmış, duygulanmış bir halde bulabilirsiniz. Hani o “Hair” müzikali için yazılmış ünlü şarkıda diyor ya; Let The Sunshine In.* Ben bu dizeyi şöyle değiştiriyorum; “Let The Music In.”