Bir seçimi daha geride bırakan yurdumun yüzde 50 buçuğu, evet, size sesleniyorum.
Nedir bu gaflet ve delalet? Neyi kaybettiniz? Geri gelmeyecek olan nedir ki de bu kadar karaları bağladınız, toplaşıp, oturup ağladınız?
Şimdi size çok basit bir çıkarımla seslenmek istiyorum.
Biz bu topraklarda yaşayan ümmet olmaktan millet olmaya geçişin sancılarını hâlâ çeken ve öngörüm odur ki bir süre daha çekecek olan insanlar olarak, demokrasiyle ne kadar zamandır haşır neşiriz hiç düşündünüz mü?
29 Ekim 1923’ün, yani bu ülkenin doğum gününün 100. yılını daha tamamlamayan bizler neler gördük, neler yaşadık şu yüzyılda?
Bir kere Cumhuriyet, o insana en çok yakışan yönetim biçimi olarak biraz da zorla dikte edilmedi mi bu topraklara; eğri oturup doğru konuşalım…
Ve buna rağmen bu yönetim biçimine sevdalı, Atatürk’ü her daim minnetle anan milyonlarca yürek atmıyor mu bu vatan uğruna, İstiklal Marşı’nı dinlerken, her 10 Kasım’a Atamızı anarken hala gözlerinden yaşlar damlayan milyonlar biz değil miyiz?
En azından bu büyük bir ilerleme değil de nedir?
Zaten 1950’lere dek tek parti döneminde yaşamadık mı ulusça?
Ve sonrasında da her on yılda bir darbelerle sekteye uğramadı mı demokrasimiz?
Kalan on yılları da yaralanan özgürlüklerimizi tamir için harcamadık mı? Eğri oturup doğru konuşursak bunda henüz pek de başarılı olamadık.
Şimdi, kabaca ilk 25 yılı saymazsak (tek parti dönemi) geri kalan yine kabaca 75 yılın üçte biri de mevcut iktidar döneminde geçti mi geçmedi mi?
Buna rağmen 14 Mayıs’ta sandığa giden bu milletin yüzde 50 buçuğu değişim istedi mi istemedi mi?
Bu nedenle küstüm otu misali başınızı eğmeyiniz…
Ne sandığa, ne oy verdiğiniz partiye yüzünüzü çevirmeyiniz.
Ne de demokrasiden yana inancınızı kaybetmeyiniz…
Bu topraklarda demokrasinin yerleşip yeşermesi için henüz yarım asırlık nefessiz, kesintisiz bir süreç yaşanmadı çünkü.
Her şey daha yeni başlıyor, demokrasi kültürü bırakın genlerimize yerleşmeyi, nedir ne değildir anlamaya bile olanak bulamadık henüz…
Tabii sizi de anlıyorum, sosyal medyada beğendikleriniz ve takip ettikleriniz gereği hep aynı coşkuyla karşılaşıp hep aynı umutla bakışıyorsunuz, birbirinize gazın âlâsını veriyorsunuz. Sohbet ettiğiniz ya da gördüğünüz, izlediğiniz, karşılaştığınız insanlar, fikirler hep aynı mahalleden…
Karşı mahalleyi anlayıp o nabza göre şerbet verme yolunda pek çok adım atılıyor olsa da henüz yeterince ilerleme kaydedilemedi.
Siz demokrasinin, özgürlüklerin, adaletin, hak ve eşitliklerin hangi topluma tepsiyle sunulduğuna tanık oldunuz ki?
Dünyada bile bu kavramların geçmişi ve köklenişi bir toplumda 2-3 yüzyılı zor bulur…
Bizim gibi yönetilmeye, ümmet olmaya alışmış toplumlarda bu zinciri kırmak biraz daha yorucu, biraz daha sancılı ve acılı olabilir. Ama bardağın dolu tarafında başta da söylediğim gibi toplasan birkaç on yıllık demokrasi kültürüne sahip bir toplumda şükür ki azınlık değil, yüzde 50 buçuğu ifade eden milyonlarca insan olduğumuz gerçeği var.
Ve şükür ki bu insanların çoğunluğu da gençlerden oluşuyor, yani ilk kez bu seçimde oy kullananlardan.
O nedenle yapmayın, küskün durup bunun ne olduğunu anlamaya çalışan ve siyasete belki de ilk kez bu kadar dahil olan gençlere kötü örnek olmayın, moralleri bozmayın.
Umut olun, destek olun, inançlı ve güçlü olun.