Tunç Soyer ve Nihat Zeybekçi’nin Büyükşehir Belediye Başkanlığı için aday olduklarında her ikisini özellikle de Nihat Zeybekçi’yi iki toplantıda izledim. Birinde de evsahibiydim. Kendisi ile çok eskiye dayanan bir dostluğumuza istinaden Nihat ağabey diye hitap ederim.
Tunç Soyer de BAL’dan 3 dönem ağabeyim ve yakın dostum olduğu için fikirlerimi rahatça ifade edeceğim biriydi. Her iki adayın da projeleri İzmir adına büyük kazanç olacaktı. O dönemde her ikisinin benzeşen projeleri içinde, tarihe olan düşkünlüğüm nedeniyle olsa gerek, Kadifekale-Agora teleferik projesi ilgimi çekmişti.
Cazibe merkezi olmaktan çıkan Kemeraltı, evlerimizin içine kadar girmiş, İzmir’in 8 bin yıllık tarihi dokusu oluşturan bu iki ören yerinin böyle havai bir hatla bağlanması Balçova’daki teleferik nasıl bir değişim yarattıysa bu hattın da kent bünyesine katkı sağlayacağını düşünenlerdenim.
M.Ö. 333 yılında Makedonya Kralı Büyük İskender’in burada gördüğü rüya üzerine, Pagos Dağı (Kadifekale) eteklerinde ikinci kez kurulan Smyrna kentinin buraya taşınmasıyla Helenistik Dönem başlamıştır.
Kadifekaleyi saran kaçak yapılaşma ile verilen mücadele meyvelerini vermeye başlamış, Kadifekale’nin kuzey ve aksına bakan yerler temizlenmiştir. Buradaki surlar ve sarnıç ile Kadifekale eteklerindeki 16 bin kişilik Antik Roma Tiyatrosu’nun ortaya çıkarılması tarihin sayfalarına altın harflerle kazınacak bir çabadır.
Tarihi Agora’ya gelince, “toplanılan yer, kent meydanı, çarşı, pazar yeri” gibi anlamlarını ifade eder, antik Çağ’da agoraların ticari, siyasi ve dini fonksiyonlarının yanı sıra sanatın yoğunlaştığı ve birçok sosyal olayların geçtiği veya gerçekleştirildiği kentin kalbinin attığı yerdir.
Büyük kentlerde biri, devlet işlerinin görüldüğü, etrafında çeşitli kamu binalarının toplandığı devlet agorası, diğeri ise ticari faaliyetlerin yoğunlaştığı ticaret agorası olmak üzere iki farklı yapılaşma görülmektedir.
İzmir agorası, M.Ö. 4 yy’da antik Smyrna Kenti’nin taşındığı Pagos (Kadifekale)’un kuzey yamacında kurulmuş bir devlet agorasıdır. İzmir’in depremlerle olan geçmişi bu agoraya da zararlar vermiş bugün ayakta kalan yapıların çoğu M.S. 178 depreminden sonra İmparator Marcus Aurelius’un Roma Dönemi agorasına aittir. Kuzeyindeki sütunlu galeri (stoa) plan özellikleri açısından bazilikadır.
Bazilikanın bodrum katının duvar ve kemer ayaklarındaki sıvalar üzerine yapılmış Roma Dönemi’ne ait duvar resimleri ve yazıları olan graffitilerin bir kısmı Demir ve Meşe Kökü karışımı bir mürekkeple çizilmiş, bir kısmı da kazıma yöntemiyle yapılmıştır.
Roma dönemindeki günlük sosyal hayatın her alanında bize bilgiler aktaran bu duvar resimleri gerçek bir tarih penceresidir. İzmir için tarihi bir aydınlanma yaratacak, turistik açıdan kendini finanse edecek bir yatırım olacaktır.
Tabi İzmir için daha yapılması planlanan bir sürü proje beklemektedir. Buca ve Karşıyaka tramvayı uygulama projesi (Buca Hattı: 4,7 km, Karşıyaka Hattı: 9,7 km) toplam 14,4 km hat uzunluğuna sahiptir.
İzmir Körfez Geçişi Raylı Sistem Hatları: Toplamda 16 km tramvay hattına sahip olan projenin 2 kilometresi batırma tüp tünelden, 4,2 km’si köprü üzerinden geçmektedir. Proje 15 adet istasyona ve 1 adet 16.000 m2 yapay adaya sahiptir.
Her ne kadar yeri ve şekli açısından hekim olarak son derece yanlış bulduğum Bayraklı-Şehir Hastanesi projesine de kurulacak bir Teleferik hattının hastaneye ulaşım sorununu çözeceğini düşünüyorum.
Bu proje bir devlet yatırımı olduğu için bunun yapımının İzmir Büyükşehir Belediyesine kalmaması gerekir.
Daha güzel bir İzmir hayali ile hiç umudum olmasa da 2025’in güzellikler getirmesini dilerim.