Siyaset risk almayı gerektirir !

» Köşe yazarları » Siyaset risk almayı gerektirir !

İdris Akyüz yazdı…

Yerel seçim sonrası dedik ki;

Bu seçimler, 22 yıldır ülkeyi yöneten AKP’ye “sarı kart” değil “kırmızı kart”tır…22 yıl sonra ülke ekonomisini uçurumun eşiğine getir bir siyasal kadro ve anlayışın artık yönetme kabiliyeti kalmamıştır. Takati bitti, sürekli tekme atıyor, faullu oynuyor… Dolayısıyla itirazsız oyundan men edilmeli ! Dolayısıyla, Türkiye derhal erken genel seçime gitmeli…

Dediler ki;

Olmaz… Bu seçim muktediri değiştirme seçimi değil… Birbirine karıştırmamak lazım. Adı üzerinde yerel seçim… Merkezi idareyi değiştirme seçimi değil. Bu bağlamda bir güven oylaması sayılmaz… Kaldı ki ayıp olur. 22 yıl sonra ilk kez ikinci parti konumuna düşen AKP’ye “muhalefetin ne olduğunu anlaması için” zaman tanımak lazım. O nedenle, anayasal süreç ne öngörüyorsa ona uymak gerek.. Bu da demek oluyor ki; 2028’e kadar genel seçim yok. Öte yandan erken seçim kararı alacak aritmetik çoğunluk sahibi de değiliz. Zira TBMM’de, iktidar ortakları  “peki” demedikçe, ya da cumhurbaşkanı “Haydi seçime” çağrısı yapmadıkça, ülkeyi erken seçime götürmenin pratiği yok.

***

Dedik ki;

Demokrasiler, bir kurumlar rejimidir. Herşey parmak hesabı ya da aritmetik değildir. Ya da sadece “sayısal çoğunluk” ile sınırlanamaz. Bunu yanında “Siyasal çoğunluk” diye bir kavram vardı ki “Sayısal çoğunluk”un, siyasal çoğunluğa galip geldiği görülmemiştir.

Eğer bir ülkede yöneten elit, yönetilen elit başta olmak üzere, topulumun tüm kesimlerinden tepki görüyorsa; yeni bir siyasal çoğunluk ortaya çıktı ya da çıkıyor demektir. Ve bu çoğunluğun örgütlenmesi için özel bir çabaya ihtiyaç yoktur. Çünkü ortak payda çok geniştir ve bu paydaşlar top yekün ülkeyi yönetenlerden şikayetçidir. Yani, mevcut iktidardan razı değildirler. Talepleri bu iktidar anlayışının “fikren ve bedenen” değişmesidir.

***

Bu haklı talebe, diplomatik uslupla veya kendine has yorum ve değerlendirmelerle ne olduğu anlaşılmayan bir politika ya da strateji geliştiremezsiniz. Mesaj nettir. Halkın çoğunluğu “yerel seçimlerden birinci parti çıkan CHP” ye diyor ki;

“Ey anamuhalefet eveleyip geveleme! Ben sana güvendim, seni birinci parti yaptım. Artık bu iktidardan bıktım. En kısa zamanda bizi bu AKP belasından kurtar.”  

Bu kadar net !

Ben de diyorum ki;

Demokrasilerde “halka rağmen” hiçbir siyasal başarı olamaz. İkitidar için de olamaz, muhalefet için de… Kaldı ki siyaset aynı zamanda bir rüzgar işidir. Hazır rüzgar esiyorken, yelkenleri şişirmek lazım. Bu bir şanstır. Çeşitli bahanelerle geciktirirsen ya da inkıtaya uğratırsan, rüzgar kesilir ve gemiyi denizin ortasında bırakırsın. Ne var ki; Türkiye’nin bir 22 yıl daha kaybetmeye ne takati ne de sabrı var.

Bu bağlamda CHP siyaseti TBMM’den sokağa taşımalıdır. Hatta bir tarihler yaptığı gibi grup toplantılarını da her hafta ayrı bir ilde yapmalıdır.

Emin olun ki; can çekişen; fındık, çay, pamuk, ay çiçeği, tütün üreticileri… Tarım, hayvancılıkta çalışanlar… İşçi, köylü, memur, emekli… Tüm kesimlere daha yakın olur ve her şeyi bir bütünlük içinde fark ederek siyaset üretir.

Kısacası; siyaset risk almayı ve bedel ödemeyi gerektirir. Risk almadan bedel ödemeden elde edilecek hiçbir başarı yoktur. Kimse kimseye durup dururken iktidar vermez. Pek ala yapılabilir, pek ala başarılabilir.