Adalet Peşinde Aileleri Platformu, 6 Şubat depremine ilişkin davalarda yaşanan hukuksuzlukları protesto etmek amacıyla İzmir Adliyesi önünde ‘Adalet Nöbeti’ tuttu.
Avukat Gökeren Şahin, Adalet Peşinde Aileleri Platformu ve İzmir Barosu’nun da bulunduğu basın açıklamasında depremde hayatını kaybedenlerin sorumlularının derhal tutuklanmasını istediklerini belirterek, “Depremin üzerinden 11 ay geçti biz hala adalet bekliyoruz, delillerin toplanmasını, bilirkişi raporlarını, kayıplarımızın bulunmasını bekliyoruz, ihmali bulunan kamu kurum ve kuruluşları için soruşturma izinlerinin verilmesini, şüphelilerin tutuklanmalarını, tutukluların ise tutukluluk hallerinin devamına karar verilmesini, firarilerin yakalanmasını bekliyoruz. 11. ayın sonunda tüm sorumluların yargılanmasını bekliyoruz” dedi.
Adalet Peşinde Aileleri Platformu ve İzmir Barosu, deprem davalarında yaşanan hukuksuzluklar için bugün Bayraklı Adliyesi önünde “Adalet Nöbeti” eylemi yaptı. Nöbete İzmir Baro Başkanı Sefa Yılmaz, depremde hayatını kaybedenlerin yakınları ve çok sayıda avukat katıldı. Nöbette “Daha kalabalık olabilirdik eğer yaşasalardı”, “Katiller taksirle değil, olası kastla yargılansınlar”, “Yastayız, adalette ısrarlıyız” pankartları taşındı.
“DEVLET YETERSİZ KALDIĞI İÇİN İNSANLAR DONARAK ÖLDÜ”
Nöbette konuşan İzmir Baro Başkanı Sefa Yılmaz, Türkiye’de yaşanan depremlerin ardından vatandaşların ihmal ve sorumsuzluk üzerine yaşamını kaybettiğini söyledi.
Başkan Yılmaz, konuşmasının devamında kurtarma çalışmalarının geç başladığını ve depremzedelere gereken yardımların geç ulaştığını vurgulayarak, “Bundan tam 11 ay önce, 6 şubat saat 04.17’de merkez üssü Kahramanmaraş olarak ifade edilen o büyük depremde yaklaşık 55 bin yurttaşımızı kaybettik, 100 binin üzerinde yaralı olduğunu ve 35 binin üzerinde binanın yıkıldığını biliyoruz. Bu depremden hemen sonra, 2 gün sonra biz Hatay’daydık, orada yaşanan dramın ne kadar büyük olduğunu çok yakından görme olanağımız oldu.
Hep söylüyoruz, bilim insanları da söylüyor; deprem öldürmez bina, öldürür diye. Evet, gerçekten binaların öldürdüğünü gördük. Ama biz orada başka bir şey daha gördük; bizim oraya ulaştığımızdan 3-4 gün sonrasına kadar orada kurtarma çalışmalarının başlamadığını gördük.
Aslında sadece bina öldürmüyor, ihmal öldürüyor, programsızlık, plansızlık öldürüyor, liyakatsizlik öldürüyor. Evet, depremde göçük altında kalan yurttaşlarımıza günlerce ulaşılamadı ve o canlar belki iç kanamadan, belki depremin verdiği asır hasardan dolayı vefat ettiler ve bu insanlar için otopsiler dahi yapılmadı. Eğer otopsiler yapılmış olsaydı ölüm sebepleri en azından ortaya çıkacaktı ve devletin sorumluluğunun varlığı ortaya çıkacaktı.
Evet, gerçek sorumlular o zamanlar ortaya çıkacaklardı, müdahale etmeyenlerin sorumluluğundan bahsediyorum. Yaklaşık 13 milyon 500 bin yurttaşımızı etkileyen bir depremdi bu, Türkiye’nin yüz ölçümünün 6’da 1’ini ve 11 ili etkileyen bir depremdi. En çok etkilenen 4 il oldu. Bu illerden bir tanesi Adıyaman’dı.
Biliyorsunuz çarşamba günü Adıyaman’da İsias Oteli’nin duruşması yapıldı. Orada 72 genç, çocuk vefat etti, çöken bir binadan, bir otelden dolayı. Neden vefat etti? Karadeniz Teknik Üniversitesi’nin verdiği bir rapor var o dosyada, bu binada zemin etüdü yapılmamış.
Bu bina önce konut olarak yapılmış, sonra otele çevrilmiş, kullanılan demirlerin çapları uygun değil, ayrıca asla kullanılmaması gereken dere kumu kullanılmış. Çarşamba günü yapılan duruşmada 5’i tutuklu 11 sanık hakkında ifadeler alındı, ancak bu sanıklar ne yazık ki adliyeye getirilmedi.
Ceza hukukunun en önemli ilkesi olan yüz yüzelik ilkesi orada da ihlal edildi. Yani nereye bakarsanız bakın hukuksuzluk ne yazık ki bu ülkede aldı başını gidiyor.
Ben geçtiğimiz dönemlerde şunu söylemiştim, Victor Hugo’nun sözüdür bu: Evet her yerde polis var ama hiçbir yerde adalet yok. Adaleti sağlamanın yolu emniyet güçlerini arttırmak değil, işini gerçektne iyi bilen, liyakatli, becerikli, donanımlı insanlara iyi şeyler yapabilmektir, doğru işler yapabilmektir.
Biz gittiğimiz illerde ne yazık ki devletin ulaşması gereken yerlerde devletin olmadığını, insanların soğuktan donarak öldüklerini ne yazık ki gördük ve acı bir tecrübe olarak yaşadık”
“DEPREMZEDELER KENDİ HALİNE BIRAKILDI”
Basın açıklamasını okuyan Avukat Gökeren Şahin, depremlerde yaşanan ölümlerin faillerinin hiçbir cezaya tabii tutulmadığını ve savcıların görevini yapmadığının altını çizerek, “6 Şubat ve sonrasında 35 binden fazla bina yıkıldı ve 300 bine yakını ağır hasar aldı, 1.5 milyon insan evsiz kaldı, en az 50 bin kişi hayatını kaybetti.
Bu yıkıma sebep olanlar, tam anlamıyla yargılamaya dahi tabii tutulmadı, adalet karşısında hesap vermediler. 6 Şubat’ı yaşayan bizler enkazdakileri kurtarmayı düşünürken, enkazların dışındakiler bile ölüme terk edildi. Birçok ilde yemek yoktu, su yoktu, karın kışın ortasında çadır bile yoktu.
Telefon şebekelerinde bant daraltılması yapılmıştı ve biz o gün çaresiz sadece bekledik. Yasımızı tutamadık. Ölenlerimizin mezarlarının bulunmasını bekledik. Daha kayıplarımızı bulamamışken enkazları kaldırmaya geldiler, gerekli numunelerin alınması için enkazların başında bekledik. Bilirkişi raporlarını bekledik. adliyede savcılar yoktu, savcıları bekledik. Evraklar kayboldu, bulunmasını bekledik” ifadelerini kullandı.
“TÜRKİYE’DE CİDDİ BİR HUKUK PROBLEMİ VAR”
Depremden bu yana yaşanan hukuki sorunların henüz çözülmemiş olmasını sert bir dille eleştiren Avukat Şahin, “Yitirdiğimiz canlarımıza sebep olan şüpheliler aramızda gezerken acımızın hesabını sormayı bekledik. Dosyalarda tutuklu dahi yoktu, tutuklanmalarını bekledik.
Bugün burada süreç boyunca yaşadığımız hukuksal problemleri haykırmak ve nedenlerini sormak için toplandık. 11 ayın sonunda sorulmayan, cevaplanmayan soruları sorarak haykırıyoruz ve cevap istiyoruz. Davası açılmış deprem soruşturmalarında ilk duruşmada sanıklar olmadan yargılama yapılabilir mi?
Adliyede dosyaların içerisinde olması gereken soruşturma evrakları neden eksik, zemin etütleri, binaların ruhsat dosyaları, tadilat ruhsatları nerede? Toplam ölü sayısının yanı sıra her apartman/siteye ait ölüm sayıları neden hala net bir şekilde tespit edilmedi? Enkazlardan detaylı ve yeterli delil neden toplanmadı?
Enkazlar daha depremin üzerinden 1 ay geçmeden temelleriyle beraber neden kaldırıldı? Bilirkişi raporları neden hala sonuçlanmadı? Sonuçlanan bilirkişi raporları neden izaha muhtaç? Bilirkişi raporları neden teknik üniversitelere gönderilmiyor, raporları değerlendiren üniversite heyet ve kurulları ile ilgili açıklama istiyoruz” şeklinde konuştu.
“GÖREVİNİ YAPMAMIŞ KAMU KURUM VE KURULUŞLAR SORUŞTURMA BAŞLATILSIN”
Avukat Gökeren Şahin, İnsanların ölümünü göze alarak jeolojik koşulları dikkate almayan sorumluların cezalandırılması gerektiğine dikkat çekerek, “Neden şüphelilerin neredeyse tamamı bilinçli taksirle adam öldürme suçundan yargılanıyor? Adil olan para hırsı ve açgözlülük saikleriyle onlarca insanın ölmesini göze alarak bina inşa edenlerin, tadilat yapanların, imar izni verenlerin, yeterince denetlemeyenlerin olası kastla adam öldürme suçundan yargılanması değil mi?
Neden bazı dosyalarda şüpheliler tutuklu yargılanıyor iken diğer dosyalarda sadece ‘yurt dışı çıkış yasağı’ gibi son derece yetersiz tedbir kararları veriliyor? 11 ay geçmesine rağmen neden hiçbir kamu kurum ve kuruluşu için verilen bir soruşturma izni yok?” dedi.
“ADALET YERİNİ BULANA KADAR MÜCADELE EDECEĞİZ”
Depremden sağ kurtulan vatandaşların haklarını savunmaya devam edeceklerini ifade eden Avukat Şahin, konuşmasını şu sözleri kaydederek noktaladı: “Depremin üzerinden 11 ay geçti biz hala adalet bekliyoruz, delillerin toplanmasını, bilirkişi raporlarını, kayıplarımızın bulunmasını bekliyoruz, ihmali bulunan kamu kurum ve kuruluşları icin soruşturma izinlerinin verilmesini, şüphelilerin tutuklanmalarını, tutukluların ise tutukluluk hallerinin devamına karar verilmesini, firarilerin yakalanmasını bekliyoruz. Evrakların ortaya çıkartılıp dosyaya eklenmesini bekliyoruz.
Taksirle değil kasten adam öldürmekle yargılanmalarını bekliyoruz. 11. ayın sonunda tüm sorumluların yargılanmasını bekliyoruz. Mücadelemiz bitmedi, bugün burada sadece 6 Şubat’ta ölenlerin hesabını sormak için değil 6 Şubat’ta enkaz altında ölmeyen ancak hala insani bir yaşam bekleyen, depremden sağ kurtulan insanların haklarını sormak için bulunuyoruz, burada henüz depremi yaşamamış ancak bizi ölüme daha yaşamadan mahkum edenlerden dirençli kentler talep etmek icin bulunuyoruz. Birgün biz de enkaz altında kalıp bizim yerimize geride kalanlarımız adalet arayışında kalmak zorunda olmasın, adalet enkaz altında kalmasın diye bulunuyoruz”
“FAİLLER TUTUKLANMALI, ADALET YERİNİ BULMALI”
Depremde yaşamını yitirenlerin oluşturduğu Adalet Peşinde Aileleri Platformu üyeleri de açıklamalarda bulundu. Acılı aileler şu sözleri sarf etti:
-“6 Şubat’ta Selim Köse Apartmanı Antakya’da kız kardeşim ve iki küçük yavrusunu kaybettik. Suçluları biliyoruz, sorumluların yakalanmasını, yargılanmasını ve tutuklanmasını istiyoruz. Bakın bu ülkeye olan güvenimizin, bu ülkeye güven duyabilmemiz için, bu ülkenin vatandaşı hissedebilmemiz için, adalet duygumuzun sağlanabilmesi için suçluların yargılanmasını ve tutuklanmasını istiyoruz”
“SORUMLULAR EN AĞIR CEZAYI ALMALI”
-“Ben 6 şubat depreminde 3 çocuğumu kaybettim, bir kızımı ve iki torunumu. Hasan Köse Apartmanı’nda imzası olan, onayı olan bütün sorumluların en ağır şekilde cezalandırılmasını istiyorum. Benim çocuklarım toprağın altındayken onlar aramızda dolaşıyorlar. Ben hukuka, adalete güvenmek istiyorum.”
“BU ADALET Mİ? ADALET İSTİYORUZ”
-“Adana Tutar Yapı Sitesi’nde tüm ailemi kaybettim, sadece ben kaldım. Sorumluların hepsi geziyor, kimlerin olduğunu da biliyoruz, isim isim biliyoruz. İsimlerini de verdik ama ne tutuklama var ne sorgulama var ne bir şey var. Bu adalet mi? Adalet istiyoruz. Sadece benim için değil, o apartmanda 63 vatandaşımız vefat etti. Hepsinin adına buradan ben sesleniyorum, adalet istiyoruz, hepsinin tutuklanmasını istiyoruz”