Erkeklik Üzerine 1: Hanımcılık

fedâkâr, kendi benliğini unutacak kadar kendini eşine ve çocuklarına adamış kadınların varlığını biraz da toplumsal olarak baktığımızda daha iyi anlayabiliyoruz. Erkeklere gelince, gözlemlediğim kadarıyla kadınlara kıyasla büyük oranda daha fazla “ergen” kalıyorlar, bir türlü yetişkin olamıyorlar. Böylece fiziksel olarak yetişkin olup bir sevgili/eş edindiklerinde hem sığınmak hem de çatışmak için eşlerini seçiyorlar. Biliyorsunuz, sağlıksız bir benlik, ebeveynleriyle çocukken nasıl ilişki kurduysa, eşiyle de öyle ilişki kuruyor. Büyürken ebeveyne yöneltilmesi gereken öfke, çözülmemiş bir hikâye olarak eşle kurulan ilişkide var olmaya devam ediyor. Bu yüzden çevrenizde “anne-oğul” veya “baba-kız” gibi ilişki biçimleri görebilirsiniz. Hanımcılık ise erkeklerin özel alanı ve kendi çocukluğunu teslim ettiği eşine bir teşekkürü bence. Evet, erkekler kendi çocukluklarını eşlerine emanet ediyorlar. Eşlerine “Hadi, bana bak, beni besle, benimle ilgilen” diyen küçük çocuklar gibi erkekler görmüşsünüzdür. Bu erkeklerin bir kısmı “hanımcı” olurken bir kısmı “inatçı” oluyor çünkü biliyorsunuz yersiz inat da ergen olmakla ilgilidir. Hanımcılık, yetişkin erkeklerin de kendini içinde bulabileceği, rahat ettikleri bir hâl olabiliyor. Bu durumlarda daha az çatışmalı, uyumlu ilişki türleri görebiliyoruz. Bu meselelere genel olarak değinen, biraz merak uyandırmak ve düşündürmek için yazdığım bu yazı için psikologlar kusuruma bakmasın. İşim ahkam kesmek olduğu için söz etmeden geçemedim. Bu bir giriş yazısı olsun. Hanımcılıktan ve erkeklerin kadınlardan neden korktuğundan başka bir yazıda ayrıntılı söz edeyim diyorum ve sizi düşüncelerle, soru işaretleriyle baş başa bırakmış olmayı umuyorum.