Hasan Hüseyin Kokmazgil yazmıştı; “Haziran’da ölmek zor !” adı altında o şiiri… Hikaye, 1960’larda başlar 1970’lerde pik yapar… Hasan Hüseyin ise bu şiiri ancak 1976’da yazabilir… Çünkü ancak o tarihlerde özgür olabilmişti… Geçmişinde, düşüncesinden yazdıklarından dolayı mahpuslar ve zindan vardı… Orhan Kemal’in anısına diye de dibaçe koymuştu şiire…
Gerçekten değişik yılların haziran aylarında edebiyat dünyası çok acılar yaşadı. Bir çok ünlü isim Haziran’da yaşama veda ettiler…
3 Haziran 1963’te “Vatan Şairi” Nazım Hikmet
1 Haziran 1970’de usta romancı Orhan Kemal
Ve 2 Haziran 1991’de aramızdan ayrılan ünlü gazeteci- şair Ahmet Arif…
***
Bu isimlerin yaşam öykülerini, ülke adına mücadelelerini ve eserlerini iyi okuduğumu söyleyebilirim… Ama Ahmet Arif ile birebir tanışıklığım oldu… 1980’li yılların sonlarına doğru, Ankara’dan İstanbul’a gelişlerinde Taksim’deki Çiçek Bar’da (Arif Keskiner’in mekânı) kimi akşamları birlikte olduk… Bazen gece yarılarına kadar… Dertleşir, şiirler okurduk… Memleketin dağlarına bahar gelsin diye; hasretinden prangalar eskiten bu koca yürek, yiğit bir delikanlı ve devrimciydi… Ve asla vazgeçmedi… O özel meşk masalarında daha kimler yoktu ki… Rahmi Saltuk bağlamasıyla, Ahmet Arif’e fon müzik yapar Ahmet Ağabey kendi şiirlerini yaşayarak seslendirirdi…
***
Sadece haziran değil, temmuz aylarında da çok seyreldik…
Aziz Nesin’i bir temmuz günü kaybettik… 6 Temmuz 1995… Türk edebiyatının, hicvin, ironinin, esprinin ve mizahın usta ismi… Aziz Nesin, 35 aydının canlı canlı yakılarak katledildiği 2 Temmuz 1993 Sivas, Madımak otelindeki yangından kurtulmuştu ama yaşadığı travmaya kalbi ancak iki yıl dayanabilmişti…
Türk milletinin yüzde 60’ının aptal olduğunu söylediğinde çok eleştirilmişti… Keşke milletin yüzde 40’ının zeki olduğunu söyleseydi diyenler, durumu kurtarmaya çalışmıştı. Ardından; “Türk aydını korkaktır” dedi, yine kıyametler koptu.
Aziz Nesin’in vefat haberini, sevgili dostum; İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı merhum Ahmet Piriştina’dan almıştım… Büyük usta, Çeşme’de bir kalp krizi sonucu yaşama veda etmişti…
Gün perşembeydi… O günlerde Kanal D’de çalışıyordum… Dedik ki süratle bir Aziz Nesin belgeseli hazırlayalım… Kolları sıvadık. Metni hazırlarken, ünlü karikatürist Turhan Selçuk, (Turhan Selçuk’un uzun yıllar Cumhuriyet Gazetesi’nde yayınlanan ‘Abdülcambaz’ karikatür bandının isim babası Aziz Nesin’di) yazar Ceyhun Demirtaş ve Uğurcan Koçak başta olmak üzere yazın ve siyaset dünyasından bir çok isimle görüştüm… Konferanslarının video görüntülerini… Görsel ve işitsel malzeme olarak ne varsa bulmaya çalıştım… Hasan Özgen ile birlikte çalıştık… TRT’den arkadaşım prodüktör ve kameraman Savaş Güvezne ile çekimleri tasarladık… Programın sunum ve bağlantılarını; TRT’deki “Yüksek Ökçeler” adlı programla tanınan sevgili arkadaşım Leyla Tekül’e emanet ettik… Topu topu 19 dakikalık bir belgesel çıktı ortaya… Adı üzerinde epey tartıştık… Kimi, “Bu dünyadan bir Aziz Nesim geçti” dedi, kimileri “Atom Karınca” yakıştırması yaptı… Ve daha neler neler… Teknik personelden biri “Abi, Aziz Hoca, sıradan bir adam değildi ki” deyince bizde jeton düştü… Sıradan değil aykırı… Belgesele; “Aykırı Bir Yürek” adını koyduk. 9 Temmuz 1995 Pazar akşamı saat 23.00’te Kanal D’de yayınlandı…. Ve o saat diliminde en çok izlenen program oldu…
***
Temmuz bitmedi ama bize ayrılan yer bitti…
Haftaya “bir türlü fırsat yaratıp belgeselini yapamadığı ve bu nedenle içimde bir ukte olarak kalan” çok sevgili hocam büyük yazar Rıfat Ilgaz’la anılarımı paylaşacağım !