Hem yerli hem milli hem de “Siyasi İslam” söylemleri…
Mantık; evrensel bir din olan İslamın “yerelliği ve milliliği” olamayacağını ya da olmaması gerektiğini söylüyor. Zira İslam ne doğduğu coğrafyanın ne de sadece o coğrafyadaki insanların dinidir. İslam, tüm insanlığa tüm dünyaya ve kainattaki tüm canlılara hitabeder. Bu bağlamda da evrenseldir.
Hal böyleyken birileri İslami referanslarla siyasi iktidarı eline geçirip, nasıl oluyor da aynı zamanda “milli ve yerli” olabiliyor? Sizce de burada bir gariplik bir çelişki yok mu?
Yıllardır bu sorunun yanıtını aradım. Değişik kaynaklara başvurdum. Yetmedi, konuyla ilgili siyasilerle, din adamlarıyla konuştum… Bu din adamlarından biri de merhum Prof. Dr. Yaşar Nuri Öztürk idi…
***
Yaşar Hoca, gerçek bir filozoftu… Yanılmıyorsam 85 kitap yazdı. Bir çok kitabı çok sayıda yabancı dile çevrildi. Ünü Türkiye sınırları dışına taşan ve “Time” dergisinin seçtiği “Dünyada 21’nci Yüz Yılın Filozofları” sıralamasında ilk onda yer alan bir isimdi… Kendisiyle “Kitaptan Aydınlığa” adı altında onlarca televizyon programı yaptık. Hurafenden arınmış gerçek İslam konusunda çok şey öğrendim kendisinden.
Yazının girişinde değindiğim kafamı kurcalayan soruyu sorduğumda, önce bana “Allah ile Aldatmak” kitabını okumamı önerdi.… Sonraki sohbetlerimizde de İslamın siyasi amaçlar doğrultusunda nasıl kullanıldığını, bu bağlamda insanların “din ve vicdan özgürlüğü” duygularının nasıl sömürüldüğünü örnekler vererek anlattı uzun uzun…Ve yazının girişinde belirttiğim tespitleri söyledi. Türkiye’de ta Osmanlı döneminden beri süregelen “dini sömürü”nün cumhuriyet Türkiyesinde de insafsızca kullanıldığının altını çizdi…Ve “milli ve yerli” kavramlarının da aynı doğrultuda kullanılan bir kandırmaca olduğuna dikkat çekmişti Yaşar Hoca.
***
2016 haziranında kaybettik Yaşar Hoca’yı… Ölümünden kısa bir süre önce Paşabahçe’deki evinde zamanın CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ve İstanbul İl Başkanı Cemal Canpolat ile birlikte ziyaret etmiştik kendisini. Zor konuşuyordu. AKP iktidarının “dini kullanarak” ülkeyi uçuruma sürüklediğini söylerken, çok üzgündü. O ziyaret sırasında ettiği söz, sanki bugünleri öngörüyordu… Demişti ki; “Çok acı çekecek bu millet.Ama müstehaktır. Tek üzüntüm bu kadar kurunun yanında, hiç hak etmediği halde toplumun münevver kesiminin de yanacak olmasıdır.”
Hoca “müstehaktır” vurgusuna açıklık getirirken de; “Bakın bunlar, (Tayyip Erdoğan ve ülkeyi yöneten AKP iktidarını kastederek) cahili ve fakiri sever. Onlara göre halk cahil kalmalı, hocadan ve imamdan fetva almalı… Aç ve fukara kalmalı ki kendilerine muhtaç olup biat eylesin !” diye eklemişti.
***
24 Haziran 2016’da İstanbul Kadıköy’deki Şakirin Camisin’deki cenaze töreninde sadece halk vardı yanında, devlet erkanından tek bir kişi bile yoktu.
Ve aradan 8 yıl geçti… Ne yazık ki Yaşar Hoca haklı çıktı.
Ruhu şadolsun.