Keman Kraliçesi: Suna Kan

» Köşe yazarları » Keman Kraliçesi: Suna Kan

Bir siyah-beyaz fotoğraf… Çankaya Köşkü’nde çekilmiş… Cumhurbaşkanı İsmet İnönü, sağında Suna Kan, solunda ise İdil Biret… Şefik Kahramankaptan’ın  “İsmet İnönü ve Harika Çocuklar” kitabı, yetenekli çocukların o dönem yurt dışında öğrenim yapmalarını sağlayan yasanın bize nice uluslararası değerler kazandırdığını gösterir. Fotoğraf da, genç Cumhuriyet’in kültüre, sanata, genç kuşaklara verdiği önemi de yansıtır. **** Babası viyola […]

Bir siyah-beyaz fotoğraf…

Çankaya Köşkü’nde çekilmiş…

Cumhurbaşkanı İsmet İnönü,

sağında Suna Kan, solunda ise İdil Biret…

Şefik Kahramankaptan’ın  “İsmet İnönü ve Harika Çocuklar” kitabı, yetenekli çocukların o dönem yurt dışında öğrenim yapmalarını sağlayan yasanın bize nice uluslararası değerler kazandırdığını gösterir.

Fotoğraf da, genç Cumhuriyet’in kültüre, sanata, genç kuşaklara verdiği önemi de yansıtır.

Keman Kraliçesi: Suna Kan

Keman Kraliçesi: Suna Kan

****

Babası viyola sanatçısı Nuri Kan’dı Suna Kan’ın.

Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası’nda çalıyordu.

Müzik genlerinden geliyordu…

Muhteşem yetenekliydi. Muazzam bir eğitim aldı.

Dünya çapında ün kazanan keman sanatçımız oldu.

Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestramızın da Baş Kemancısıydı.

****

Bir Cumhuriyet çiçeğiydi o.

Ona “Türkiye’nin Mozart’ı” da derlerdi.

Çok sesli müziğimizin tartışmasız temsilcisiydi.

Eski Kültür Bakanlarından Fikri Sağlar’ın dediği gibi;

“Suna Kan, ‘Harika Çocuk Yasası’yla laik demokratik Türkiye Cumhuriyeti’nin bir başka niteliğini dünyaya anlatan evrensel örnektir.”

18 Nisan 1946’da ilk resitalini Ankara Devlet Konservatuarı’nın konser salonunda Mozart’ın 5. Keman Konçertosu’nu seslendirerek vermişti.

Bu resital nedeniyle bir başka yıldızımız piyanist İdil Biret’le “Harika Çocuklar” olarak anılmıştı.

İsmet Paşa’nın çıkarttığı “Harika Çocuklar Yasası” uyarınca, “müzik eğitimini devlet bursuyla” yurt dışında yapmıştır.

Paris Konservatuarı’nda Gabriel Bouillon’la çalışmış,1952 yılında konservatuvarı birincilikle bitirmiştir…

Keman Kraliçesi: Suna Kan

Keman Kraliçesi: Suna Kan

****

Suna Kan,

her zaman Cumhuriyet ilke ve değerlerine bağlı kalmış, “Ben Atatürk’ün kızıyım” demiştir.

Edirne’den Hakkari’ye, Anadolu’yu karış karış gezmiş,  bir çok kent ve kasabada konserler vermiş, Klâsik Batı Müziğinin tanıtımına katkı koymuştur.

Dünyanın hemen hemen her yerinde sahne almıştır.

Repertuvarında mutlaka Ulvi  Cemal Erkin ya da Adnan Saygun konçertolarına yer vermiştir.

“Devlet Sanatçısı” unvanını alan ilk kadın sanatçımızdır da bu arada.

Fransız Devlet Nişanı’nı da 1976’da almıştır.

Bir başka gurur kaynağımız piyano sanatçısı Gulsin Onay  Meral Sayın’ın kitabı “Kemana Adanmış Bir Ömür” kitabında önsözünü şöyle bitirir;

“Klasik müziğin ülkemizde yaygınlaşması için büyük emek veren ve ülkemizin her yerinde kemanıyla kalplere dokunmuş bir sanatçı.

Tabii ki Türk bestecilerinin yapıtlarını da yurt dışında dinletirken hayranlık uyandıran, uluslararası düzeyde muhteşem bir virtüöz…”

****

Evrensel virtüözümüz Kan’ın kemanı da ilginç öyküye sahiptir.

71 yıl o enstrümanını yanından ayırmamıştır sanatçı.

Her röportajında ”Bu keman bana kimin hediyesi bilmiyorum ama kendisine müteşekkirim, tüm ömrümce benimleydi.” demiştir.

Suna Kan anlatıyor; “Fransa’da müzik eğitimi aldığım dönemde iyi bir kemanım yoktu. Benimle ilgilenmek üzere bakanlığın görevlendirdiği ‘talebe müfettişi’ yıl sonu sınav döneminde bana iyi bir keman kiraladı. Sınavlar sona erince bu keman iade edildi.

Sonra müfettiş 1952 yılında kullandığım 1752 yapımı kemanı getirdi.

O zaman bu keman kiralama işi Türkiye’de duyulmuş herhalde. İstanbul’da bir hanım, topluca bir para yollamış Paris’teki talebe müfettişine, tek şartı da isminin açıklanmaması olmuş. Benim bu hikayeden 7-8 sene önce haberim oldu. Daha önce haberim olsaydı, en azından hanım yaşamıyorsa bile ailesini bulurdum, bir şey yapardım. O zamanki talebe müfettişi yaşıyordu, şimdi vefat etti, ona sorardım. Artık sorabileceğim, öğrenebileceğim kimse kalmadı. Bu keman bana kimin hediyesi bilmiyorum, ama kendisine müteşekkirim, tüm ömrümce benimleydi.”

****

5 yaşında başladığı müzik, asil duruşu 87 yıllık hayatının yaşam biçimiydi Suna Kan için.

Olağanüstü bir müzik dâhisiydi.

Ona göre “Notalar cennetin kapısısnı aralardı”.

Olgunluk döneminden başlayarak bir yandan da öğrenciler yetiştirmiştir Suna Kan.

O Türk insanının klasik Batı müziğine  açılan yüzlerinden biri oldu yıllarca.

Bir başarı hikayesiydi onunki.

Usta Tiyatrocu

Orhan Aydın  vefatının ardından şu cümleyi paylaşmıştı,

“Suna Kan, bahar dallarından yaz güneşlerine bitmeyen senfoni…”

Evet Orhan Usta;

o efsane senfoninin ardından bakakaldık umarsızca.

Efsanedir “Keman Kraliçesi”, yeri asla doldurulmayacaktır.

Sanata, hayata bıraktığı renklere izlere saygıyla, minnetle.

Güzel uyusun…