Camiye yardımı vergiye dönüştürmek !

» Köşe yazarları » Camiye yardımı vergiye dönüştürmek !

İdris Akyüz yazdı…

 

Fransa “fakr-u zaruret içinde” sefil bir dönemden geçerken, hali vakti yerinde olan ünlü düşünür Voltaire’ye ((1694-1778) “Hayatından memnun musun?” diye sorarlar… Valtaire, “O kadar memnunum ki söylemeye utanıyorum.” der…

Ünlü Çinli düşünür Konfüçyüs de (M.Ö 550) der ki;

Bir ülke iyi bir biçimde yönetiliyorsa; düşkünlük ve yoksulluğun varlığı utanç vericidir. Bir ülke kötü bir biçimde yönetiliyorsa şeref ve zenginlik gibi şeylerin varlığından utanç duyulmalıdır.”

Bu iki örneği neden verdiğime gelince…

Bir ülke düşünün ki; ülkeyi yönetenler, kendi “şatafatlı” yaşamlarını sürdürebilmek adına halkı ezdikçe eziyor… Ekonomiyi düzeltmek için “itibardan ödün vermeksizin” halkın sırtına vergi üstüne vergi koyuyor… Düşünebiliyor musunuz; borçtan ve krediden dahi vergi alıyorlar. En son örneği; kredi kartlarından (limiti 100 bin ve üzerine olan) yılda 750 tl, Savunma Sanayi Fonu Kesintisi adı altında gelir sağlanması gibi… Üstelik, “bunun adı vergi değil” yalanı ile ifade edilerek… Gerekçe olarak da Türkiye’ye dönük İsrail tehdidini sunarak…

***

Benim bu arkadaşlara bir önerim var…

Madem ki ülke ekonomisi bu kadar sıkıntıda, madem ki bu kadar çaresizsiniz; “Camiye yardım” adı altında toplanan teberruları yasalaştırın… Camiye yardımı bir kanunla vergiye dönüştürün… Sınıflandırmayı nasıl yaparsınız bilemem. Benim önerim; cemaatten, bayram namazları için 20, Cuma namazları için 10 ve vakit namazları için de 5’er lira toplayın. Hatta abdest suyuna bile vergi koyabilirsiniz. Böylece 2024 bütçesindeki 130 milyar 116 milyon liralık Diyanet İşleri Başkanlığı’na ait devletin sırtındaki mali yükü hafifletmiş olursunuz.

 

 

Camiye yardımı vergiye dönüştürmek !

Yetmediyse, 12 Kasım 1957’de “sizin o yere göğe sığdırımadığınız” Demokrat Parti iktidarının taslak haline getirip sonra vazgeçtiği “Iskat vergisi”ni bile 67 yıl sonra hayata geçirebilirsiniz.

Iskat nedir derseniz… Iskat; kişinin sağlığında çeşitli nedenlerle yerine getiremediği, oruç, adak ve keffâret gibi dinî vecibelerinin, ölümünden sonra fidye ödenerek düşürülmesi, böylece o kişinin bu tür borçlarından kurtulması anlamını taşır.

O gün ülkeyi yönetenler “ıskat”tan vergi alınamayacağının farkına vardı ve vazgeçti. Bugün, borçtan ve krediden “kesinti” adı altında vergi almak ile “ıskat vergisi” arasında ne fark var Allah aşkına !

O günlerde ülkeyi yöneten Demokrat Parti iktidarı da bugünkü gibi kibirliydiler. Onlar da “itibarden ödün verilmez” diyorlardı.

Hal böyleyken; bugün ülkeyi yöneten siyasi kadro; Voltaire gibi yapar mı? Yani utanırlar mı? Acaba Konfüçyüs’ün söyledikleri kulaklarına küpe olur mu?

Nereden, nereye?

Ülkeyi nereden nereye getirdiniz?