Tarih 11 Ocak 1999.
Sayın Genel Başkan 3 ay sonra yapılacak genel seçimlerde DSP’den milletvekili adayı olmak için SSK Genel Müdürlüğünden ayrılıyor.
Ancak rahmetli Ecevit kendisini aday yapmıyor.
Milletvekili olma hayali, 3 buçuk yıl sonra gerçekleşiyor.
3 Kasım 2002’deki genel seçimlerde CHP listelerinden meclise girmeyi başarıyor.
Bu tarihten hemen önce rahmetli Deniz Baykal kendisini partiye davet ediyor, davete icabet eden Sayın Genel Başkan İstanbul milletvekili olarak mecliste yerini alıyor.
İlk dönemini; 2007’ye kadar sıradan bir milletvekili olarak tamamlıyor.
2007 genel seçimlerinde, yeniden CHP listelerinde yer almayı başarıyor, CHP’nin grup başkan vekili oluyor ve Türkiye Sayın Genel Başkan’ı daha yakından tanımaya başlıyor.
AKP’li adı yolsuzlukla anılan kimi şahsiyetlerle televizyonlarda yaptığı tartışma programları ve bu programlarda gösterdiği performans bir anda ülke genelinde “Gandi Kemal” efsanesinin başlamasına yol açıyor.
2007’den 2010’a kadar Sayın Genel Başkan’ın ismini duymayan kalmıyor. Takdir edilen ve hatta özlenilen bir siyasetçi olarak bir anda partili partisiz milyonların kalbine girmeyi başarıyor.
Her gün gazeteler kendisinden bahsediyor. Bir gün Şaban Dişli’yi, bir gün Dengir Mir Mehmet Fırat’ı, bir gün Melih Gökçek’i nasıl alt ettiği, nasıl onların canına okuduğunu yazıyor.
Geliyoruz 2009 yılına. Bu yılın mart ayında yerel seçimler var. CHP’ye şöyle anlı şanlı bir İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı adayı lazım..
Kim olur..? Tabiki Sayın Genel Başkan olur.
Öyle de oluyor.
Sayın Genel Başkan, İstanbul’da Kadir Topbaş’la yarışıyor ve AKP’li Kadir Topbaş’a 44,7’ye 36,8 kaybediyor.
Derken.., Ülke gündemine bir kaset bomba gibi düşüyor..!
CHP Genel Başkanı Deniz Baykal ile partinin Ankara milletvekili Nesrin Baytop’un yer aldığı bir kaset, bir anda siyasi dengelerin değişmesine sebep oluyor.
“Bu görüntüler özel”, “Hayır efendim bal gibi genel” tartışmaları devam ederken, Baykal istifa ediyor.
Parti genel başkansız ve en önemlisi lider’siz kalıyor.
Tartışmalar süre dursun, Partiye bir genel başkan lazım geldiği, bunun için “Gandi Kemal”in en uygun kişi olduğu yazılıyor, çiziliyor.
Tarihler 22 Mayıs 2010’u gösterdiğinde, CHP 33. olağan kurultayını gerçekleştiriyor.
O güne kadar hem basının hem partililerin sempatisini kazanmış Sayın Genel Başkan, tek başına girdiği seçimde oyların tamamını alarak, Atatürk’ün koltuğunun 7. oturanı oluyor.
4 ay sonra bir referandum var. 12 Eylül 2010’da Anayasa’nın 26 maddesinde değişiklik isteyen iktidarın bunu halka sorma referandumu.
Referandum sonuçlanıyor. Evet yüzde 58, Hayır yüzde 42 çıkıyor, referandum kaybediliyor.
Ve 2011’e geliyoruz.. 2011 genel seçimlerine..
Sandıklar açılıyor; CHP yüzde 25,98..!
2012 yılında CHP’nin bir kurultayı daha var. Bu kurultay’da da Sayın Genel Başkan yine tek aday. Ve yola devam.
Ve artık “CHP” değil “Yeni CHP” var.
Tarih 2014 yılının mart’ı, yine yerel seçim zamanı.
30 Büyükşehir’in 6’sı olmak üzere 1.251 Belediye’nin 159’unu alan CHP, 51 İl’de İl genel meclisi oylarında MHP’nin ardından 3. parti konumuna düşüyor.
2014 yılında bir seçim daha var. Cumhurbaşkanlığı seçimi. Üstelik halk seçecek.
AKP’nin adayı; Recep Tayyip Erdoğan.
CHP, MHP ile ortaklaşıyor. Ortaya müthiş bir çatı aday çıkarıyorlar.
27 yaşına kadar Türkiye’ye gelmemiş, İslam İşbirliği Teşkilatının eski Genel Sekreteri; Ekmeleddin İhsanoğlu..!
Sonuç..? RTE: 51,79 Ekmeleddin İhsanoğlu: 38,44
Tayyip Erdoğan Cumhurbaşkanı oluyor.
2014 yılı yine bir kurultay yılı. Aylardan eylül. Sayın Genel Başkan bu defa tek değil. Muharrem İnce ben de adayım diyor.
Ve yarışıyorlar. Sonuç Muharrem İnce 415, Sayın Genel Başkan 740.
Sayın Genel Başkan devam ediyor.
2015’e geliyoruz. Haziran 2015 genel seçimlerine.
Oylar düşüyor. Buna rağmen Sayın Genel Başkan “AKP’ye tek başına iktidar olanağı vermedik” diyor.
Aynı yıl Kasım’da bir yenilgi daha alınıyor.
Oylar 6 ay öncesinin biraz daha altına geriliyor. 6 ay sonra AKP tek başına iktidarı geri alıyor.
2016 yılındaki kurultaya Sayın Genel Başkan tek aday olarak yeniden giriyor ve yeniden seçiliyor.
2016 Fetö darbe girişimi de bahane edilerek, “Parlamenter sistem ayak bağı, Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine geçilmeli” diretmeleri başlıyor.
İtiraz edenlere “halka soralım”, “en iyisini halk bilir” cevapları veriliyor.
Ve halka soruluyor.
2017 referandumu; yüzde 51’e 49 sonuçlanıyor.
2018’de yeni sisteme göre Cumhurbaşkanlığı seçiminin yinelenmesi kararı alınıyor.
Tayyip Erdoğan’ın karşısına bu defa Muharrem İnce ile çıkılıyor.
“Gel bakalım Muharrem” tartışmalarının gölgesinde gidilen seçimlerde, yine boynu bükük ayrılınıyor.
2018 yılındaki kurultayda 2014’te olduğu gibi Muharrem İnce yeniden çıkıyor Sayın Genel Başkan’ın karşısına, ama yine kaybediyor.
Ve 2019 yerel seçimleri gelip çatıyor.
Cumhur ittifakı safları sıklaştırınca, Millet ittifakı da birbirine sarılıyor. 11 Büyükşehir kazanılıyor. Özellikle İstanbul ve Ankara kazanılınca moraller yükseliyor.
2020’de bir kurultay daha var CHP’de, yine Sayın Genel Başkan tek aday ve yine yola devam ediyor.
2022’de aslında bir kurultay daha var, ama olası erken seçim ve artan salgın şartları sebebiyle yapılamıyor. 1 yıl erteleniyor.
Pandemi.., Deprem derken geliyoruz 2023’e.
2023’te çok önemli bir seçim var. Cumhurbaşkanlığı seçimi. Mayıs’ta.
Cumhur İttifakı; AKP, MHP ve BBP yanlarına YRP’yi, Hüda-PAR’ı, DSP’yi de alıyor. Adayları Sayın Cumhurbaşkanı.
Millet İttifakı; İYİP ve CHP; Saadet’i, Gelecek Partisi’ni, DE-VA Partisini ve DP’yi çekiyor saflarına. Adayları Sayın Genel Başkan.
Sonuç 2. Tur’da belli oluyor. Sayın Genel Başkan 48, Recep Tayyip Erdoğan 52.
Geldik kasım ayının 4. gününe. Geçtiğimiz yıl bu yıla ertelenen kurultay gününe.
Ve Sayın Genel Başkan 13 yıl 5 ay 13 gün sonra, beklenen açıklamayı yapıyor:
“Büyük Önderimiz Atatürk’ün emanetini, bugüne kadar onurla taşıdım. Ve bugün, kurultay delegelerimizin verdiği kararla, genel başkanlık görevine veda ediyorum. Bugüne kadar mücadelemize omuz veren herkese teşekkür ederim. Genel başkanlık görevine seçilen yeni Genel Başkanımız Özgür Özel’i kutluyor, başarılar diliyorum.”
Kalın salıcakla.