Hollandalı filozof-tarihçi Johan Huizinga, Homo Ludens* isimli ufuk açıcı kitabında kültürü var eden şeyin oyun olduğundan söz eder. Arkaik topluluklarda oyun olan av faaliyetini örnek verir ve buradan yola çıkarak kültürün her zaman bir tür “oyun” olarak başlayıp var olduğunu vurgular.
Kültürün oluşumunu oyun üzerinden açıklayan Huizinga oyunu dinden hukuka, şiirden, müziğe, savaştan dansa kadar birçok kavramla ilişkilendirir. Arkaik toplum ve modern toplumları karşılaştıran yazar, kitabında oyuncu insanın yüzyıllar içindeki dönüşümünü de sorgular.
Huizinga, oyunu şöyle tanımlar; “oyun, özgürce razı olunan, ama tamamen emredici kurallara uygun olarak belirli zaman ve mekân sınırları içinde gerçekleştirilen, bizatihi bir amaca sahip olan, bir gerilim ve sevinç duygusu ile ‘alışılmış hayat’tan ‘başka türlü olmak’ bilincinin eşlik ettiği, iradi bir eylem veya faaliyettir.”
Bir oyun olarak futbolun özüne baktığımızda bu tanımla ne kadar örtüştüğünü görebiliriz. Tarihi olarak ilk Çinlilerde rastlanan futbol (cuju), modern bir kültür olarak 19. yüzyılda İngiltere’de doğar. O zamandan günümüze gelirken zamanın ruhuna ayak uydurarak değişen futbol, bugün artık kültür endüstrisinde büyük bir yer kaplıyor.
Futbolun akıl almaz paraların döndüğü, romantik bir yerden bakarsak “ruhunu kaybetmiş” bir oyun olduğunu söyleyebiliriz. Sokak arasında, toprak sahada oynanan futboldaki ahlak duygusuyla bugün modern futbolun geldiği nokta, bize dünyaya dair de çok şey söylüyor. Ne olursa olsun futbolu takip edip izlemekten kendimizi alamıyoruz çünkü oyun Huizinga’nın bir yerde dediği gibi “kendinin dışında özgül bir amacı olmayan” bir şey ve biz belki de varlığımızın ihtiyacı olan bu amaçsız, kendine dönük halin peşinden gidiyoruz.
Huizinga, gerçek bir kültürün oyunsal içeriğe sahip olmadan var olamayacağını ileri sürüyor. Bugün içinde yaşadığımız düzendeki varlığı sorgulanması gereken kültür kavramı, belki de en güçlü anlamına sporda/futbolda ulaşıyor.
Futbolcuların ve kulüplerin tarihi hikâyelerinde, duruşlarında hatta taraftar alt-kültürlerinde bulduğumuz anlamlar, bizi büyük oranda birleştirirken bazen de birbirimize “düşman” yapıyor.
Bu anlamda milliyetçilikle olduğu kadar bir spor olarak birleştirici rolüyle olan ilişkisi de incelenmeye değer olan futbol, kültürü var eden bir oyun olarak her zaman toplumları yansıtmaya devam edecek. Biz de birer “homo ludens” olarak topun peşinden gitmeye devam edecek gibi görünüyoruz.
*Oyun oynayan insan anlamında. / Homo Ludens: Oyunun Toplumsal İşlevi Üzerine Bir Deneme, Ayrıntı Yayınları, 2013