AKP’nin şubat ayındaki büyük kongresi ve sonrasına dönük tevatürlerler muhtelif…
Kimine göre bu kongre, Tayyip Erdoğan’ın son kongresi… Ve Erdoğan, olağan kongre sonrası süreçte (bir sonraki kongreye kadar) AKP Genel Başkanlığı’nı devredeceği “veliaht”ı belirleyecek. Bir başka değerlendirmeye göre ise Erdoğan, hayatta olduğu sürece, partinin vazgeçilmez genel başkanı ilan edilecek.
Dedik ya rivayetler muhtelif…
Kulislerde daha başka fısıltılar da var… Mesela; kongrede partinin vitrini yenilenirken, kabinede de değişiklikler olacağı.. Buna göre; kamuoyunda tartışılan ve dolaylı olarak “partinin kamuoyu nezdinde ivmesini düşüren” kimi bakanlar gidecek, yerlerine yenileri gelecek. Bu isimler arasında Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’ten tutun da Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum’a kadar önemli isimler var…
***
Peki, böylesi bir değişim AKP’yi kurtarır mı? Yeni imaj, yeni vitrin ve yeni söylemler AKP’yi yeniden umut yapar mı? Bu kongre ile;
Mesela; adaletin terazisi doğru tartar mı?
Yargı güvenilir konuma gelir mi?
Mutfaktaki yangın söner mi?
Demokrasi ve özgürlükler evrensel boyutta yerli yerine oturur mu?
Türkiye, dünyadaki saygınlığını yeniden kazanır mı? Türk lirasının ve Türk pasaportunun itibarı yerli yerine oturur mu?
Türkiye, 22 yıllık AKP iktidarlarında, 22 yıl geriye düşüşü durdurabilir mi?
Sorular, sorular, sorular…
***
Bu arada… Söz konusu kongrenin bir demokrasi şöleni olacağı dillendiriliyor… Ancak hangi demokrasiden söz edildiği belli değil. Bir tarihler “Demokrasi bizim için araçtır” diyen Tayyip Erdoğan’ın “gerçek ve doğrudan demokrasi” adına edeceği sözlere ne kadar güvenilebilir?
Bir örnek vereyim…
Tarih 22 Mayıs 2016… AKP’nin 2’nci olağanüstü büyük kongresi…
2015 kasım seçimlerinde % 49 oy alan AKP Genel Başkanı ve o günün Başbakanı Ahmet Davutoğlu’nun istifa ettirilip yerine Binali Yıldırım’ın seçildiği kongre… Ki Binali Yıldırım, o kongrede Türkiye Cumhuriyeti parlamenter sisteminin “son başbakanı” olarak tarihe geçti. Zira, 16 Nisan 2017 anayasa referandumu ile Türkiye bugünkü “ucube tek adam sistemi”ne geçmişti…
AKP o kongreyi de “demokrasi şöleni” olarak sunmuştu kamuoyuna…
Oysa o kongre başlı başına bir “tek adam” şovuydu… Tayyip Bey, salondaki kongre delegelerine, hamaset dolu bir nutuk ve çiçek atmaktan başka bir şey yapmadı. Tek seçiciydi… İstifa ettirdiği Davutoğlu’nun yerine, Binali Yıldırım’ı aday göstermiş ve partinin başına getirmişti. Ve salonda, herkes tek tipti… Ne genel başkanlığa ne de partinin merkez kuruluna kendi belirlediği isimler dışında hiç kimse aday olamamıştı… Kısacası, demokrasinin “olmazsa olmazı” gereken sandık yoktu ortada…
Sonuç olarak, o kongre ile Türkiye’de bugünkü “cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi”nin ilk adımı atılmıştı.. Sonra malum…
Dolayısıyla, şubat ayındaki AKP kongresinden yukarıda sıraladığım soruların “makul ve mantıklı” yanıtları çıkacağı adında hiçbir beklentim yok!