Örneğin koltukların nerede duracağına, televizyonun hangi duvarın önüne konulacağına ne zaman yemek yiyip ne zaman uyuyacağınıza başkaları karar veriyor. Siz o tarafta oturmak istiyorsunuz, biri geliyor, “Hayır şurada oturacaksınız biz öyle uygun gördük” diyor.
Akşam kuru fasulye yanında pilav ve turşu yemek istiyorsunuz; “Yok öyle olmaz bugün fırında patatesli tavuk pişireceksiniz” diyorlar… Belki patatese alerjiniz var, bu sizin ne yapacağınızı dikte edenlerin umurunda değil! Uykunuz geldi yatacaksınız, “Yokkk hele bi gündüz olsun öyle uyursunuz” diyorlar. Sizin sağlığınızı, rahatınızı, istediklerinizi göz ardı edip kendi emirlerini uygulamanızı bekliyorlar.
Nasıl, hiç olacak şey mi bu!
Neden olmasın? Bu ülkede yıllardır, her gün, yaşadığımız çevre, mahalle, kentle ilgili birileri yerel yönetimlerin ve halkın ne istediğini, neye ihtiyacı olduğunu, neyin zararlı olduğunu umursamadan karar alıyor. Orda maden ocağı, beride taş ocağı açtırıyor. Öbür tarafta termik santral, nükleer santral kuruyor; diğer yerde altın madeni ruhsatı dağıtıyor… Projelere başlandıktan yani iş işten geçtikten sonra da yalandan halkla bir araya gelinip ÇED raporudur gibi şeyler konuşuluyor, güya tartışılıyor…
İşte Güllük Limanı Projesi gibi binlercesine bakış açım bu şekilde benim. Bir kentte, bir bölgede, bir mahallede oturanların ihtiyaçlarını ya da istemediği şeyleri onlardan iyi kim bilebilir? Ama yok! “Büyüklerimiz her şeyi bizden iyi düşünür!”
Süreci şöyle bir hatırlayacak olursak: Türkiye Denizcilik İşletmeleri’ne ait Güllük Limanı, 2006 yılına kadar bölgede çıkarılan feldspat madeni ihraç eden firmalara hizmet vermiş, ancak kapasitesinin zaman içinde yükleme ve boşaltma işlemleri için yetersiz kalması ve şehir merkezine getirdiği kamyon trafiği yüzünden, “27.08.2006 tarihli ve 26272 sayılı Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren Güllük Limanı Yönetmeliği” ile yük trafiğine kapatılmış ve sadece yolcu gemilerinin Limana yanaşmasına izin verilmişti.
Yüksek Planlama Kurulu’nun “28.12.2004 tarihli kararı” doğrultusunda ise, limanın 5 km kuzeyinde 2006 yılının Haziran ayında Yap-İşlet-Devret Modeli ile Yeni Güllük Gemi Yanaşma İskelesi yapılarak hizmete girmiş ve yükleme-boşaltma vb. işlemler yeni limana kaydırılmıştı.
Takvimler 20 Mart 2021’i gösterdiğinde ise Resmi Gazetede yayınlanan Cumhurbaşkanı kararı doğrultusunda, Güllük Liman Sahası’nın özelleştirilerek, ICC Grup İnşaat Ticaret Ltd. Şti.’ye 45 yıl süreyle işletme hakkının verildiği duyuruldu.
Yani hop, atı alan Üsküdar’ı çoktan geçti…
Geçtiğimiz ay Güllük’te Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) süreci kapsamında halkın bilgilendirilmesi ve sürece katılım toplantısı düzenlendi. Bu toplantıya katılan Güllük halkı, 260 yat kapasiteli bu projeye tepki gösterdiler, “İstemiyoruz” dediler.
“Şu anda bile denize girilmiyor; denizimiz kirleniyor yapmayın etmeyin” dediler.
“Zaten körfez yeterince kirli yapılacak limanla daha da kirlenecek. 260 yat kapasitesi Güllük gibi bir mahalle için çok fazla, sizin yatırımınız için biz yaşamayalım mı, nefes almayalım mı” dediler.
Vatandaş kanadındaki durum böyle, ya yerel yönetim?
Geçtiğimiz gün yapılan Milas Belediye Meclisi’nin Nisan ayı toplantısında konu gündeme geldi. İlgili haberlerde okuduğuma göre, imar komisyonu raporlarının görüşülmesi sırasında ICC Güllük Marina İşletmeciliği A.Ş. tarafından yapılması planlanan Güllük Yat Limanı Projesine ait ÇED başvuru dosyasıyla ilgili bildirilecek görüş, kısa süreli gerginlikler yaşanmasına neden olmuş.
Başkan Muhammet Tokat ve projeye karşı olduğunu belirten üyeler çekincelerini belirtmişler. Fakat bu noktada, Tokat hariç 31 kişi olan ve çoğunluğu CHP ve İyi Parti üyelerinden oluşan mecliste raporun 7 ret oyuna karşılık 18 kabul oyu sonucunda, oy çokluğuyla kabul edilmesi de dikkat çekici… Şimdi, minnacık Güllük kocaman limanı için geri sayıma devam ediyor. Küçücük bir not ekleyeyim, Bodrum merkezde bulunan yat limanının kapasitesi 200, Güllük’e yapılacak olanın ise 260…
Az önce de dediğim gibi atı alan çoktan Üsküdar’ı geçti. Sürecin en başında yapılması gereken halkın ve yerel yönetimin fikrini alma konusu bir kez daha es geçildi. Bu ülkenin her yerinde yaşanan özellikle çevre sorunlarını dağ gibi büyüten ve bugün ağaçlarımızın, suyumuzun, tüm canlıların yaşam alanlarının azalmasına neden olan aymazlık, Güllük ölçeğinde bir kez daha sahnelendi.
Ankara’dan, merkezden alınan kararlarla bir kez daha evinde oturanın konforu, sağlığı, yaşam alanındaki refahı göz ardı edildi.
Yazık, çok yazık!