DEPREM GERÇEĞİ VE İZLER

» Köşe yazarları » DEPREM GERÇEĞİ VE İZLER

2020 yılında yaşanılan felaketleri henüz unutmadık. Unutulması zor günlerdi. Yangınlar, seller ama bizleri en derinden etkileyen İzmir’de yaşanılan depremin ardından tedbirsizlik gerçeğini yüzümüze vuran, bunun bedelini onca canla ödediğimiz 30 Ekim 2020’de yaşadığımız İzmir depremi. 113 vatandaşımızın hayatını kaybettiği deprem. Tarih 30 Ekim 2020 Saat 14:51 … Deprem olduğunda dışarıdaydım. İki büklüm olmuş yolları ve […]

2020 yılında yaşanılan felaketleri henüz unutmadık. Unutulması zor günlerdi. Yangınlar, seller ama bizleri en derinden etkileyen İzmir’de yaşanılan depremin ardından tedbirsizlik gerçeğini yüzümüze vuran, bunun bedelini onca canla ödediğimiz 30 Ekim 2020’de yaşadığımız İzmir depremi. 113 vatandaşımızın hayatını kaybettiği deprem.

Tarih 30 Ekim 2020

Saat 14:51 …

Deprem olduğunda dışarıdaydım. İki büklüm olmuş yolları ve Bornova’yı saran toz bulutunu gördüğümde anladım ki, yerle bir olan bir şehrin ortasındaydım ve birilerinin canı yanmıştı. Gelen ilk haberle benim de canım yandı. Manavkuyu da binalar çöktü. Benim de tanıdıklarım vardı arkadaşlarım, teyzem!

Belki dakikalar sonraydı ama sanki saatler geçmişti haber alana kadar. Teyzem birinci derece hasarlı binadan çıkartılmıştı ama her şeyini kaybetti. Sadece üzerinde eşofmanı ve ayağındaki ev terlikleriydi geriye kalan. ‘’Çok şükür yaşıyor’’ dedik. Her şeyin telafisi var ama ya ölümün?

4 Kasım 2022 saat 03:29 yani bugün büyük bir sarsıntıyla uyandı İzmir. Daha kapanmamışken yaralar yine mi? dedirten güçlü bir sesle birlikte sarsıldık. Önce bomba mı dedim ama midem bulanınca deprem diyen kendi sesimle irkildim. İzmir bir kez daha sokaktaydı yeni andığımız büyük depremin ardından … Çok şükür can kaybı yoktu. Ufak hasarlarla atlatılan bir deprem daha bizleri deprem gerçeğiyle yüzleştirdi.

En çok felaketlerin yaşandığı ülkeler arasında dördüncü sıradayız maalesef. Bu yüzden de Türkiye’yi deprem ülkesi olarak tanımlamak gerekir.

Yaşanan bu doğal ya da insan eliyle oluşan felaketlerin, ülke ekonomisine verdikleri zaralarsa çok yüksek. Buna rağmen yapıların güvenliği, güçlendirilmesi konuları hala göz ardı edilmekte. Oysa kendimizi güvende ve huzurlu hissettiğimiz yerlerdir evlerimiz. Beklenen İstanbul depremini düşündükçe ister istemez korkuyor insan. Toplanma alanlarının yüksek yapılarla gasp edildiği İstanbul!

Konunun öneminin farkındayız elbette. Yazmakla anlatamadıklarımı İzmir depreminin ardından yazdığım şiirle anlatmak isterim. Sayfalarca kitabın anlattığını birkaç dizenin anlatmasını ben ‘’ŞİİRİN GÜCÜ’’ olarak tanımlarım.

SAAT ON DÖRT ELLİ BİR
YER İZMİR

Daha girişinden belliydi
İki bin yirminin hali
Ocaktı soğuktu
Elazığ’dan geldi kötü haber
dediler deprem yine belledi.
Şaka gibiydi
Korona var uzakta Çin’de dediler
O da ne ki dedik
Kordela mı kordelya mı
Mart kapıdan baktırmadan
anladık
hanyayı konyayı
koronayı
ölümün soğuk kıyısında.
Sel vurdu önce insana acındık
Çığ düştü nice insanla savrulduk
Orman yandı biz de yandık
Vurgunlar
Talanlar
Yıkımlar
İçin için ezildik.
Bitmedi sorunlar yumağı
her güne kan bulaştı
her güne kadın kıyımı
bilgisizliğin gölgesinde
kör karanlıkta
aymazlıkla.
Dara düşen emekler
Açlık sınırında yaşamlar
Gök yüzünün maviliğinde
Umut yitik
Ağaçlar şikayetçi bizden,
Kuşlar tedirgin
Doğa üzgün
Önce hep iyiler nedense
sıra gelmiyor ki hiç kötülere..
Ah be para
Ah be hırs
Ah be kötüler geçidi.
Ekimdi otuzuna basmıştı gün
Saat on dört elli birdi
yer İzmir’di.
Bir vurdu
dediler depremin gücü yedi
Denizler yüklendi
Yapılar yerde
Öldüren deprem miydi
Savrulan bedenleri.
Takvim sayfaları azaldı
2020 yorgun
Gitmek için sabırsız
O da istemezdi
Kötülüklerle anılmak
Felaketler kuyusunda boğulmak.
Hadi o zaman
Yüreğini yüreğime ek büyüsün
Yeşersin umut çiçekleri
Biz olmayı bilerek
İnanarak bilime gerçeğe
Yürüyelim insan insana sevgiyle
Gelecek güzel günlere…
Geçmiş olsun İZMİR…